Değerli okurlar! Bu hafta size yaşam kaynağımız sudan söz etmek istedim. Alelade kolayca ulaşıp pekte umursamadığımız suyun insan yaşamı ve ruhuna nasıl tesir ettiğine gelin hep beraber bakalım.
Hayatın özüdür su, yaşam kaynağımız, vazgeçilmezimiz, en büyük parçamızdır. Allah Kur’an da bütün canlıların sudan yaratıldığını bildiriyor. “Hayatı olan, canlı olan her şeyi sudan yarattık. Hala inanmayacaklar mı?” (Enbiya, 21/30)
Yetişkin bir insanın vücudundaki su oranı %60-70’dir. O halde onun bedenimize ve bedenimizde hapsolmuş ruhumuzda maddeden, maneviyata etkilerine kısa bir yolculuğa çıkalım. Kısa tanımıyla su oksijen ve hidrojenin bir araya gelmesiyle birlikte tadı olmayan renksiz, şeffaf maddedir kimyada. En küçük yapı taşımız hücreden başlayarak ihtiyacı olan maddeleri vücudumuza temin eder, taşır. Su kristallerinin inanılmaz sırları vardır. Japon bilim adamı Prof. Dr. Masaru Emoto Su Kristalleri adlı kitabında, “su cansız bir madde değil, canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.” diyor.
Ben bu yazı ile ilgili okuduklarımdan pek çok düşünce başlığına dalmıştım. Sizinle birkaçını paylaşmak istiyorum. Hiç bilimsel terimlerle konuyu ağırlaştırmadan ve alıntılarla sizi yormadan gelin zihinsel dünyamızda beraber su damlaları gibi yol alıp yağmurlar yağdıralım fikir dünyamıza… Büyük çoğunluğumuzun denize, deniz olmazsa göle, yahut bir ırmağa hiç yoktan fışkıran bir havuz başına oturmuşluğumuz vardır. Hiç kuşkusuz suyla temas ettiğimiz veya yakınında bulunduğumuz zamanlarda büyük bir rahatlama duyarız. Dertlerimiz, tasalarımız uçuverir bir anda sıfırlanır düşüncelerin ağırlığından beynimiz, ruhumuz sonunda. O halde düşünmenizi istiyorum, maddi bir varlığın manevi alemimizle etkileşimi olmaması mümkün değildir. Bilim adamlarının araştırmalarından da bu su kristallerinin iyi ve kötü seslere karşı tepkime verdiği belirlenmiştir. Mikroskop altında yapılan incelemede kötü bir cümle veya yüksek tonda bir ses karşısında kristaller siyahlaşarak ve şekilleri bozularak tepkimeye girmişler ama güzel bir söz veya müzik dinletildiğinde ise berraklaşarak güzel şekiller almışlar. Bu reaksiyonlara çok kolay, basit bir örnek vereyim; Hemen hemen hepimizin evinde mutlaka canlı bir çiçek büyütmüşlüğü olmuştur. Hep duyarız değil mi dostlarımızdan benim çiçeğim hiç büyümüyor, soldu, kurudu gitti derken bir diğeri der ki; ben çiçeğimi balkona koyuyorum, havadar ve her gün konuşuyorum onunla, çok güzel tomurcuklar veriyor dediğinde sorarız hemen ama nasıl olur? Bende su koyuyorum, vitamin veriyorum televizyonun yanında soldu gitti benimkisi diye serzenişte bulunur.
Bitkilerin %80-95’i sudur. Konunun özüne gelirsek manevi alemde maddeyi etkiliyor ve maddenin iyi, güzel olması içinde güzel şeylere, sevgiye, sevilmeye, konuşmaya, maneviyata ihtiyacı var o halde. Fiziksel ve ruhsal bedenin bir bütün olduğunu ve etkileşimde olduğunu görüyoruz. Yapı taşımızın çoğunluğunu da su oluşturduğuna göre her gün konuşmak gerek. O halde hayatın yoğunluğunu bırakıp beş kez aralıklarla maddi ve manevi alemimizi kaynaştıralım. Dualar rabbimize giderken çoğunluğu su olan vücudumuzda her hücre iyileşip güzelleşirken, ruhun canlılığında hücreden bütüne rahatladığını, güzelleştiğini görürsünüz. Biz iyi olursak çevremizde iyi olur. Hani demiştim ya suyun yanında insan ruhu sakinleşiyor diye. Demek ki bir iyi insan pek çok insanda iyi değişimlere yol açabilir.
Kuantum düşünce çekim yasası, en basitçe çevremizde duyarız ya iyi düşün iyi olsun, kötü düşünme ve benzeri örnekleri sıralamak mümkün. Farkında olmadan söylediğimiz pek çok bu cümlelerin aslında bilimsel açıklamalarıyla, inanışlarımızla kaynaştığını bir bütün olduğunu göreceksiniz.
Değerli dostlar dedim ya su ile başladım sizinle konuşmaya, her şey bir su damlası ile başladı. Bilgi denizinde hep su damlaları gibi çoğalarak buluşmamız dileğiyle şimdilik kalemimizden akan damlalar budur.