"Narin'in kaybı, toplumun vicdanında açılan derin bir yaradır; adalet, bu yaraya tek merhemdir."

Diyarbakır’ın Tavşantepe köyünde yaşayan 8 yaşındaki Narin Güran, 21 Ağustos 2024'te kaybolmuştu. Günler süren umutlu bekleyiş, 19 gün sonra Eğer Tutmaz Deresi yatağında bulunan cansız bedeniyle sona erdi. Narin’in bu trajik ölümü tüm ülkeyi yasa boğdu. 8 Eylül'de, Batıkarakoç Mahallesi’nde düzenlenen törenle küçük kız, doğup büyüdüğü Tavşantepe Mahallesi mezarlığında toprağa verildi.

TÜRKİYE ONA AĞLADI

Narin’in kaybı sadece ailesini değil, tüm Türkiye'yi derin bir hüzne boğdu. Cenaze töreninde gözyaşları içinde dua edenler, adaletin sağlanması için çağrıda bulundu.  Narin’in otopsisi, 14 kişilik uzman bir ekip tarafından yapıldı, ancak bu acı kaybın yaralarının kolay kapanmayacağı açık.

24 KİŞİ GÖZALTINDA

Soruşturma devam ediyor. Narin’in kaybolması ve ölümüyle ilgili yürütülen kapsamlı çalışmalarda, aralarında aile üyelerinin de bulunduğu 24 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için derinlemesine araştırmalar yapıyor. Tüm gözler yargıya çevrilmiş durumda; adaletin suçluları hak ettiği cezaya çarptırması bekleniyor.

TOPLUMDA İDAM TALEBİ

Narin’in ölümünün ardından kamuoyunda büyük bir infial oluştu ve "idam geri gelsin" talepleri her zamankinden daha yüksek sesle dile getirildi. Sosyal medya, halkın suçlular için daha ağır cezalar istemesiyle dolup taştı. Ancak Türkiye’nin 2004 yılında idam cezasını kaldırdığını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğunu unutmamak gerekiyor. İdamın geri getirilmesi, hukuki ve uluslararası düzeyde büyük engellerle karşılaşabilir. Yine de, bu engeller aşılabilir mi? Avrupa hukuk sisteminden değil de Amerikan hukuk sisteminden etkilenseydik, bugün bu soruların cevabını arıyor olur muyduk? Bu, tartışılması gereken önemli bir konu.

CEZALAR CAYDIRICI OLMALI

Narin Güran’ın trajik kaybı, toplumda derin bir travma yarattı. İnsanlar, çocukların böylesine korkunç olayların kurbanı olmaması için daha caydırıcı ve etkili cezalar talep ediyor. Ancak bu, yalnızca bireysel bir trajedi değil; aynı zamanda suç oranlarını düşürmek ve adaleti yeniden tesis etmek için toplumun karşılaştığı büyük bir sınav.

Artık "Narin çiçekler solmasın" diye umut ediyoruz. Halkın her kesimi, daha güvenli bir gelecek ve adil bir hukuk sistemi için sesini yükseltiyor. Bu trajik olay, suçluların cezalandırılmasının ötesinde, çocuklarımızı koruyacak daha kapsamlı reformların yapılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor...