DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ

Sayın Hasan Çiftçi Hocam sizinle tanıştığıma memnun oldum. Wing Chun dövüş sanatlarına büyük bir emeğiniz var. 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ: Teşekkür ederim sağ olun. 
Ne zamandan beri mücadele sanatlarıyla uğraşıyorsunuz. Ayrıca neden Wing chun sanatını seçtiniz. Bu konuyu anlatır mısınız? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ: 1979 yıllarından beri mücadele ve savunma sporları ile uğraşıyorum. İlk olarak boks ve tekvando yaptım. Boksta da bir çok birinciliklerim var. Wing Tsun’a başladığım tarih ise ilk olarak 1984 yıllarında oldu. İlk zamanda Wing Tsun’a paralel olarak diğer dövüş sanatlarını da bir müddet yapmaya devam ettim.  Profesyonelliğe giden yolda, bütün enerjimi bir sisteme yönlendirmem gerektiğini düşündüm.  
Bu kararı almadan bazı analizler yaptım zihin dünyamda. “Biz hepimiz yaşlanacağız, genç ve atletik bir vücudumuz olmayacak.” Dolayısıyla benim yaşlandığımda da yapabileceğim bir sistem olmasının gerekliliğinin elzem olduğunu düşündüm. Zira yaşlandıkça da sporcu kimliğimin devam etmesini istiyordum. Ayrıca etkili bir sistem olması da gerekiyordu. Yani pratikte işe yaraması benim için çok önemliydi. İlk önce kriterlerimi belirledim. Kendimi koruyabileceğim bir sistem olması gerekiyordu. Hayatım boyunca yapacağım bir sistem olmalıydı. Bu düşünceler ışığında benim için en ideal sistemin wing tsun ve eskrima olduğuna karar verdim. Tüm ağırlığımı vererek özveri ile çalıştım. Çünkü wing tsun’da yapılan antrenmanlar ve yapılan teknikler herkesin her yaşta yapabileceği formlardan oluşmaktadır. Bazı mücadele sanatlarını ilerlemiş yaşlarda yapmanız mümkün değildir. 
Çünkü vücut elastik özelliğini kaybeder. Ayrıca yaşlanınca yüksek performansta çalışacak gücün kalmaz. Belirli bir yaştan sonra zaten yarışmalara katılayım, dünya şampiyonu olayım, gibi bir idealin de olamaz. 
Verdiğim kararın şu an ne kadar doğru bir karar olduğu kanaatindeyim. Çünkü bu sanatı ölene kadar yapabileceğimi gördüm. Yani bir çocuk olsun, bir bayan olsun, genç bir erkek olsun, yaşlı bir insan onsan herkesin her yaşta rahatlıkla yapabileceği bir sistem diyebilirim.  
Eğitim verdiğiniz okullarınız genelde Avrupa’da mı var? Bu okullarda eğitimleriniz nasıl oluyor?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:   Evet… Bizim okullarımız genellikle Avrupa’da olmakla birlikte farklı ülkelerde de var. Vatanımız Türkiye’nin bir çok şehrinde okullarımız var. Mesela Güney Amerika’da da okulumuz var. Her okula bizzat kendim  gidip, seminerler veriyorum. Bu seminerlerden maksat ise oradaki eğitmenleri geliştirmek, oradaki öğrencilerin motivasyonlarını artırmak. Her öğrencimizin ve eğitmenimizin belirli bir standardı yakalaması için özel gayret ediyoruz. Bu verdiğimiz seminerlerin içinde Wing Tsun sanatının incelikleri eğitim, öğretim ve antrenman bilgisi var. Bunun yanında hak eden öğrencilere terfi sınavı yapıyoruz. Ayrıca eğitmenlerimizi desteklemiş oluyoruz. Bunun yanında onların gelişim süreçlerini takip etmiş oluyoruz. Başka türlü kaliteyi artırmanız mümkün değil. Tüm bu gerekçelerden dolayı belirli standartlar oluşturduk. Bu nedenle özverili bir şekilde okul okul geziyorum.  
