Dünyaca Ünlü Usta EMİN BOZTEPE

Son zamanlarda kadına şiddet mağdurları, toplumu derinden yaralamakta. Bir tedbir olarak, bu anlamda kadınların mücadele sanatlarına ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadece kadınlar değil, erkekler de şiddet mağduru olabiliyorlar. Bundan dolayı tabii, eğitimli olmanın erkeklere de faydası var. Çünkü savunma sanatına herkesin ihtiyacı var. Ağırlıkla kadınlara yapılan şiddet bizleri derinden  üzüyor. Bundan dolayı kadınların eğitimine biraz daha öncelik veriyoruz. Ama maalesef, seminerde 100 kişi varsa, bunların sadece yüzde 10’u kadın oluyor hep. Oysa şiddete uğramadan bunun tedbirleri alınmalı. Aslında Türkiye’de, daha çok kadın gelmesi gerekir. Savunma sanatlarını sadece erkeklerin bir uğraşısı gibi görmek doğru değil.
Peki kadınlar neden gelmiyorlar. Bu konuda yanlış bir algıdan söz edebilir miyiz?
Genelde insanlar başına bir şey geldikten sonra veya kamuoyunda olumsuz üzücü bir vakıadan sonra bu sanatlara ilginin daha çok önemli olduğu kanısına varıyorlar. Bu konuya bir örnek vermem gerekirse mesela sigortayı neden yapıyorsunuz; malımızı koruma altına almak için… Yoksa başımıza bir şey geldikten sonra sigorta yaptırmaya kalkarsak bu doğru olmaz. Bazıları dayak yiyor, başından kötü bir şey geçiyor, ondan sonra “Ben bir savunmaya başlayayım” diyor. Ben genç yaşımda Avrupa’da çok kavgaları istemeden de olsa yapmak zorunda kaldım. Bildiğiniz gibi Avrupa’ya giden ilk Türklerin çocukları çok zorluk çektiler ve biz kendimizi sokaklarda korumak zorunda kaldık. Ben orada büyüdüğüm için biliyorum; Almanlar “İşlerimizi kapıyorlar” falan diye bizden rahatsız olduğu için zorluklarla karşılaşıyorduk. Türkiye’de biz Suriyelileri Almanlar gibi incitmedik… Biz işçi aileyiz, orada çalışıyoruz; ama Almanlar “Bunlar işlerimizi elimizden alıyorlar” diye bize saldırıyorlardı. Ben de o yüzden savunma sanatına başladım. Çok Alman’la kavga ettim, çok yani... Savunma sanatları bizim için hayat memat meselesi oldu ve sonra savunma sanatları benim için bir tutku haline döndü, nihayetinde meslek olarak devam ettirdim. Bu sayede Allah’a şükürler olsun ki, dünya çapında 50 ülkede 650 şubeye ulaşma imkanı buldum. Bilinçli olan arkadaşlarımız ilk önce; hem fit kalmak için, hem de savunma öğrenmek için geliyorlar. Ama genellikle bazı arkadaşlarımız ise başına bir şey geldikten sonra ihtiyaçtan gelmeyi tercih ediyorlar.
Başına olumsuz bir olay gelen ilk önce bir telaş ile “Yahu, ben şimdi ne yapayım?!” diyorlar. Biliyorsunuz, bizim insanlar biraz keyif insanı ya Türkiye’de. Tabii, bazı ülkeler spora daha çok meraklı. Türkiye’ye fitness bile çok geç geldi. Tabii, çoğunlukla ekonomik imkânlarımız o kadar yoktu. Savunma sanatlarına Türkiye hep meraklıydı; ama gidip eğitim alamıyordu, dış ülkelere gitme imkanları yoktu. Sadece belirli hocalar vardı ve onların gayretleriyle devam ediyordu. Ama şimdi, dediğim gibi, 80’lardan sonra dünyaya açıldı ve mücadele sporlarında da çeşitlilik başladı.
 Peki, hangi dövüş sanatı ile ilk olarak başladınız?
İlk olarak 14 yaşımda başladım. Tekvando ile başladım. Sonra judo ve güreş sporlarını yaptım. Güreşe çok meraklıydım, kanımızda var demek ki böyle kapışmak; o bana fiziksel olarak çok güç verdi. 
