SİFU MUSTAFA ŞANALAN
Savaş sanatları Wing Tsun ve Tai Chi’ye nasıl başladınız?
Ben 14 yaşındayken lise yıllarımda Wing Tsun kung-fu dövüş sanatları ile başladım. İlk önce sadece spor gibi bir yaklaşım içerisindeyken esasında bir yaşam biçimi olduğunu fark ettim. Kişisel ve ruhsal gelişim yönüyle de ilgilenmeye başladım. 15 yaşında Şile’de yaz kampında Tai Chi Chuan üstadı Dr. Toong hoca ile tanıştım. Yang stili long form chi kung ve push hand iten eller tekniklerini kademeli olarak ondan öğrendim.
Tai Chi’yi ve Chi Gong bize biraz açar mısınız?
Kadim kültürler, modern insan için çok egzotik ve mistik geliyor. Bunun yanında yoga da çok popüler oldu. Uzakdoğu egzersiz sistemlerinin hepsinde Chi Gong uygulamaları vardır. Bu uygulamaları esasında 3 ana başlık altında değerlendirmek mümkün, Şöyle ki:
Birincisi: Savaş Sanatı Olarak Kung-Fu: içerisinde bir çok sistemi ve teknikleri barındırır. Kendimizi bedenimizi bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için Qigong egzersizleri vardır.
İkincisi: Zihinsel, duygusal ve mental olarak kendimizi terakki babında geliştirmeye bilinçlendirmeye olanak sağlayan erdem irfan öğretisidir.
Meditasyon çalışmalarını da içeren bu uygulamaların içine Tai Chi ve benzeri içsel sistemler girmektedir.
Üçüncü: Medikal chi gong uygulamaları: Dim Mak parmak tekniği Akupunktur noktaları ve şifalı bitkiler ile sağlıklı yaşam “chi” enerjinin bedende doğru dağılımını sağlayan tetik noktalarına baskı yapmak. Bu noktalar hem şifa noktalarıdır hem de vücuda zarar verecek kritik noktalardır.
Tibet’e olan seyahatinizden bahseder misiniz? Niçin oraya gittiniz biraz anlatır mısınız?
Tibet bölgesi gerçekten dağların çok yüksek olduğu enteresan bir yer. Uzakdoğu coğrafyasına gidilmesi gerektiğini, oradaki kadim bilgilerin yerinde müşahede edilmesi için oraya gitmeden bu kararı almıştım. Çünkü biz Avrupadan ithal bir bakış perspektifi ile doğu kültürünü ancak oryantalistlerin hayal dünyasındaki vehimlerini okumuş ve anlamış oluruz. Bundan dolayı kendi gözlemim ve iç dünyamdaki yansımalarını görmek için bizzat gitmek istemiştim. Öncelikle uzakdoğu hakkında batı dünyasının anlatımları eksik ve bazen de çarpık diyebilirim. Çünkü kültürlerinde olmadığı için onlara hem gizemli geliyor hem de bunu dünyaya pazarlama gayesi olan bir yapı ile karşı karşıyayız. Öncelikle bunu bilmek gerekiyor. Uzakdoğu coğrafyasında savaş, yaşam, spor, müzik hatta yemek kültürünün bile kendi içinde derin anlamları vardır. Bu coğrafyada Türklerin bu kültüre etkisi büyüktür. Aynı zamanda islam ile tanışan bir kültür kendisini inanılmaz şekilde geliştirmiştir. Diğer kültürlere de büyük katkılar sağlamıştır. Bu bilindiği halde doğru anlatılamıyor. Tarihe hamaset ile bakan veya tamamen geçmişini inkar eden iki zıt anlayış olduğundan bunu bilimsel temellerde tartışamıyoruz. Ayrıca biz bunu markating yapmadığımız için gereği gibi dünyada tanınmamaktadır. Hindistan’da Türk devletleri kurulmuş, Hindistan da bir Rabbani islam medeniyeti var. Bundan dolayı Tai Chi ismi meşhur olduğu için biz bunu biliyoruz. Özellikle Türkler, Kızılderililer ve daha bir çok millet bu enerjinin farkında ve bunu kullanmışlar ama başka başka isimler altında hayat bulbuş.
Tai Chi nedir bize biraz anlatırmısınız?