 Türkiye’de uzun zamandan beri Wing Tsun yapılıyor. Fakat bir türlü istenilen seviyeye ulaşamadı Wing Tsun. Bu konuyla alâkalı düşünceniz nedir? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Bana Türkiye’den çok telefonlar geliyor, “Hocam, bize bir tane eğitmen diploması gönder, biz de ders verelim” diyorlar. Ben de onlara “Wing Tsun yaptınız mı?” diyorum, birçok hoca ile çalıştıklarını söylüyorlar. Biraz onları dinleyince daldan dala atladıklarını anlıyorum. Bir kişinin bir konuda yeterliliği yoksa o konuda bir sanatı öğretmesi mümkün değil.
Soruyorum beni arayan kişiye “Sen Wing Tsun’u bilmiyorsan neyi öğreteceksin? Bana cevaben “Hocam, mücadele sporlarıyla tecrübemiz çok var.” cevabını bana veriyorlar. Ben de onlara “Hangi alanda başarılı isen ve tecrüben varsa sen o sporu yap, bu senin için daha hayırlı” diyorum. Nedense, Türkiye’de emek vermeden diploma sahibi olmak istiyorlar. Ayrıca disiplinli çalışmak istemiyor kimse. Hak edip de alnın teri ile diploma almak istemiyor yani… Bu sanatı öğreneyim düşüncesinden ziyade kolay yoldan bir diploma alayım diye düşünüyor. Diploma kimseye yardım etmez arkadaşlar, yani diplomayla bir öğrenci yetiştiremezsin ve sana gelen öğrenciyi yanında tutamazsınız. Ayrıca bir diploma almakla kendinizi savunamazsınız da... 
Benim şimdiye kadar yetiştirdiğim bütün eğitmenler belirli bir seviye, belirli bir kalite yakaladılar; ama benim için yine de bu hedef yeterli değil. Benim mükemmellik peşinde koşan bir yapım var. Yarım işi sevmiyorum, böyle bir işin de başarıya ulaşacağına inanmıyorum; çünkü böyle insanlar ile uğraşmanın boşa zaman harcamak olduğunu düşünüyorum. O yüzden diyorum ki, bütün eğitmenlerin tekniği mükemmel olsun. Eğitmenlerimin ve onların öğrencilerinin de mükemmel olmalarını istiyorum. Ama şunu da tecrübelerimden biliyorum ki herkeste aynı duygu ve motivasyon yok…
Bazen bu konuda kendimi frenlemek zorunda bile kalıyorum. Kendi kendime şöyle diyorum  “Evet, onlar da Wing Tsun yapıyor, ama Hasan Çifçi’nin yaşam felsefesi onlarda yok.” Bundan dolayı da önce dövüş sanatlarındaki felsefemi onlara aktarmalıyım diye düşünüyorum. Tabi bu kolay bir mesele değil, bunun da farkındayım. 
Mesela ben yatağa girdiğimde, kafama bir şey takılır Wing Tsun’la ilgili, sabaha kadar o meseleyi düşünürüm, uyuyamam, uykularım kaçar. Halen Wing Tsun’la ilgili rüyalar görürüm; yani bunu nasıl daha mükemmel yapabilirim diye her zaman bir arayış içindeyim. Ben yaptım artık geliştirmeye ne gerek var demiyorum. Daha mükemmelini nasıl yapabilirimin peşinde koşuyorum. Benim karakterim bu... İsterim ki, herkes daha sert çalışsın, daha iyi olsun, biraz daha profesyonel olsunlar. Ama maalesef bizim Türkiye’de bu profesyonel yaklaşım tarzı maalesef yok. Bunu üzülerek söylüyorum. “Diploma alayım, duvara asayım” mantığı halen devam ediyor. Ben de bu zihniyetteki insanlara haliyle yardım edemiyorum. 
