Sanırım ilk kurtarmamız gereken Aklımız. Ve Sonra İmanımız. Çünkü aklı olmayana iman gerekmez. İmanı da aklımızla kavrıyoruz.
Akıl da tek başına yetmez. O 5 duyumuzla bir şeyi kavrayabiliyor. Akıl bizim geleneğimizde “AKLETMEK” şeklinde fiil olarak kullanılıyor. Yoksa akıl Şeytan’ın işgaline uğrar. Akıl gerçekler dünyası ile ilgilidir. Hakikat bilgisi (Vahiy) olmadan akıl HAKİKATa ulaşamaz. Ona hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Hayır olabilir.
Akıl ve İmandan sonra ilk kurtarılması gereken ahlakımız, ailemiz, fıtrat, neslimiz. Ve şimdi bundan sonra ayaklarımız üzerinde doğrulduktan sonra yüzümüzü döndüğümüz istikamete doğru yürümemiz gerekiyor. Şimdi Kabe-i Muazzama’yı, Mekke-i Mükerreme’yi kurtarmak için yola çıkabiliriz. Sonra Medine-i Münevvere’yi, Ravza-i Mutahhara’yı kurtarmaya gelecek sıra..
Ama önce abdest almamız gerekir. Aklımızı, kalbimizi, midemizi, damarlarımızda akan kanı, elbisemizi arındırmamız, HADESten ve NECASETten TAHİR olmamız gerekiyor. Haram para, Riba, Rüşvet parası, ihaleye fesat karıştırarak elde edilen servet, ya da içine hile karıştırılan herşey, makam, rütbe, çalarak ve yalanla elde edilen, içine kul hakkı karışmış, kumar, haksız şekilde elde edilen her şey şeytan işi bir pislik, HADES’dir.
Bu hastalıkla malul olanların yapacağı, başaracağı bir iş değil bu işler. Onun için Allah (cc) bugünkü iktidar ve servet sahiplerine nasib etmiyor Gazze’ye yardımı , İslam beldelerinin kurtuluşunun vesilesi olmayı. Belki Allah (cc) umulur ki, o zalimleri birbirine düşürürse, mazlumlara bir yol açar. Böylece onlara bu kurtuluşun şerefini nasib etmez. Ama dilerse bukağılı Şeytanlara mabed bile inşa ettirebilir. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter. Evet ﴾Tevbe 17-22﴿ “Müşrikler, inkârlarına bizzat kendileri tanıklık edip dururken, Allah’ın mescidlerini onarıp şenlendiremezler. Onlar, yapıp ettikleri boşa giden kimselerdir ve onlar ebedî olarak ateşte kalacaklardır”. (18)“Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur." (﴾19﴿ “Hacılara su verme ve Mescid-i Harâm’ın imar ve bakım işini (üstlenen kimseyi), Allah’a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda cihad eden kimseyle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir değildirler. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez”. ﴾20﴿ “İnanan, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katındaki mertebeleri pek büyüktür. Muradına erecek olanlar da onlardır”. ﴾21﴿ “Rableri onları kendi rahmeti, hoşnutluğu ve cennetleriyle müjdeliyor; onlar için orada kesintisiz nimetler vardır. ﴾22﴿ Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Kuşkusuz en büyük ödül Allah katında olandır”.
Kabe’ye bitişik AVM’lerde, 7 yıldızlı Oteller’de, Cola da var “Helal Şarap” da var “Helal Şampanya” da! Bize de fıtratı bozuk, geni ile oynanmış hayvanlar ya da tarım ürünlerinden elde edilen gıdaları yedirmiyorlar mı? Yakın da böcek de yedirecekler. (Nahl 116)’da ne deniliyordu: “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler”.
Bugün geldiğimiz noktada, sanki başörtüsü “iffet ve haya”nın önüne geçti. Ya da Bizim için Ayasofya, Şiiler için Kerbela adeta Kabe ve Ravza-i Mutahhara’nın, Mescid-i Aksa’nın önüne geçti.
Bugün bir çok Müslüman Filistin davası, Gazze ve Mescid-i Aksa’yı birbirine karıştırıyor.. Önce şunu belirtelim Filistin davasının bugün ana ağırlık merkezi FKÖ’dür ve bugün bu örgüt, bizim tek parti CHP’sinden farksızdır. Onların içinde Dahlan gibi Filistinliler de var, Yahudi ve Hristiyan Arablar da var. Solcu-sosyalistler de, Laikçiler de, hatta LGBT’liler de var. Bizi garantörü yapmak istedikleri başkenti bugünkü Kudüs şehrinin doğusunda bir yer olan Filistin devleti böyle bir devlet ve bugün bunlar, Türkiye’den İsrail yapılan ticarette Truva atı olarak kilit bir rol oynuyorlar. Gazze’ye karşı İsrail'le iş birliği yapıyorlar ve tabii Gazze’ye (Hamas ve İzzeddin Kassam’a) yardım etmiyorlar.
Suudi Arabistan’da da, rejimin beslediği sarıklı sakallı, cübbeli, hafız Siyonistlerle işbirliği içinde hocalar var.
