Kainatı, içindeki Görünmeyen Alemi (Dark Matter & Dark Energy = alem-i gayb) ve Görünen Alemdeki (alem-i şehadet) trilyonlarca galaksiyi, bizim galaksimiz Samanyolunu ve içinde Güneş Sistemini ve Dünyamız dahil diğer gezegenleri ve ayları yaratan Sonsuz Kudret ve İlim Sahibi Yüce Allah Azze ve Celle, biz insanları mühim bir gaye, hikmet, imtihan ve seyahat için bu Dünya uzay-gemisine yerleştirdi.

Dünyamızı kendi ekseni etrafında  1670 km/saat hızla döndürüyor. Dünyamızı Güneşin etrafındaki yörüngesinde 107.000 km/saat hızla döndürüyor. Güneş, Güneş Sistemi ve dolayısıyla Dünyamızı, Samanyolu'nun merkezindeki süper-dev karadelik olan Sagittarius A (Yay Burcu A) karadeliğinin etrafında  767.000 km/saat hızla döndürüyor!

وَالشَّمْسُ تَجْر۪ي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۜ
Veş şemsu tecri li müstekarrin leha, zalike takdirul azizil alim.

Güneş de, kendisi için karar kılınan yörüngesinde akar gider. İşte bu Mutlak Üstün Olan, Her Şeyi Bilen (Allah'ın) takdiri, yasasıdır.  (Yâsin-38)

Bu dehşet hızlarda bu Dünya uzay-gemisinde seyahat ettiğimiz halde, bunu hissettirmeyen sistemi, süspansiyonu, sessiz ve rahat seyahati düzenleyen Rabbimizin rahmet, şefkat ve hikmetidir.

Dünyamızı bir ateş topu olarak 4.5 milyar sene önce yaratan ve sonra dışında Suyu yani Denizleri ve Karaları düzenleyen, Yerkürenin içini yüzde 99'unu hâlen ateşli ergimiş maddeler ile dolu tutan ve kıtaları o sıvı ateşin, magmanın üstünde sabitleyen Sonsuz Kudret Sahibi Allah, milyarlarca bitkileri, hayvanları ve insanları da mükemmel cihazlar, organlar ve sistemler ile yarattı.

Galaksileri, yıldızları, güneşi ve Dünyayı böyle dehşetli hızlarda ama hassas bir düzenle döndürüp çeviren bir Kudret ve İlim Sahibi, Yeryüzünün bir kaç kilometre derinindeki kırılmaları, patlamaları, toprak tabakası (tektonik plaka) kaymalarını tesadüfe, doğaya, kendi kendine olmaya bırakır mı?  

Bütün canlıların bütün hücrelerinde her saniye milyarlarca kimyasal işlemi yapan, onları besleyen, 8 milyar insanın kalbini her an çalıştıran, onları hayatta tutan bir Sonsuz İlim Sahibi, Toprağın altındaki boşluk ve kırıklardan habersiz, bilgisiz ve ilgisiz kalır mı? Hâşâ !

Güneş Sistemini ve Dünyayı ve üstündeki milyarlarca Canlıyı, yüzlerce gaye, hikmet ve faydalar ile yaratan ve varlıkta tutan Sonsuz Kudret Sahibi, Uzay-Gemisi Dünyanın içindeki Fay Kırıklarını, boşlukları, volkan patlamalarını gayesiz, maksadsız, doğal ve tesadüfi bırakır mı?

Bazı "güya" bilimadamlarının Depremi, fay kırılması, enerji birikmesi vs doğal ve kendi kendine olan tesadüfi hadiseler gibi anlatmasının dinsizlikten ve dalaletten başka hiçbir hakikatı yoktur. 

Çünki her sene Yeryüzünde  milyarlarca bitki ve hayvanın süslü ve düzenli gömleklerini  giydiren ve değiştiren Cenab-ı Hak, yüzbinlerce Canlı türünden bir tek türü olan Sinek tayfasının milyarlarca ferdinden bir tek ferdinin organlarından bir tek organı olan Kanat'ını, maksadlar, gayeler, hikmetler ve iradesini gösteren kusursuz sistem ve düzenle yapıyor ve o tek Kanat'a lâkayd  kalmıyor ve başıboş bırakmıyor. Bu da gösteriyor ki :

Sayısız şuurlu canlıların ve 8 milyar insanın beşiği, anası, sığınağı olan koca Yerküresinin ehemmiyetli fiilleri  ve ahvali ve hadiseleri ve hatta hiçbir şeyi, - küçük olsun, büyük olsun- Allah'ın irade ve ihtiyar ve kasdının haricinde olmaz!