Bizim Türkler aslında dövüş sporlarına çok meraklı. Yapımızda dövüşçü ruhu var. Bu konuda kabiliyetimiz var, karakteristik özelliğimizde dövüşçü ruhu var. Lakin bu özelliğimizin terbiye edilmesi gerekiyor. Dövüş sanatları ustalarının eğitimlerde kullandıkları bilimsel metotlar var. Ayrıca insan sağlığını ilgilendiren bir yönü de var bu işin. Savaş sanatları yapan bir usta, kendine usta diyorsa, bunun felsefesini de bilmesi gerekir. Sadece birisinin burnunu kırmak için yapıyorsan bu kadar emeğe gerek yok 3 ay gidip herhangi bir torbaya vurursun, hızlanırsın, vuruş şeklini biraz güçlendirirsin, ve hedefine ulaşırsın. Ama biz burada bir sanattan ve yaşam felsefesinden erdemli insan olmaktan bahsediyorsak bu emek ve zaman demek. Benim için, felsefesi olmayan bir savaş sanatı sanat değildir. Bu konuda bizim insanımız maalesef biraz sabırsız diyebilirim. Yoksa çok kabiliyetliler… 
Sifu Hasan Çiftçi deyince ilk aklıma “agresif antrenmanlar”, yaptırmanız geliyor. Yani ciddi ve sert bir antrenman metodunuz var. Bu konuda neler söylersiniz?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Evet antrenmanlarım sert, bu doğru. Bunun sebebi esasında öğrencilerimizin sokakta karşılaşabileceği sorunlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda ciddi eğitim müfredatımızın olması. Şayet bir savaşçı ruhunuz yoksa, hiçbir sistem size asla yardımcı olamaz. Öncelikle bu gerçeği tüm açık yürekliliğimle söylemek isterim. Dövüş sanatları yapan bir kişide “savaşçı ruhu” olması lazım. Bu yoksa, sistem size nasıl yardımcı olsun ki, olamaz. Bu özelliklerin kazanılması için yıllarca edindiğim bilgi ve tecrübe ile hazırladığım antrenman programını öğrencilere uyguluyorum. Neden derseniz; sokakta karşılaştıklarında yüzlerce teknik bilip kilitlenip kalmasınlar diye.  Bu program insana hayatta nasıl kalınır onu öğretiyor esasında…
Burada yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için şunu da söyleyeyim. Evet, yaptığım sistem çok zeki bir sistem, bilimsel bir sistem; ama bir savaşçı ruhunuz olması lazım. Sizin dövüşçü olmanıza sadece teknik öğrenmek kifayet etmez. Bundan dolayı benim antrenmanlarım öğrenciye deneyimlerimden elde edilen uygulamaları göstermek. Teknik belki öğretirsin ama o tekniğin uygulamalarını öğretmez isen sokakta bir işe yaramaz. Birçok sistem sadece savunma üzerine kurulmuştur. Wing Tsun ise saldırı üzerine kurumuş bir sistemdir. Yaptığın her hareket bir saldırıdır esasında. Saldırırken, aynı zamanda yaşam için gereken organları koruyacak bir şekilde saldırıyor olman gerekir. Benim saldırım aynı zamanda benim savunmamdır. O yüzden bilimsel veriler ile geometriyi de kullanarak, kendimi koruyacak bir şekilde nasıl saldırırım konusu ön plana çıkıyor.  Tabi her antrenmanımız agresif değil. Teknik, strateji ve bilgi içerikli eğitimlerimiz de var. Esasında öğrenciyi yetiştirmek için her konuda aşama aşama onları geliştirecek detaylı eğitim programlarımız var. Bu konuda özetle şunu söylemek mümkün; yaptığımız sanatın farkına varmalıyız. Biz dövüş sanatı yapıyoruz. Dövüşçü ruhunuzun olması gerekir. Her insanda da az veya çok bu özellik vardır. Fakat sokak tecrübesi yoktur. Bundan dolayı bu özelliğinin de geliştirilmesi gerekir. Bu aşamalar her bir öğrenci için doğru planlama ile yürütülmelidir.
Wing Chun sanatında bir geleneği temsil edenler var, bir de Avrupa Wing Chun’u temsil eden organizasyonlar var. Bazı ustalar geleneksel formlara bire bir sadık kalırken bazıları ise yorumluyorlar. İki ana ekol var diyebiliriz, bu konudaki düşünceniz nedir? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Zaman değişiyor, kavgalar da değişiyor. Biz şimdi şehir hayatında yaşıyoruz. Bundan 300 yıl önceki kullanılan aletler ve gereçler şimdi yok. Yaşam şartları ve koşulları değişti. Değişen bu zamana dövüş sanatlarına statik bir yaklaşımla başarılı olamazsınız. Dinamik olmalısınız ve yeni konjonktüre göre yetkili ve bilgili üstatlar bu sanatı geliştirmeli.
