CHP’de kongre süreci tamam.. Kılıçdaroğlu ile yola devam.. CHP’nin 35. Olağan Kurultayı’nda değişen bir şey yok. Oy kullanan 1.238 delegeden 990’ının oyunu alan Kılıçdaroğlu, yeniden gelen başkan oldu. Kılıçdaroğlu’nun dışında kullanılan oylardan 248’i yani tamamı geçersiz sayıldı. Özdil kurultayla ilgili diyor ki, “Yedi defa kaybetmiş biri hâlâ ‘rakipsiz’ genel başkan seçiliyorsa, bunu sadece gerizekalılıkla tarif etmek yeterli değildir. En başta CIA kontrolündeki İpekyolu Enstitüsü’nü, Sorosçu Tesev’i, elçiliklerden beslenen basın finolarımızı, AKP yandaşı-tetikçi gazetecileri ekrana çıkarıp namuslu gazetecilere iftira atan Halk Tv’yi, İpekyolu Enstitüsü’nün raporundan filan haberi olmayan, şelaleye sürüklenen kütük misali, akıntıya kapılan CHP kadrolarını tebrik etmek gerekir.”
Kılıçdaroğlu hiçbir şey söylemeden dakikalarca konuştu. Akıllarda kalan Erdoğan’a “diktatör bozuntusu” dedi. Her zaman olduğu gibi, yine işin dozunu kaçırmış, içindeki canavar dışa çıkmıştı. Kılıçdaroğlu bu. Kurultay yapıyordu ve bir şeyler söylemesi gerekiyordu, kolay olanı seçti. Ama kaçırdığı küçük bir ayrıntı vardı. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde diktatörlere “diktatör” denemezdi.. Tek parti dönemindeki gibi.. Diktatör tek adamdır, dediği dediktir. Ya itaat edersiniz ya da kelleniz boynunuzun üstünde durmayabilir. O ebedi şef’tir. Takrir-i sükun’dur. Diktatörlük rejimlerinde tek parti olur. Açık oy, gizli tasnif yapılır. Kanuna göre karar verilmez, kararı kanun sayılır ve meclis adına yargılama yapılır, savcısız, avukatsız, temyizsiz mahkemeler kurulur. Diktatör ilah ilan edilir, adına yeni amentüler, mevlidler yazılır.. Sadakat yemini edilir onun adına. Ama diktatöre diktatör denilemez. Kılıçdaroglu’nun sözleri kendini tekzib eder.
Kılıçdaroğlu bu konuşmada sonra aynaya baktı mı bilmiyorum.. Sakın “cürmü atfi” yapıyor olmasın. Hani insan bazan başkasını kendisi gibi görür de. Kılıçdaroğlu CHP’ye en çok yakışan genel başkanı bana göre. Bugünkü MHP’ye Bahçeli’den, CHP’ye Kılıçdaroğlu’ndan, HDP’ye Demirtaş’tan ve eş başkanından daha çok yakışan bir genel başkan yok. AK Parti Davudoğlu ile yola devam etmeli. Diğer partilere gelince, onlar laiki ile, dindarı ile aslında siyasi parti görünümlü, kutsal lider ve ideolojilere sahip birer tarikat. Erdoğan’a da başkanlık yakışıyor. AK Parti içindeki kıraldan fazla kıralcılar, uçkur sevdalıları, parababaları ve izolatörler yapıyı içeriden çökertmezlerse, muhalefetin bu hali AK Parti’yi ve Erdoğan’ı daha uzun yıllar iktidarda tutmak için yeter de artar bile. AK Parti’nin en büyük talihsizliği ciddi bir muhalefete sahip olmaması. Bu rakipsizlik, AK Parti içindeki yanlış adamların daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Muhalefet iktidardan daha akıllı da değil, daha dürüst de. Daha çalışkan da değil.
Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasında suflörleri görevlerini iyi yapmamışlar. Bu zata yazıp vermediğiniz sürece, sözden anlamıyor, karıştırıyor. “Diktatör” demeyecekti, “faşist” diyecekti. CHP genel başkanı “diktatör” derse bu bumerang döner, sahibini vurur. Solcu bir lidere “faşist” suçlaması daha şık oturur.. Hoş, bu CHP, “İnönü öldü ise başımızda Stalin var” diyen adamların partisi. Hitler’e gönderilen samimi mesajlar Cumhuriyetin 10. Yıl albümüne de yansır. Hem zaten Mussolini bir “Terbiye diktatörlüğü kurmuştu değil mi. Bizim kara gömlekliler, “grizetli yavru kurtlar” neyin nesi idi. Açtırmayın kutuyu, siz “dağ başını duman almış” marşını söylemeye devam edin.
Bu arada eski bir gazeteci arkadaş, Erdoğan’a yönelik bir algı operasyonu ile ilgili bir mesaj gönderdi. Konu Sümeyye Erdoğan. Birileri Erdoğan ailesine karşı topyekûn saldırıyor. Sağ-sol fark etmiyor. Birileri düğmeye basınca hepsi birlikte hareket ediyor. Mesaj şöyle: “Özellikle paralel yapının bu konuda eline su dökülmez hatta bu işin duayeni, öğretmeni, ustası onlar diyebiliriz. Ancak yine algı yönetimlerine maruz kalıp mağdur olan diğer medya grupları da bu işi paralel medyadan iyice öğrenmiş.. 16 Ocak tarihinde ODATV haber sitesinin http://odatv.com/o-sergiden-haberi-yok-1601161200.html linkinde bir haber vardı. Haberin başlığı, “O SERGİDEN HABERİ YOK” fotoğrafta Sümeyye Erdoğan ve sergi küratörü Steve Lazarides. Lazarides bir eserin önünde Erdoğan’a sergi hakkında bilgi veriyor. Bu fotoğraftan anlıyoruz ki: Sümeyye hanım bu sergiye gitmiş ama gittiği yerin ne olduğunu, gördüğü eserinde ne işe yaradığını bilmiyor. Hatta orada ne olduğuna dair en küçük fikri yok. Sanki kapı açık da Sümeyye hanım da içeri girmiş. Küratör Lazarides de bu şaşkın ziyaretçiyi aydınlatmaya çalışıyor. ODATV direkt hakaret etmek için bir türlü pozisyon bulamamış olacak ki, tek satırında bile Sümeyye hanımın geçmediği bir haberde fotoğrafını kullanıyor. Oysa haber tamamen farklı sergi küratörü Steve Lazarides eserlerin sahibi sanatçı Banksy’nin 20 eserini sergide kullanıyor ve Banksy’nin eserlerinin sergilendiğinden haberi yok. Yani haber, telif hakları üzerine. Oysa Sümeyye Erdoğan, basına yaptığı açıklamada, “Banksy’nin bu kadar çok eserini bir arada görmek beni çok etkiledi. Özellikle mültecileri konu alan eserler çok güzel. Bu sergiyi herkese tavsiye ediyorum” demişti. Herkese habercilik dersi veren ODATV’nin bu haberde bu fotoğrafı kullanması maksatsız veya küçük bir hata olarak açıklanabilecek bir şey değil. Sonuçta bu haber için kullanılabilecek tek fotoğraf küratör ve Banksy fotoğraflarıdır. 3. kişinin fotoğrafı sadece manipülasyondur.” Topyekûn bir saldırı başlatılınca, bu senaryonun rejisörü birbirinden bağımsız gibi herkese ayrı bir rol yüklüyor sanki. Mediası, siyasetçisi, akademisyeni, herkes rolünü oynuyor. Selâm ve dua ile.