Fakat Kadîr-i Mutlak hikmetinin gereği, zahir görünen sebebleri icraat ve işlerine perde ediyor. Zelzeleyi, depremi irade ettiği vakit, bazen de bir madeni veya toprak tabakasının kırıklarını harekete geçmeyi emredip, ateşlendiriyor. 

O tabakaların kırılması, boşlukların çökmesi, magma lavlarının fışkırması yine Allah'ın emir ve hikmeti ile olur; başka olamaz. Cam bir bardak kırılgandır ama bir insan bir çelik bıçakla veya taşla vurursa kırılır, kendi kendine kırılmaz. Güç ve kuvvet sahibi birinin maksadlı bir vurma fiiline muhtaçtır.

Bir adam bir tüfek ile birisini vursa, vuran adama hiç bakılmasa, yalnız fişekteki barutun ateş alması noktasına yoğunlaşılsa, biçare öldürülen maktülün bütün hukuku zâyi edilir ve bu son derece ahmaklık ve divanelik olur.

Aynen öyle de: Kadîr-i Zülcelal'in emri altında hizmetkâr  bir memuru, belki bir uzay gemisi, bir tayyaresi olan YerKürenin içinde bulunan ve hikmet ve irade ile hazırlanan bir bombayı veya kırık fay hattını, günahlar içindeki azgınları, dinsizleri ve gaflet uykusundaki müslümanları  uyandırmak için "ateşlendir" veya "kırıl"  diye olan emr-i Rabbanîyi unutmak ve tabiata sapmak, "deprem doğal bir olaydır, kendi kendine oluşur" demek, ahmaklığın en kötüsüdür.

Dinsizler, ateistler, doğa-perestler, felsefe ve mesleklerini muhafaza etmek ve ehl-i imanın uyanmasını engellemek  için, o derece garib bir inad ve ahmaklık gösteriyorlar ki, insanı insaniyetten pişman eder. 

Beşerin zulümlü isyanları, Gazze'de işlenen soykırım ve katliamlar, dinsiz azgınların çıplaklar ile müminlere hücumu ve sefaheti reklam etmeleri, tv kanallarındaki kanalizasyon gibi pis hayasızlık yayınları, ataputun heykelleri yetmezmiş gibi ahmakların başka ilave heykeller dikmeleri, CHP'li belediyelerin 23 Nisan çocuk bayramında çocuklara en ahlaksızca çıplak dans gösterileri yapılması ve bir tek Mümin şahsın dahi eline sopayı alıp o ahlaksızlara engel olmaması gibi azgın dinsizliğin hücumlarına Kainat ve Dünyadaki büyük unsurlar dahi kızıyorlar.

Yer ve Göklerin Yaradanı, Yüce Allah dahi,  bütün kâinatın, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâkimi haysiyetiyle, insanlığı uyandırmak ve dehşetli azgınlık ve küfründen vazgeçirmek ve tanımak istemedikleri Kâinat Sultanını tanıttırmak için Zelzeleleri, yani Depremleri, Selleri, Yangınları, Kasırgaları ve Harbler gibi dehşetli âfetleri insanların yüzüne çarparak onunla hikmetini, kudretini, adaletini, kayyumiyetini, iradesini ve hâkimiyetini pek zahir bir surette gösterdiği halde; insan suretinde bir kısım ahmak şeytanlar ise, bu büyük ve umumi Rabbani işaretlere ve ilahi terbiyeye karşı ahmakça bir inadla diyorlar ki:

"Doğa olayıdır, fay tabakası kırılmasıdır, magma madeni patlamasıdır, tesadüfîdir. Güneş patlamalarının radyasyon ve  manyetik çarpmasıdır vs."  diye manasız hezeyanlar ediyorlar. 

Dalaletten, dinsizlikten gelen hadsiz bir cehalet ve ateistlikten neş'et eden çirkin bir inad sebebiyle bilmiyorlar ki: Sebebler, unsurlar,  yalnız birer bahanedirler, birer perdedirler. 

