“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi adıyla bir araya gelen Türkiye üniversitelerinden 1128, yurt dışından 356 akademisyenin imzasıyla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayımlandı.”
İsterseniz tam metni ibret-i âlem için aynen buraya alalım.
“Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”
Doğuda PKK ve işbirlikcilerinin yaptığı bunca katl-i âma tek bir ses çıkarmayan, ortalığı yakıp yıkanlar çocukları-sivilleri katleder, okullara-hastahânelere saldırıp yakıp yıkarken, HDP’li belediyelerin araç-gereç ve imkanlarını kullanıp insanları tehdid edip, zorla kepenk kapattırırken, köyleri, mahalle halkını silah zoru ile HDP’ye oy kullandırırken tek ses vermeyen bu barış severler, nedense bu cinayetleri işleyenlere Devlet, asayişi sağlamak için yapması gerekeni yapınca, BARIŞ akıllarına geliverdi.
Bu, ne kadar ve ne menem bir yüzsüzlük, nasıl bir arsızlık ve aymazlık? Bunlar kendilerini çok akıllı, milleti divane mi bellerler?
Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir ARSIZLIK, YÜZSÜZLÜK ve AYMAZLIK?
“Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak” istediklerini beyan ediyorlarmış.
Aman efendim, lütfedersiniz. Bağımsız olduğunuz, tarafsız olduğunuz yukarıda anlattığımız, ibretlik tavrınızdan ne kadar da belli, değil mi? Barışcı olmak kim, siz kimsiniz? İddiâ ettiğiniz değere ne kadar da uzaksınız. Akademisyenliğin de değerini ayaklar altında süründürüyorsunuz. Siz bu işlere karışacağınıza akademik eserler vermeye çalışsanız!.. diyorum.
Yâhu! Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Hangi menfeat grubu ve gizli fitne ve fesat yuvalarının emrinde çalışıyor ve onların emir-talimatları ile hareket ediyorsunuz? Bu tavrınızla, havasını teneffüs ettiğiniz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğiniz şu memlekete, nasıl bir ihânet içerisinde olduğunuzu, millet görmüyor mu sanıyorsunuz? Türkiye’deki ve burada yaşayan insanlarımızdaki değişim ve gelişmeyi farkedemeyecek derecede, bu toplumdan kopuk veya bu gerçekleri algılayamacak kadar akıldan mahrum musunuz?
Artık aklınızı başınıza alın! Türkiye artık o, sizin borunuzu alabildiğince öttürdüğünüz Türkiye değil. Bu Millete yaptığınız zulümler ve değerlerini hiçe sayarak, gönlünüzce hükmettiğiniz ülke değil. Yeniliklere ayak uydurun, geride kalmayın, GERİCİ (MÜRTECİ) durumuna düşmeyin.
Bu benden bir insanlık tavsiyesi. Vesselam.