Tai chi, doğayla, çevreyle ve insanlarla uyumlu olmanın yolunu bizlere gösterir. Bedeni, duyguları ve zihni birlikte ele alan bir eğitim biçimi sunar. Birlik, uyum ve denge ilkelerini geliştirmeyi amaçlar. Tai Chi, başlangıçta müzik eşliğinde yapılan daha sonra sessizliğin içindeki an-ı daim şuuru ile yavaş, yumuşak zarif dingin evren ile uyum tezahürüdür.
Tai Chi nasıl tarif edersiniz?
Hareketli meditasyon diye adlandırabiliriz aslında. İlk gözlemciler hayvan hareketlerini inceleyerek, analiz etmişler ve bunun üzerine kurgulamışlar.
Ana okullar her ne kadar shaolin kungfu olarak gözüküyorsa da, diğer okul olan Maldon ana okulu gibi yelpazenin ikinci kanadı kungfu da tai chi diye geçmektedir. Bölgesel olarakta WUDANG olarak adlandırılır. Teknikler formlar zahiri uygulamanın dışında mana olarak da yine nefes egzersizleriyle birlikte uygulanır. Bunların içine hayvan hareketlerini gözlemleyip ekleyerek, A noktasından Z noktasına kadar periyodik kısmi form uygulanarak farkındalık oluşturulur. Türklerin insan bedeninde uyguladıkları bir enerji dengesi bölgeleri vardır. Bu insanın bu fıtri duruşunu her millet kendi kültür ve bilgisine göre tanımlamaya çalışmıştır.
Siz Wing Tsun Kung Fu hocası olarak sert bir sanat olan ustasınız. Tai Chi ise daha soft. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dövüş sanatlarında insanların hassas noktalarını ölümcül noktalarını tanıyorsunuz. Bu noktlar aynı zamanda şifa noktalarıdır. Bize öğretilen insan anatomisini ve bedenin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak. Bedenimizin ihtiyaçlarına göre beslenmeyi de öğrenmiş oluyoruz ve ona göre besleniyoruz. Dövüş sanatları ile sertliği öğrenirken Tai Chi ile bedenimizi rahatlatmayı öreniyoruz. Ying ve yang da olduğu gibi sertlik ve dingin olmayı başaramaz ise devamlı sertlik beden ve ruh iklimine zarar verir.
Bu eğitimler bana enerjimin farkına varmayı ve doğru ve faydalı yerlerde kullanmama salık veriyor. Enerjimi düşüren malayani işler ile vaktimi harcamam ben mesela… Böylece tefekkür dünyamı da kirletmemiş oluyorum. Kendimi daha enerjik ve sağlıklı hissediyorum. İçsel tefekkür ve kalbime gelen ilham ile dördüncü kitabımızı yazmak nasip oldu. Ben edindiğim bu bilgileri öğrencilerim ile paylaşıyorum. Üniversitelerde anlatıyorum. Kolejlerde anlatıyorum. Kolluk kuvvetlerine verdiğim eğitimlerde anlatıyorum. Ayrıca şunu da anlatıyorum Tai Chi ve meditasyon bir Budist anlayışı değildir. Bir din anlayışı değildir.
Tam olarak ne demek istiyorsunuz açıklar mısınız?
Şunu söylemek istiyorum. Uzak doğu kültürü sadece bize dayatıldığı gibi bir din olan Budizm’den ibaret değil veya Tao felsefesinden ibaret değil. Tai Chi’nin mücadele sanatları, sağlık ve nefes egzersizlerini içeren üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunun bir din gibi sunulması ve anlaşılmasından rahatsızım. Çünkü dini ayinler gibi pazarlanan birçok ritüel esasında din değil. Maalesef yeni nesiller bundan bihaber ve sanki gizemli bir din zannına kapılabiliyorlar. Tai Chi, yoga, Chi Gung bir din değildir. Evet sporu Budistler de yapıyor olabilir. Ama sporun dini olmaz, sağlıklı yaşamın dini olmaz her dinde ve kültürde uygulayıcıları vardır. İnsanlığın da ortak malıdır. İslam kültüründe de “Bilgi Müslümanın yitik malıdır.” Uzakdoğu ve Orta Asya içinde derin felsefeleri olan bir yaşam biçimidir. Doğu kültürlerinde içe dönük kullanılan bir çok teknikler zaten var. Ama isimleri ve uygulamaları farklı farklı. Biz sadece maruf olduğu için ve galatı meşhur olduğu için Tai Chi diye adlandırıyoruz ki evrensel olarak anlaşılsın diye.
Hatta o bölgede islamı yaşayan ve tüm insanlara yardımı öngören, şefkat ve merhamet elini cömertçe uzatmış Seyyit Ahmet Yesevi vardır. Öğretileri yüzyıllarca Anadolu irfanını ateşlemiştir. Bu kişinin hayatını biliyor musunuz. Ben onun yaşadığı beldeye gittim ve altı ay onun türbesinde misafiri olarak kaldım. Orada incelik, zarafet ve nefes egzersizleri var. Sinirlenince ayakta ise oturmalıyız. Nefes alış verişlerimizi burnumuzdan yapmalıyız. Mümkünse su ile yüzümüzü yıkamalı sinirimiz geçmedi ise, abdest almalıyız. Bunların hepsi Nebevi önerileridir. Bunlar bizim kültürümüzün temiz bir kaynaktan nasıl beslendiğinin en açık delillerinden biridir sadece…
Bizim kültürümüzde nefes ve spor egzersizleri olduğundan bahsettiniz peki neden biz bugün bu bilgilere ulaşamıyoruz ve neden yaygın değil?
Kendimiz olmak yerine bize dayatılan kişiler olmaya başladık. Kendi yolumuzda ilerlemek yerine başkalarının bize gösterdiği yollara saptık. Kendimizden, kendi yolumuzdan o kadar uzaklaştık ki; öyle bir yol olduğunu da kendimizi de unuttuk. Ve kaybolduk. Uzak Doğu bu görevi dojolar ve temple diyoruz ya yani okullar vasıtası ile yapıyor. Devlet politikası olarak uygulandığından başarıya ulaşmaları bize göre daha kolay. Yani okulun olmadığı yerde insan yetişmesinin zor olduğunu söylemek istiyorum. Sadece spor salonları ile bu iş olmaz. Uzakdoğu bu işi üç temel disiplin üzerine oturtmuş. Spor enerjiyi atmak için, Tai Chi öfkeden ari dingin bir yaşam için ve Sağlıklı beslenme sağlıklı yaşam merkezleri ile bu öğretiler ve disiplinlerin verildiği yerleri kast ediyoruz.
Mesela Hankando kurulduğunda ben çok sevindim doğrusu. Neden mi işte tüm bu kültürlerin işleneceği kültürlü ahlaklı ve bilgili gençler yetişeceği için sevindim. Bu konuda geç kaldık maalesef. Maalesef bazıları bu işi sadece spor ile idare edeceklerini zannediyorlar belki de onlarda bilmiyorlar. Bu bir kültürün iç dinamikleri yeni nesillere aktarılması gerekiyor. Sadece sporcu değil etik değerlere sahip sağlıklı yaşam koçu yetiştirmek gerekiyor. Öfkesini kontrol edemeyen yetenekli bir sporcu asla başarılı olamaz. Öfke kontrol eğitimi olmadığından bugün kadına şiddet ayyuka çıktı.
Bazı şeyi aileler yapamaz. Hatta okullarda yapamaz.
Sağlıklı yaşam merkezleri devlet politikası haline gelmeli ve bu üç branşta mezunlar vererek yurt sathına hatta yurt dışında teşkilatlanmalı. Bu mutlaka hayata geçirilmeli spor, sağlık ve nefes egzersizleri öfke kontrolünü başarmaları gerektiğini bilmeleri gerekiyor. Her gün kadına şiddet, trafikte şiddet ve hayvanlara eziyet gibi birçok haberlere mazur kalıyoruz. Neden yaptın diyor muhabir kızdım diyor. Bunların önünü sadece polisiye tedbirler ile alamazsınız. Gidin Çin de trafikte kornaya basıyorlar mı hiç sakin sakin bekliyorlar. Tabii ki münferit istisnai olaylar her yerde olur. Mücadele sanatlarında öfke kontrolü diye bir ders vardır. Bunlar insanlara öğretilmeli adam ailesinden görmemiş okullarda gösterilmiyor bunun sorumlusu kim? Nasıl çözülecek? Cezaevine bir suçtan giren genç ıslah olmak yerine profesyonel hırsızlık mastırı yapıp içeriden çıkıyor. Çünkü girdiği yerde nice bu işi yapanlar var. Toplum olarak kadim kültürümüzü üniversiteler ile birlikte yeniden canlandırmak için ömrümüzü verdik. Belirli bir müktesebat oluşturduk. Bizim gibi çalışan birçok kuruluşlar vardır. Ama birbirimizden haberimiz yok.