Ayrıca insan anatomisine ait bilimsel veriler de yapılan ilmi araştırmalar neticesinde değişiyor. Ben de bu olaya bilimsel yaklaşıyorum. Bundan dolayı ben de formları yeniden gözden geçiriyorum ve güncelliyorum. Mesela insan sağlığı açısından yeni bir bilgiye kayıtsız kalamam ve önce insan sağlığı diyorum, uygun iyileştirmeler yapıyorum. 
Eskiden insanlar kırsal kesimde yaşarken şimdi şehirlerde hayatlarını devam ettiriyorlar. Ayrıca eskiden şimdiki gibi kanun yoktu nizam yoktu. İnsanlar kendilerini savunmak için elindeki alet ile karşısındakine saldırabiliyordu. İki kişi dövüşünce birisi ölüyordu. Bizim, tabii ki yaşadığımız şehirdeki kanunlardan haberimiz olması gerekiyor. Neticede bir ailemiz ve sosyal yaşantımız var. En düşük hasar ile kendimizi nasıl koruyacağımız sorusu karşı taraf için de en düşük hasar ile belayı def etmek şeklinde olmalı. Tüm bunlar göz önüne alındığında sistemler geleneksel diyerek öldürülmemeli. Sistemler her zaman aktif olmalı ve gelişebilirler olmalı. Bu sanata bizde ömrümüzü verdik. Hatta bu sanata ömrünü veren birçok kişi ile antrenman yapma şansımız oldu. Bir bilgi habitatı oluştu. Avrupa da dünyadaki tüm dövüş sanatları var neredeyse. Hepsini görme ve analiz etme şansımız oldu. Tabii ki haklı tezlerimizi ortaya koyacağız. Mantıklı bulunuyor ise karşılığı var ise o iyileştirmeler hayat bulur.
Wing Chun formlardaki farklılıkları nasıl değerlendiriyorsunuz? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ: Wing Chun’da formlar esasında her yerde aynı. Formlarda sadece nüans farklılıkları var. Burada ben şu konuya dikkat çekmek istiyorum. Formları uygularken birbiriyle bağlantısının olması gerekiyor. Mesela ben formları incelerken uygulama ile formun farklı farklı olduğunu görüyorum. Ayrıca bu paradoksu öğrenci kavrayamıyor. Ben, yaptığım güncelleme ile bu sorunu çözüyorum ve öğrenme süresini de dolaylı olarak hızlandırmış oluyorum. Öğrenciye uygulama gösterdiğim zaman “Tamam hocam, anladım, bu uygulama formda var” diyor. O yüzden, evet, ben bir şeyi değiştirirsem, onun bir anlamı var; ama başkası görsün diye değiştirmiyorum. Şayet ben bunu yapmaz isem Wing Chun’a ihanet etmiş olurum. Ben Wing Chun’un gelişmesi ve her daim yeni oluşan problemlere karşı önünün açılması için emek ve zaman harcıyorum. Bu durumda özet olarak ustaların yaptığı yerinde, katkıların olumlu olduğu kanaatindeyim. Neticede bir usta, teorisinin sebep-sonuç ilişkisini ispat etmesi gerekir. Ben de tekniklerin uygulamalarını test ediyorum.
Bütün teknikleri test mi ediyorsunuz?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Mutlaka... Şöyle söyleyeyim: Birisinin beni bir şeye ikna edebilmesi için, gerçekten çok mantıklı bir şekilde göstermesi gerekir. Ben mantıksız şeylerin peşinde koşamam. Fantastik bazı tekniklerin peşinde körü körüne koşacak kadar zamanım yok; ben gerçekçiyim, bilime ve mantığa aykırı bir şeyin benim nezdimde kıymeti yok hükmündedir. Bilimsel, mantıklı, gerçekçi olduğu zaman beni kazanırsın; ama bu yoksa, beni kazanamazsın. “Hocam, 300 sene önce böyleydi.” Ama ben 300 sene önce değil, şu an yaşıyorum. Şu an sokakta birisi üzerime geldiği zaman ben ne yapabilirim? Ben sokakta nasıl hayatta kalabilirim sorusunun cevabını arıyorum. Boş anlamsız kuru bir form ve teknik kavgası yapmıyorum ben. Bu iş ciddi bir iş… Ben hayatta kalma savaşı veriyorum. Kimse bana basma