"Vatanımızı kurtarmak için gerekirse ölürüz, ama asla boyun eğmeyiz!"
Bugün, kalemiyle milletine ses olan, cesaretiyle Anadolu’nun bağrında bir meşale yakan Halide Edip Adıvar’ı, 9 Ocak 1964’te ebediyete uğurlayışımızın 61. yılında anıyoruz. Onu anmak, yalnızca bir yazarı, bir fikir insanını ya da bir mücadeleciyi anmak değil, bağımsızlık mücadelesine yüreğiyle katkı sunmuş bir kahramanı selamlamaktır.
Halide Edip, tarihin yalnızca sayfalarında değil, milletin vicdanında iz bırakmış bir isimdir. Onun yaşamı, bir kadının kalemle ve cesaretle, bir milletin kaderine nasıl dokunabileceğini gösteren eşsiz bir hikâyedir. Onun mücadelesi, bir milletin uyanışı, kalbinin atışı ve bağımsızlık yolundaki kararlılığıydı.
Bağımsızlık Ateşinde Bir Kalem
"Ben bir kadınım, ama önce vatanım diyorum. Şehit kanlarıyla sulanan bu toprak, hepimize emanettir."
Halide Edip’in hayatına baktığınızda, onu sadece bir romancı, bir yazar olarak tanımlamak eksik kalır. O, aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin fikir öncüsü, halkın duygularına tercüman olmuş bir aydındı. İzmir’in işgaline karşı düzenlenen Sultanahmet Mitingi’nde yaptığı konuşmada halkın direniş ruhunu canlandıran o güçlü sesini hatırlayın. "Vatanımızı kurtarmak için gerekirse ölürüz, ama asla boyun eğmeyiz!" diyen o ses, yalnızca bir konuşmacının değil, bir milletin duygularının ifadesiydi.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde, “onbaşı” rütbesiyle cephede görev alan Halide Edip, halkın yaralarını sarmaya, bağımsızlık mücadelesini belgelemeye kendini adamıştı. Onun kalemi, Anadolu’nun acılarını, işgalin yıkıcılığını ve direnişin yüceliğini anlatarak dünyaya haykırdı.
Türk Kadını Cefakar ve Fedakardır
Halide Edip, Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’ndaki fedakârlıklarının adeta bir yansımasıdır. Milli Mücadele yıllarında kadınlar, hem cephede hem de cephe gerisinde üstlendikleri rollerle destan yazmışlardır. Halide Edip, bu destanın kalemiyle yazan yüzüydü; ama o destanın içinde Şerife Bacı’nın donmuş bedenini, Halime Çavuş’un cesaretini ve binlerce isimsiz kadının emeğini bulursunuz.
Kadınlar, mermi taşıyan bir kağnının ardında, bir hemşirenin nazik ellerinde ya da bir mitingin ateşli konuşmasında ortaya çıktılar. Onlar, Kurtuluş Savaşı’na alın terlerini, cesaretlerini ve yüreklerini kattılar. Halide Edip, onların temsilcisiydi; onların haykırışıydı.
Bir Mirasın Peşinde
"Yazdım, çünkü inanıyorum. Bir milletin direnişini, kalemimle haykırarak anlatmalıyım."
Bugün Halide Edip’i anarken, onun yalnızca edebiyatını değil, mücadelesini, azmini ve cesaretini de hatırlıyoruz. Kalemiyle bir milletin hafızasına işlediği bağımsızlık ruhu, onun en büyük mirasıdır. O, yalnızca yazdığı romanlarla değil, halkı ateşle yoğurup dağlar gibi dimdik ayakta tutarak bir milletin özgürlük mücadelesinin kalbini de attırmıştır.
9 Ocak 1964’te hayata gözlerini yuman Halide Edip Adıvar, ardından yalnızca romanlarını değil, bir milletin bağımsızlık hikâyesine yazılmış bir destanı bırakmıştır. Onun adı, Milli Mücadele’nin edebi ruhunda ve Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam edecektir. Onu saygıyla, sevgiyle ve minnetle anarken, bu topraklara olan borcumuzu unutmayacağız...