Dağ gibi bir çam ağacının cihazatını dokumak ve yetiştirmek için bir köy kadar yüz fabrika ve tezgâh gerekirken, küçücük çekirdeği gösterir: 

"İşte bu ağaç bundan kendi kendine çıkmış" diye Yüce Sanatkâr Cenab-ı Hakk'ın o çamdaki gösterdiği bin mu'cizeyi inkâr ederek bazı zahirî sebebleri gösterir. Yaratıcının iradesi ve hikmetiyle işlediği rabbani büyük bir fiili hiçe indirir.

Bazen gayet derin ve bilinmez ve çok ehemmiyetli, bin yönden hikmeti olan bir hakikata bilimsel bir isim takar. Güya o isim ile mahiyeti anlaşıldı, basitleşti, hikmetsiz, gayesiz,  manasız kaldı.
  
İşte ahmaklığın nihayetsiz derecelerine bak ki: Yüz sayfada tarif edilse ve hikmetleri beyan edilse ancak tamamıyla bilinecek derin ve geniş ve meçhul bir hakikata bir isim takar; sanki bilinen bir şey gibi: "Bu budur" der.  Meselâ: "Güneş patlaması ile gelen radyasyon ve manyetik dalgalar" der. Veya "tektonik toprak plakalarındaki fay/hatalı bölgenin kırılmasıdır" der, sanki kendi kendine tesadüfen oluyormuş gibi Dünya ve Evrenin Sahibinden ilişkisini keser! 

Hem Cenab-ı Hakkın külli iradesi ve umumi hâkimiyetinin ünvanları olan "Adetullah" kanunlarına "Doğa Yasaları, Fizik Kimya Kanunları" gibi isimler takarak, Rabbimizin iradesiyle ilişkisini keser, sonra bu hadiseleri  tesadüfe, tabiata, doğaya verir. Ebu Cehil'den çok daha cahil olduğunu gösterir.

Bir askerin veya bir taburun harbteki zaferini, askerlik nizam ve kanunlarından birine verip, kumandan, padişah ve hükümetin planlı kasdi harekâtı ile alâkasını keser gibi âsi bir divane olur... 

Hem meyvedar bir ağacın bir çekirdekten yaratılması gibi, bir tırnak kadar bir odun parçasından çok mu'cizatlı bir usta, yüz kilo muhtelif yemekleri, yüz metre muhtelif kumaşları yapsa; bir adam o odun parçasını gösterip dese: 

"Bu işler doğaldır ve tesadüfen bu küçük odun gibi çekirdekten olmuş" diyerek O ustanın hârika san'atlarını, hünerlerini hiçe indirse, ne derece bir ahmaklıktır. Aynen öyle de, Deprem, Volkan patlaması, Seller gibi hadiseleri, Dünyanın Sahibinden ilişkisiz olarak ve Doğanın kendi kendine olayları gibi izah etmek de öyle bir ahmaklıktır.

Mübarek Ramazan boyunca, ahlaksız, hayasız bir Bakanın şirketlerinin çırılçıplak mayolu kızlar ile reklamlarını yayınlamak ve şimdi de 6.2 İstanbul depremine rağmen bu çıplaklar ile dinsizlik propagandasına devam etmek ile dinsizlikten vazgeçmeyenleri korkutmak, gafil müminleri intibaha gelmediklerinden, hafifçe uyandırmak için, o Zelzelenin artçı sarsıntılarla devam etmesi gibi çok emareler ile bu hâdise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp  "namaza ve niyaza uyandırmak için"   sarsıyor ve Yeryüzü kendisi de titriyor. 

Hadis-i Şerifin müjdesiyle fethedilmiş ve manevi başkentimiz ve İslamiyetin mühim bir merkezi olan İstanbul'da iman muhafızlarının ve İslam mücahidlerinin mağlub olmaması için ve ateist ve Kemalist komitelerin hayasızca faaliyetlerine bir tokat ve darbe vurarak, Müminleri tam intibaha getirip uyandırmak için, bu depremler,  İstanbul ve sair şehirlerimizde ilahi bir ikazdır!  Doğal ve tesadüfi bir olay değildir!

(Said Nursi Hz'nin Zelzele Risalesinden anladıklarım)

Dr. Ali Kemal Pekkendir
25.04.2025

İMAN ve İSLAMİYET'in Esaslarını isbat eden Hüccet ve Deliller :
https://alikemalpekkendir.com.tr/iman-ve-islam/