kalıp işe yaramayan teknikleri empoze edemez. Benim yaptığım formların hepsinin bir mantığı, bir zekâsı, bir bilimselliğinin olması gerekir. Öğrencinin de kolayca anlaması lazım. Bir formun, bir yorumun olması lazım. Hocam, ben bunu yapıyorum, niçin yapıyorum, neden yapıyorum, sağlık açısından kıymeti nedir. Bunu öğrenci anlaması gerekir. O yüzden formlarımı değiştiriyorum, o yüzden çift bıçakta seksiyonları çıkardım ve seksiyonları daha geniş, daha anlamlı, daha çok bilimsel yaptım, insan odaklı ve optimum fayda üzerine çalışıyorum. Mesela ailede işyerinde ve arkadaşlarla olan münasebetlerde hatta sokakta nasıl kullanabilirim düşüncesi var. Ayrıca gerçek hayatta saldırıya uğradığın zaman, hiçbir zaman rakip sizin istediğiniz gibi saldırmıyor. Sokakta salondaki gibi kontrol yok, sokakta kontrolsüz bir saldırı var. Bu kontrolsüz saldırılara karşı kendimi nasıl etkili bir şekilde savunurum? Sokakta bir kişiyle de uğraşmıyorsun, çok kişiyle uğraşıyorsun. Sokakta silah var, sokakta bıçak var, sokakta herhangi bir delici ve kesici cisim var. Ben bunları göz önünde bulundurarak sistemimi geliştirmeye çalışıyorum, öğrencilerimi de bu doğrultuda eğitmeye çalışıyorum, programlarımı da ona göre hazırlıyorum. 
Siz gerçekçiliğe çok önem veriyorsunuz? Sokak psikolojisi üzerinde çok duruyorsunuz. Bu konuyu açar mısınız?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:   Ben sokağın ne kadar acımasız olduğunu biliyorum. Bundan dolayı da farklı bir bakış açısı ile kendimi geliştirdim.  Dünyanın en zayıf insanı benim, dünyanın en güçsüz insanı benim, benden güçsüz kimse yok dünyada diye düşünüyor, ona göre tedbirimi alıyorum. Rakibimi de çok iyi dövüşçü, iki metre boyunda, güçlü kuvvetli 120 kilo hatta dünya şampiyonu gibi tahayyül ediyorum. Ben böyle birine karşı nasıl kendimi savunabilirim ve nasıl hayatta kalabilirim diye düşünüyor ve ona göre stratejimi belirliyorum. O yüzden rakibime karşı güç denemesine gitmiyorum. Bilinçaltım bana şunu öğretiyor: “Hasan, hiçbir zaman güç denemesine gitme. Zaten senden güçlü. Senin zekân, tekniğin ve emek verdiğin sistemin rakibini yenebilecek donanımda”. Ben de tüm odaklanma noktamı strateji üzerine kurguluyorum. Hatta bir bayan öğrencim ile çalışırken onun gibi flexible, daha esnek olmaya çalışıyorum. Ama ben diyorum ki, ben karşımdaki kişiyi gücümle değil, sistemle nasıl yenebilirim diye strateji geliştiriyorum. 
Bundan dolayı benim sistemime ve kendime güvenim çoktur. Çünkü hepsi bir laboratuarda araştırılmış, bulunmuş, denenmiştir. Benim güvenlik şirketim vardı. Yıllardır sokakta çok tecrübe sahibi oldum. Hatta bir keresinde grup olarak saldırdılar. Karanlıkta çok kişiye karşı mücadele etmek zorunda kaldım. Hatta bu karambolden iki tane de bıçak darbesi aldım. Ben sokağın acımasızlığına tüm çıplağıyla şahit olmuş bir kişiyim. Sokağın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Sokakta başkası için stres olan şey benim için stres olmaktan çıktı. Hem sokağı bilmeyenler gibi cahil cesur olur mantığında değilim hem de stres kontrolüm var. 
Korku psikolojisi hâkim oluyor.
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:   Evet… Sokağı bilmeyen insanlar kontrolsüz nefes alıp veriyor, zaman geçtikçe kekelemeye başlıyorlar, hatta dizleri titremeye başlıyor. Hangi tekniği yapacağım düşüncesi ile kilitlenip kalıyorlar. Hiç bir şey yapmadan donakalıyorlar.
