ÜLKÜCÜ, AKINCI, MİLLİ GÖRÜŞÇÜ, KUVÂY-I MİLLÎYECİ…. HEPİMİZ BİRİZ…
AYNI TEMELLER ÜZERİNDE DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK
Yazıyı açıklamaları ile https://youtu.be/UoAzh3UTVms buradan izleyebilirsiniz.
Büyük devletler kurmuş Aziz Milletimiz…
İki büyük temel üzerine inşa edilmiş.
Din ve Töre…
Hangisi üstte diye soranlar sosyoloji ve tarih bilmeyen cahillerdir. Elbette Din...
Toplumlar, töre ve Millî terbiyelerini dinlerine uyumlu hale getirirler. Töremiz içinde Devletimize Sadàkât, Vatan Sevgimiz, gàzà ve cihad bilinci ile İ’lây-ı Kelimetullah’la tanımlanmış bizi tarihte muvaffak kılmıştır.
Milletimizi yapay bölünmelerle taraf yapıp ötekileştirenler hàin 3. Taraflar oluşturmuşlardır. Meşru siyaset bu hàin üçüncü tarafların kucağına itilmiştir. Ayrıca mezhebi, etnik bölücülükle ülkemizin geleceğini hassaslaştırmışlardır.
Ülkemizde ana akım siyasetin köklerine baktığınızda yozlaşmaları istisna tutarsak ÜLKÜCÜ, AKINCI-MİLLİ GÖRÜŞÇÜ, KUVÂY-I MİLLÎYECİ’likten gelen siyasi kökler var. Baktığınızda bu kaynaklar değerlidir.
Bu üç kurtuluş düşüncesinin en eskisi Ahmed Ziyâeddin GÜMÜŞHÂNEVÎ Hz.’nden beslenen Millî Görüş’tür. GÜMÜŞHÂNEVÎ Hz. Osmanlı yıkılırken üç konunun üzerinde durmuştur.
Zàhirî ilimlere (Fen, Matematik vd.) önem vermiş, talebelerinde vukûfiyet aramıştır.
Ekonominin ve finans sisteminin bağımsız olmasını ısrarla savunmuştur.
Üretimin Millî ve yerli olmasını söylemiştir. Özetle; Millî Görüş’ün özüne Millî Ekonominin iki kaynağını Finans Yönetiminde bağımsızlık, üretimde yerlilik ve millîlik olduğu gerçeğidir. Elbette, bir İslâm Âlimi fikrin temeline Yüce Dinimizi koymuştur. Merhum Necmettin ERBAKAN Hocamın Gümüş Motor yatırımının bile temelinde mübarek GÜMÜŞHÂNEVÎ Hz.’nin büyük ufku vardır.
KUVÂY-I MİLLÎYE ise, 1. Dünya Savaşı sonrası ülkemizin kurtuluş mücadelesinin adıdır. Osmanlı Aydını sonradan isimler konan sırası ile çözüm olarak OSMANLICILIK ve ÜMMETÇİLİK çözümlerini önermiştir. Devlet ve Millet Anadolu’ya hapsolunca, Rusya’daki kargaşadan da istifade ile Rusya Türklüğü ve Müslümanları ile birleşmeye çalışmıştır. Bu düşünceye de sonra TURANCILIK dediler. Aslında çözüm arayan Osmanlı Aydınları aynı kişilerdi.
Anadolu’da Misâk-ı Millî’nin gereği ve sınırları içinde devleti kurtarma mücadelesinin adıdır KUVÂY-I MİLLÎYE… Temelinde Osmanlı, Selçuklu hatta Babür gibi Dinimiz ve Millî terbiyemiz töremiz vardır. Bu iràde sonucu Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. KUVÂY-I MİLLÎYE’nin Hedefi, Misâk-ı Millî Sınırlarına Lozan’da ulaşılamaması ayrı bir konudur.
Son yüzyıl fikir dünyamızda birde MTTB –MİLLÎ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ- var. Yapı içinde günümüzde solcu-sağcı vb. dediğimiz idealist birçok genç bu ocakta yetişti. MTTB’nin bu gün nasıl etkisizleştirildiği de ayrı bir çalışma konusudur.
Ülkücü Hareket ise, 1940’lı yıllarda Türk Birliği Mefkûresi ve Milliyetçilik üzerine Merhum H. N. ATSIZ, Merhum Alparslan TÜRKEŞ, Merhum Ordinaryüs Prof. Osman TURAN gibi idealist insanların mücadelesi ile başlamıştır. Daha sonra insanlar Türkçü ve İslâmcı olarak bölünmeye çalışılmıştır. Buna karşı Türk Milleti’nin İslâm ile İslâm’ın Medeniyet Coğrafyamızda mücadelesinin de Türk Milleti’nin gayretleri ile olacağı gerçeğinden hareketle, Merhum S. A. ARVASİ ve diğer mütefekkirlerin de katkıları ile adı ÜLKÜCÜLÜK olan bir mefkûre gelişmiştir.
Bu gün ÜLKÜCÜ, AKINCI-MİLLİ GÖRÜŞÇÜ, KUVÂY-I MİLLÎYECİ… Temeli ve özü benzeşen yapılardır.
Bu gün İslâmcı, Millî Görüşçü, Akıncı olduklarını iddiası ile BOZKURT vd. destanlara pagan veya totem diyenler… Rahat olun. Kürt destanlarında da Kurt var…
Bu gün Yüce Dinimizi Arapçılık ile ithâm edenler… Soruyorum size, Medeniyet Coğrafyamızda Milletimizle akraba olmayan, kan bağı olmayan, birbiri içinde kaba olacak ama asimile olmamış millet var mıdır? Mısır Memluklu’ların çocukları nerede? Dinimize ve bölgemize en uzun süre yön verenler Araplar mı, Türkler mi? Bizim Coğrafyamızda kargaşa ve kavga yoktu en az 500 yıl… Ne zaman başladı peki? Kızılderili Kardeşlerimizin “Uzunbacak” dediği İngiliz Gevuru bölgemize girdikten sonra… Ne diyor Kızılderililer? “Derede iki kurbağa kavga ediyorsa oradan Uzunbacak (İngiliz) geçmiştir.”