Wing Tsun’un ile tanıştığımda bilim mantığı üzerine kurulduğunu fark ettim ve bayağı bir tutkuyla kapıldım. Çok yüksek miktarda silahları var kullanmak için. Boksta dört tane silah var; düz cep vuruyorsun, düz kroşe, kanca, bir de aparkat vuruyorsun, bitti. Onları kombine yapıyor, ama savunmaları sıfır boksun. Ama spor olarak Tay boks daha etkili, daha çok savunması var; ama onlar da çok açık. Onlar da hız ve set vuruşlardan besleniyor; ama savunma değil. Savunma, benim için, hiç darbe yememektir.
Savunma ağırlıklı olduğu için mi Wing tsun yapıyorsunuz?
Evet, o yüzden Wing tsun yapıyorum. Bir de, felsefesi öbür sanatlara göre daha derin, yani ruhu daha derin. Tabii, karate tekvando ve kickboks gibi sporların hepsi güzel. Her alanda başarılı sporcuyu tebrik ederim. Ama Wing Tsun’da dört hareketi de aynı zamanda yapabiliyorsun. Yani adam saldırırken hem savunuyorsun, hem vuruyorsun, hem adım yapıyorsun, hem tekme vuruyorsun. Bu benim çok hoşuma gidiyor.
 Hangi dövüş sanatları ile uğraştınız?
Ben savunma sanatları ustasıyım. Lakin Eskrima ve Wing Tsun’u bütün hayatım boyunca yaptım ve hala yapıyorum. Ama diğer dövüş sanatlarını da öğretebilirim; mesela Tekvando öğretebilirim, Kick Boks öğretebilirim… Çünkü ben savunma sanatı ustasıyım.Savaş sanatları ustası olmak demek; karşındaki kişilerin gücü, tekniğini ve elindeki silahı tanıman demektir. Şayet tanımazsan rakibini, işte o zaman kendi silahını nasıl kullanacağını da yeteri kadar bilmezsin. Yani karşındaki adamın gücünü, psikolojisini tanırsan kendin daha güçleniyorsun ve kendi yapacaklarını isabetli yapıyorsun. O yüzden, ben pek çok sanatı, yani on civarında dövüş sanatını prensiplerini anlayacağım şekle kadar çalıştım; onların silahları ile yine onları güçlü bir şekilde vurmak için… Birçok insan karşısındaki bazı dövüş sanatlarını kötülüyor; “Bunlar böyle yaparsa biz böyle böyle yaparız” gibi abuk sabuk konuşuyorlar. Karşındakini kötü görürsen kendin daha kötü duruma düşebilirsin. Ben her zaman öğrencilerime, “Karşındaki senden yüzde 10, yüzde 20 daha iyi olabilir. Sen daha dikkatli olmalısın, sen daha stratejik olmalısın” diyerek onları her türlü saldırıya karşı hazırlıklı hale getiriyorum. Ben hiç bir dövüş sanatını küçümsemiyorum. Çünkü ufacık bir çocuk bile inanılmaz tehlikeli olabilir, elinde bıçak olursa şayet. Bizim Türkiye’de belki o kadar tehlike yok ama ben dünyayı geziyorum, mesela Brezilya’da on-on beş yaşında bile bir çocuk, küçük bile olsa çok tehlikeli olabiliyor… Çünkü silahları var, bıçakları var; onlar için ekmek parası adam soymak. Resmen orada öyle geçiniyorlar. Orada bambaşka bir dünya var. Onun için öyle ufak çocukları bile gördüm mü uzak dururum. Bendeki bilgi ihtiyatlı olmamı gerektiriyor. Belaya bulaşmamak için yüz metre öbür taraftan geçerim, niye belaya bulaşayım ki! 
Geleneksel Çin ekolüne baktığımızda daha çok iç enerji, nefes ve konsantrasyon diye özetleyebileceğimiz Chi Gong ağırlıklı çalışmalar görüyoruz. Avrupa’daki Wing Tsun’a baktığımızda, eskirima ve yer dövüşü eklemlenmiş ve daha agresif, bir görüntüsü var. İkisi arasındaki farkı size sormak istiyorum?
Biz sevgimizde de de öfkemizde de dışa dönük yaşıyoruz... Mücadele sanatları sözkonusu olunca teoriden daha çok pratik yapmak gerekir. Yani biz Çinlilere göre kavgaya falan daha meraklıyız. Çinliler ise, tabiatları gereği daha sakin insanlar.Fakat onlarda felsefe çok derin ve yazılı kültürleri çok derin. Neredeyse herşeyi yazmışlar metot haline getirmişler.