Şerif Hüseyin İngilizlerle birlikte hareket ediyordu, bugünkü Suud yönetimi ABD ile birlikte hareket ediyor. Ayrıca Dahlan/Kushner planı içinde Suudiler, BAE, Bahreyn, Ürdün ve Mısır birlikte hareket ediyor. Yeni yeni öğreniyoruz ki, Katar da bunlarla birlikte hareket ediyormuş. Yine öğreniyoruz ki, Suudi aşiretlerinden bazıları beni Kurayza, Beni Kaynuka gibi, ilk dönem Yahudilerle aynı soydan geliyorlarmış ve bunların bir kısmı irtidat etmişler. O kabilelerden olmasalar da o topraklarda Casinolar açanlar, Cadılar bayramı yapanlar onların zihniyet ikizleridirler.
Yani Mekke ve Medine de özgür değil. Şerif Hüseyin döneminde de böyleydi, bugün de böyle, Kudüs ile birlikte Mekke ve Medine’nin de işgalden kurtulması gerek. Ama bunun için önce aklımızın. İşgalden kurtulması gerek ve tabii kalbimizin de. Dinimizi Allah’a has kılmamız gerek önce.
Bugün sadece kafamız ve kalbimiz değil midemiz de işgal altında, damarlarımız da işgal altında. Havamız, suyumuz, toprağımız işgal altında. Birileri hala sınırlarımızda birilerinin Tankları, topları, tüfekleri ile gelmesini bekliyorlar. Ellerinde bayrakları ile askerlerinin gelmesini bekliyorlar. Uçaklarının tepemizden bomba yağdırmasını bekliyorlar. “3. Dünya savaşı ne zaman” diye soruyorlar, bitmek üzere olan bir savaşın içinde olduğumuzu bilmiyorlar. Bu savaşa karşı kahraman ordumuz, İHA’larımız, SİHA’larımızla direneceğimizi düşünüyorlar.
Şu ifritten sualin cevabını bulmadan bu işin derin gerçeğine vakıf olamayız. Polonya Başbakanı Donald Tusk diyor ki: “500 milyon Avrupalı, nasıl olur da 300 milyon Amerikalıdan, 140 milyon Rus’a karşı kendilerini korumasını ister?” Ve ardından, daha da çarpıcı bir gerçeğe dikkat çeker: “Size asıl hayret edilmesi gerekeni söyleyeyim: Bir milyar Müslüman, yeryüzünün geri kalanından, yalnızca 7 milyon Yahudi’ye karşı kendilerini savunmasını bekliyor.” Ya işte böyle! “Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez”. Bu işin sırrına vakıf olmak isteyenler, ötekilere, uzaklarına bakmalarına gerek yok, önce yakın çevresine baksınlar. Bizde de en az Suudi sapkınlar kadar sapkın var. Siyasette, bürokraside, Cemaat’da Media’da, akademi’de, İş dünyası’nda, STK’da her yerde var. Eğer siz burnunuzun dibindekileri göremiyorsanız, uzaktakileri hiç göremezsiniz. “The Cemaat”ı bile görebildi mi gözleriniz, son güne varana kadar!
Bakın, biz dua ederken hep “Ya Rab, şu Siyonistleri kahret, İlk kıblemizi Siyonistlerin işgalinden kurtar” diye dua ediyoruz. Evet, “her şeyi Allahtan isteyeceğiz” de, “dualarımız olmasaydı ne işe yarardık” da, Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor”. Hatem-ün nebi, “Alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberidir”. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. Eğer Allah’ın bizden istediğine biz olumlu cevap verirsek, o bize yardım edecek. yeryüzünü bize mescid kılacak, bizi yeryüzünün varisi kılacak. O her şeyi görüyor, duyuyor, biliyor. O Kader’e, Rızg’a ve Ecel’e hükmedendir, Kadir-i mutlak olandır. Onun kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığında daha zor bir iş yoktur. Şimdi anladık mi, sorun kimde, sorun ne? Niye dualarımız kabul olmuyormuş, niye O zat-ı zülcelal, neden işlerimizi sarp dağlara sardırıyor, üstümüze pislik yağdırıyor, bizi zalimlere ezdiriyor? Allah zulmetmez. Zalimler karşısında sessiz kalanların başlarına gelenler, onların günahlarının kefaretidir. Haber veriyorum. Biz kendimizi değiştirmeden, bizim hakkımızdaki hüküm değişmeyecek. Levh-i Mahfuz’da yazıldığı gibi.
Dikkat, aşk ve öfke aklı zail eder. Dikkat, toplum mühendisleri, Troller, insan avcılarının , algı yöneticilerinin peşinden gitmeyin. Aklımızı kiraya vermeyelim. Din ve devlet büyüklerini, ideolojik önderleri İlah ve Rab edinmeyelim. “Islah edici” maskeli “bozguncular”ın peşine takılmayalım. Onlar “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağıdır”.
Aklımıza ve imanımıza sahip çıkalım. Saflarımızı sık ve doğru tutalım. Ateş çemberinden kurtulmak için, daha akıllı, daha dürüst ver daha cesur olmamız gerek. Selam ve dua ile.