Bilelim ki gerçek düşman İngiltere ve ABD’nin başını çektiği Haçlı Bloku’dur. Bu blok ile 1000 yıldır savaşmıyor muyuz?
Biliniz ki adına ister İmparatorluk, ister Medeniyet Devleti deyin, Osmanlı bir Cihan Devleti idi ve mirasının merkezinde Türkiye vardır.
Biraz aklımız varsa İmam Şâfi’nin “DÜŞMANIN OKU, DOSTU GÖSTERİR.” gerçeğini bilelim.
Son yüzyılda Ümmetin ve Müslümanların kurtuluşu için mücadele veren CEDİTÇİLER’i de bu aydınlanma hareketleri içinde anmalıyız. Onlarda özellikle üniversitelerin kurulması, kızlarımızın da okutulması, okuma-yazma seferberliği ve ümmetin birliği için mücadele verdiler. Kahire’de 1900’ün başında iki kez İslâm Kongresi toplayan Kırım Gaspıralı İsmail Bey’in “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” sözü bu gün “SÖZÜMÜZ BİR, FİKRİMİZ VE KARARIMIZ BİR, EYLEM VE HAREKETİMİZ BİR VE BİRLİKTE” olarak anlaşılmalıdır.
Biz birlik olmaz isek yani ÜLKÜCÜ, AKINCI-MİLLİ GÖRÜŞÇÜ, KUVÂY-I MİLLÎYECİ’lik iddiasındaki insanlar… Bu gün bölücü ve uçta partiler hariç tüm merkez partilerde (AKPARTİ, CHP, MHP, İP vd.) yukarıdaki aidiyetleri kabul eden insanımız var. Eğer bizler bir araya gelmez isek emperyalizm içimizden sinsice FETÖ, PKK-YPG vb. örgütler çıkartıyor. Bu yapılar hain. Ülkeyi ve Milletimizi darmadağın etmeye çalışıyorlar. Bunlar başlangıçta farklı sâiklerle mevcut meşrû yapıların içinde büyümediler mi?
Bu gün PKK’nın siyasî uzanımına bakın. İçindekilerin siyasi geçmişlerine bakın…
Bu gün FETÖ’ye bakın. İçindekilerin geçmişine ve kimlerin himaye ettiğine bakın.
Özellikle 28 Şubat İhânet Süreci’nde muhafazakâr yığınlar FETÖ’nün kucağına kurtarıcı gösterilip itilmediler mi?
Bu gün siyasi çevreler neden bölücülerden medet umar? Neden FETÖ tarzı yapılara karşı müsamahakâr davranmak zorunda kalır ve beklentiye girer? Bu oyunları kim bozacak?
Teferruattan kurtulun…
Büyük Türk Milleti Müslümandır. Tarihinin hiçbir döneminde ırkçı olmamıştır. Yönettiği İslâm Hakların içinde kaybolan o kadar çok Türk Topluluğu var ki… Neden böyle? Türkler aynı dine mensup insanları kendi dışlarında görmemişlerdir. Bu İslâm Öncesi de böyledir. Grek-Helenleşen Urum Türkleri, Ermenileşen Doğu Ortodoks Türkler… Bu gün Yahudi Halkının çoğunu oluşturan maalesef Hazar Türkleri, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’da yerlileşen tarihte Türk Topluluklar, Ruslaşan Ortodoks Türkler bunun örnekleridir. Düşünün Rusya da atasözü var. “Hangi Rus’un geçmişine baksan Tatar (Türk) çıkar.” diye.
Teferruattan kurtulun…
Daha öncede yalvarırcasına haykırdım, haykırıyorum. Asıl ayrışma MİLLÎ UNSURLAR ve karşısında GAYRİMİLLÎ UNSURLAR-İŞBİRLİKÇİLER ve İhanet Cephesi olmalıdır. Bunun için 12 Eylül Öncesi siyasi cepheleşme gibi değil, gerçek manada MİLLÎ CEPHE oluşturmaktan başka çaremiz yoktur.
Dünya yeni dengelere, yeni dengeler yeni çatışmalara gebe…
Biz nasıl hazırlanacağız?
Millî Birlik ve beraberlikle…
Düşünün PKK ve FETÖ İhanetleri ülkemizden maddî olarak neler aldı? Manevî olarak neler aldı? Kayıplarımızı düşünebiliyor musunuz?
12 Eylül Öncesi iç savaşa varan çatışmalardan kaynaklanan kayıpları düşünün.
Siyasette gerçek manada ahlâklı, vatansever, çalışkan, fedàkâr insanların birlikte çözüm bulamamasının sonuçlarını, ülkede açtığı yaraları ölçebilir misiniz?
Ne kendimizi, ne de sosyal, siyasi çevremizi işbirlikçi kesimlere kullandırmayalım. Beğenmesek bile Millî olduğuna inandığımız insanları ısrarla davet edelim, kol kola girelim.
Şu anda inanın durum 1. Dünya Savaşı’ndan daha çetin ve zor. Hem de her yönüyle…
Teferruatlarda boğulmayalım. Esaslarda birlik ülke ve geleceğimiz için yetmez mi? Bizi hassasiyet vb. kılıflarla ötekileştirenler, kamplaştıranlar, bölenler bilin ki en sinsi düşmanlarımız…