Birçok spor kulübümüz var lakin sadece spor değil bizim anlattıklarımız. Üç ayağı olan okullarımızın kurulması gerekiyor. Mücadele sanatları ile gençler enerjilerini atacaklar Tai Chi ve benzeri metotlar ile öfke kontrolünü sakin ve dingin olmayı öğrenecekler ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olanları öğrenecekler. Bizim olimpik sporlardan farkımızın olduğunu maalesef anlatamadık. Hankando spor magazin dergisi ile inşallah sesimizi duyurma imkânı bulacağız umudundayım.
Nefes egzersizlerinin nasıl bir önemi var?
Nefes alıp verdiğimizde, hava partikülleri filtrelenerek akciğere doluyor. Doğru nefes ile diyafram kasımızın doğru çalışması ile vücut iklimimizde salgılar salınmakta ve sakinleşmekteyiz. Parasempatik sinir sistemimiz ve otonom sinir sistemimiz bedenimizi sakinleştiren fren mekanizması gibi sakinleştirmektedir. Lao Tzu bunu diyor; diyor ki, “nefesi almak önemli değildir, nefesi dibine kadar verin. Eğer doğru nefes verirseniz, mutlaka alacağınızı nefes daha kaliteli olduğunu göreceksiniz. Almaya çalışmayın; tam tersine, vermeye çalışın.”
Hangi sıklıkla Tai Chi veya Çigong yapmamızı önerirsiniz? İlk başlayacaklar için ne söylemek istersiniz?
Öncelikle herkesin yapabileceğini söylemek isterim. Sağlık için hatta yapılmasını şiddetle öneririm. Tai Chi Chuan formları doğru esneyişi, doğru duruşu ve doğru nefesi günlük yaşamımızın bir parçası haline getirmemize yardımcı olur. Mümkünse her gün sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken yapılmasını tavsiye ederim. Zaten alıştıktan sonra bedeniniz istemeye başlıyor. Şöyle düşünülebilir; nasıl her sabah yüzümüzü yıkıyor, duş alıyoruz, bedenimize dıştan bakım yapıyorsak, çigong gibi çalışmalarla da iç organlarımıza, eklemlerimize ve damarlarımıza her gün içsel bir bakım yapıyoruz. Stresi gidermenin yanı sıra, tai chinin depresyonla mücadelede çok etkili olduğu bilinmektedir. Düşünceleri organize etmede ve vücut farkındalığını arttırmada yardımcıdır. Aynı zamanda uyku kalitesini de arttırır.
Wing Tsun Kung fu Sifu Mustafa Şanalan olarak sizi biliyoruz. Bu konu hakkında da kısaca bahseder misiniz? Tao Wing Tsun Akademiyi ne zaman kurdunuz?
Okulumuzu 2008 yılında açtık. 2015 yılında zaten profesyonel anlamda spor bakanlığına bağlı Wushu Kungfu Federasyonuna bağlı üniversitenden Antrenörlük belgelerimizi de alarak başladık. 2016 yılında 30 yıllık bir eğitim neticesinde aynı okulda, aynı ekolde ve aynı hoca Sigung Salih Avcıdan Wing Tsun Kung-fu sifu unvanını almaya hak kazandım.
2018 yılında ise Tao Wing Tsun Akademisi olarak resmi isim patentimizi aldık, müfredatımızı yeniden güncelledik ve yeni bir ekip ile yolumuza devam ediyoruz.
2019 yılında Üniversite düzeyinde eğitim faaliyetlerimiz devam ediyor. Buradan sizlerin aracılığınız ile Türkiye’nin birçok yerinde olan tüm öğrencilerimize selamlarımı iletirim yeniden seminerlerde buluşmak üzere hoşcakalın…