Ben sürekli şunu söylüyorum: “Başkası için stres, benim için stres değil…”  Onun için, ben sokak psikolojisini bildiğim için kontrolümü kaybetmem ve soğukkanlılığımı muhafaza edebilirim. Bu çok önemli bir husus ve tecrübe ile elde edilebilir. Yaptığım sistemime güveniyorum. Kendime güveniyorum. Fazla enerji harcamadan, rakibi en kısa zamanda etkisiz hale getirebilmek ve hayatta kalabilmek benim yaşam felsefem haline geldi. Dediğim gibi, sokak psikolojisini çok iyi bilmeniz lazım. Ayrıca her milletin karakteristik özellikleri sokakta da farklı farklı. Türkiye’de yaşayan Türk halkının bir sokak kültürü ve dövüş mantalitesi vardır. Ayrıca her milletin kendine özgü farklı farklı tavrı var. Mesela Rus’un farklı bir kültürü vardır, İtalyan’ın farklı bir kültürü vardır, Alman’ın daha farklı bir kültürü vardır, Arnavut’un farklı bir kültürü vardır. Onun için, ülkelerin psikolojisini çok iyi bilmeniz lazım. Ama Türkiye’de yaşayan insan sadece Türk psikolojisini çok iyi bilir. Başka milletlerin psikolojisini bilmez.
Eğer kendinizi korumak istiyorsanız şu çok önemli: Sokak hilesini çok iyi bilmeniz lazım. Sokak hilesini bilmeyen kişi en iyi dövüşçü de olsa, sokakta kaybetme şansı yüksek. Sokaktaki kişi ringdeki gibi centilmen değildir. Bıçağını saklar, bıçağını göstermez, senin yüzüne güler, mesafeye girer ve bıçağı sana saplar; çünkü onun çok iyi bildiği şeydir hile. Sokaktaki “Ben bu mesafeyi nasıl kapatırım ve nasıl yaklaşabilirim” diye düşünüyor. Ayrıca gizlediği bıçağı kullanmaktan çekinmeyecek kadar da acımasız. O mesafeye girip gülerek “bir kafa geçireyim, adamı nakavt edeyim” diye de düşünebilir. Bunun gibi sokak hilesini çok iyi bileceksiniz. Sokak hilesi, artı, yaptığınız sistem de buna müsait olmalı. Bunları birleştirirseniz, sokakta o zaman çok iyi şansınız olur. Olay bu. 
Çok güzel özetlediniz…
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ: Elimden geldiği kadar. Sokak ve salon birbirinden çok farklı anlayışlardır. Buna vurgu yapmak istedim. Ben birçok salon dövüşçüsünün sokaklarda rezil olduğunu gözlerimle gördüm. Ayrıca sokakların ne kadar hileli olduğunu ve acımasız olduğunu gördüm. Bundan dolayı şimdi beni korku harekete geçirir, korku beni kilitlemez. İnsan da çoğunlukla sokak realitesinde korktuğunda kilitleniyor. Bağırmaya çalışıyor, hatta bağıramıyor bile. 
Baat-Cham-Dao çift bıçak formunu ilk defa sizin seminerde gördüm. Bu nasıl oldu anlatır mısınız? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Baat-Cham-Dao çift bıçak formu sadece bizde var. Normalde çift bıçağın 8 bölümü var, her bölümün farklı bir silaha karşı uygulaması var. Çift bıçakta hislerin iyi olması, bıçağa karşı korkunun yenilmesi gerekiyor. Birisi bıçakla saldırdığı zaman ona karşı ne yapabilirim düşüncesi ile hayat buldu esasında. Üzerinde çok düşündüm ve böylece form ortaya çıktı. Bu bütün formdaki her bölümün bir seksiyonu var. 
Bıçakta ufak bir hata yaptığın zaman parmakların koparılır, parmakların yok olur. Bundan dolayı parmaklarımı, vücudumu nasıl koruyabilirim diye düşündüm. Çünkü bıçak keskin bir silah olduğu için, ufak bir çizikle atar damarlar koparılır. İstenmeyen durumların olmaması için bıçağı nasıl daha etkili kullanırım, bıçakla nasıl saldırmam lazım düşüncelerini kolay öğrenme metodu olan form şekline soktum.
Zamanla uzun süre üzerinde çalışılarak bu hale geldi ve üst düzey eğitmenlere bunu öğretiyorum. 
Baat-Cham-Dao çift bıçak formunun egzersizlerini yaparken tekniklere de faydası var mı?  Baat-Cham-Dao Çift formu Wing chun prensipleri ile uyumlu mu?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Tabii ki. Olay şu: Bu çift bıçağın bir düşüncesi var, bu düşünceyi çıplak elle aktarabilmektir. Örneğin uzun sopa formları da var. Uzun sopayı çıplak ele nasıl aktarabilirsin? Bu çok önemli… Ayrıca uzun sopa formunun arkasındaki amaçlardan birisi eklemlerimizin eğitimidir. Dirsekleri nasıl kırarım, omzu nasıl yerinden çıkarırım gibi altında büyük bir eğitim felsefesi yatmaktadır.
Biz bazı yeteneklerimizi uzun sopa eğitimleri ile vücudumuza kazandırıyoruz. Bazıları bu zamanda ne gereği var uzun sopanın diye düşünebilirler ama wing chun sisteminde önemli egzersizlerden birisidir. Bunu bilmeyen bazı kişilerin de eğitimlerinin eksik kaldığı düşüncesindeyim. Ayrıca Baat-Cham yaparken de bu palaların bir ağırlığı var. Ne kadar çok tekrar yaparsan hem güç kazanmış olursun hem de vücudun form kazanmış olur. Bunu da böyle düşünmek gerekir.
Wing chun yapmak isteyen, başlamak isteyen insanlara ne söylersiniz? Yani Wing Chun kolay bir sistem mi, zor bir sistem mi, bu kadar uzun sürmesinin sebebi nedir? 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:    Wing Tsun, bütün hayat boyunca yapabileceğin bir sistem. Bu bir. İkincisi, Wing Tsun aslında çok kolay ve aynı zamanda çok zor. Eğer hayatınızın her alanına hitap edecek bir sistem isterseniz Wing Tsun ideal, bunun için gayret etmeli ve sabırla sonuçlarını veresiye kadar azimle çalışmalısınız.
Bir de şunu söyleyeyim: Wing tsun yapan arkadaşlar araştırarak yapsın, araştırsın. Bu kim, bunun hocası kim, kimden öğrendi, derecesi ne, nereden geldi, kimler yetiştirdi, araştırsın. Spor amaçlı yapıyorlarsa, mücadele sporları spor için çok güzel. Ama şuna dikkat etsinler: Eklemlerine zarar vermesinler. Diyelim Kick Boks yapıyor veya Thai Boks yapıyor, herhangi bir mücadele sporu yaparken, tekme atarken, acaba ben dizlerime zarar veriyor muyum, acaba kalça eklemlerime zarar veriyor muyum, ona dikkat etsinler. Bilinçli spor yapmak çok önemli. 
Her sporu her yaşta yapamazsınız. Wing Chun’da yaş aralığı nedir?
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ: Bazı dalları belirli bir yaştan sonra yapamazsınız, doğru; ama kilo vermek için gidip güzel terleyebilir ve stres atabilirsiniz. Sağlıklı kalmak için spor yapabilirsiniz. Yapmanız da gerekir. Burada amaç da çok önemli, hem spor yapayım hem de kendimi savunmasını öğreneyim derseniz size Wing Chun’u tavsiye ederim. Bizim yaptığımız bu sanatı yediden yetmişe herkes yapabilir. Herkesin amacı farklı farklı olabilir.
Biz diyoruz ki, biz bir sanat bölümünü yapıyoruz. Sanat, hayat boyunca yapabileceğimiz bir sistem olmalı. Benim amacım, 2 sene yapıp da ondan sonra bırakmak değil. Bana şöyle bir sistem lazım: Ömür boyu yapabileceğim bir sistem olmalı, her yaşta yapabileceğim bir sistem olmalı. 
Teori bölümüne çok önem veririm. Teorisi olmayan bir sistem vermiyorum, felsefesi olmayan bir sistem vermiyorum. Benim için, bir eğitmen belirli bir seviyeye geldiği zaman, işin felsefi yönüne daha çok ağırlık versin. O zaman yaptığı tekniğe, yaptığı sisteme güveni daha çok artacaktır. Onun için, ben kendi adıma konuşursam, felsefesi olmayan bir sistem bana göre değil. 
Hocam, çok teşekkür ederim. 
DAİ SİFU HASAN ÇİFÇİ:  Tüm sporseverlere faydalı olması dileğim ile ben teşekkür ederim.