Çinlilerin, tabii, Kungfu’nun doğuş ve gelişmesi o bölgede oldu için, çeşitli bölgeler farklılık gösteriyor. Doğudaki bölgeler daha güçlüler; güney bölgeleri daha zayıf, daha teknik ve daha yumuşak. Wing Tsun ise hem sert, hem yumuşak... Yani hasmın vuruşunu yumuşak karşılıyor, çok sert darbeler cevap veriyor. Tai chi’ye bakarsanız, tay chi tamamen yumuşak, hep ying. Esasında Wing Chun’da hem sertlik hem de softluk var. Bazı organizasyonların anlayışında Chi Gonga daha ehemmiyet verilirken bazılarında ise sertliğe daha fazla yer verilebilmektedir. Bu konuda doğrusu nedir’den ziyade belirleyici unsur, Ustaların kişilikleri ve niçin bu sanat ile uğraştıklarının bir yansımasıdır bana göre. Her usta sanatını öğretirken farklı metotlar uygulayabilir. Evet ker usta Wing Chun yapıyor ama her ustanın metodolojisi değişiktir.Bizim Alman öğretmen Kernspecht çok iyi bir organizatör. Kendisi Wing Chun sistemini yayarken çok değişik evrelerden geçildi. Ben hepsine şahidim. Kernspecht akıllı bir kişi. Kendisi birçok disiplinli usta olduğu için ona göre yorumladı diyebiliriz. Mesela Filipin eskirimasını ve Jijutsuya benzer yer dövüşünü içine Wing Chun’un içine koydu. Ben wing chun yapıyorum ama esasında dövüşmeyi seviyorum. Benim tarzımda bu olduğundan Avrupa’da Wing Chun yayılmasında benim çok etkim oldu... Bunu herkes bilir. Ben Kernspecht’in dövüşen yüzü olduğum için birçok kişi Wing Chun’u beni görerek tanıdı. Bizim karakterimizde tezcanlılık var, pratik bir zekamız var. Her zaman söylüyorum İp Man bize bir yol, bir usûl gösterdi. Bundan dolayı da kendisini her zaman saygı ile anıyoruz. Lakin Avrupa’daki birçok kişiyi ben yetiştirdim. Ben olmasam dövüş nedir bilmiyorlardı, çok zayıflardı. Onları 6-7 yıl özel talebe olarak yetiştirdim. 
Paris Devlet Üniversitesinde Savaş Sanatları Kitabınız basıldı. Bu gurur verici bir gelişme bundan bahseder misiniz?
Benim ilk kitabım geçen hafta basıldı, “Modern Savaş Sanatları Felsefesi” diye. Prof. Emmanuel Renault, Paris Devlet Üniversitesi profesörü, dedi ki, “Bize dövüş sanatları, yeni dövüş sanatlarıyla ilgili bir felsefe kitabı lazım. Çünkü klasik Taoizm, Budizm, Zen Budizm tradisyonel sanatlar var; ama ortam değişti, ring geldi, kafes dövüşü geldi, taktikal ve modern savaş sanatları var. Yeni anlayış ve yeni konsepte uygun bir kitap yazılması gerekiyor dedi. Onun isteğiyle bir kitap yazdım, resim yok, üniversite için akademik bir kitap oldu. Bu kitap benim için son derece önemli...
İp Man filminden sonra Wing Tsun’u daha da meşhur oldu. Bu konuda neler söylersiniz?
Dr. Leong, akademisyendi, Wing Tsun onun sayesinde çok ilerledi. Ama sonra büyük usta İp Man, biliyorsunuz, 1951 yılına kadar Wing Chun dersi yapmıyordu. Komünistler gelince o Hong Kong’a gitti, 21 yıl ders vermemişti. Tabii, daha sonra parası bitince derlere başladı. Ve ilk talebeleri restoran işçileriydi. Bu öğrenciler akademik düşünmeyen işci sınıfından insanlar. Onlar işlerinden arta kalan zamanda spor olsun diye Wing Chun çalışıyorlardı. Üçüncü nesilden de Bruce Lee gibi üniversite gençleri, akademik düşünen gençler sayesinde meşhur oldu.
Üniversite öğrencileri daha özgür düşünüyor ve yeni nesile taşıma noktasında akademik çalışmalar yapıyorlar değil mi?
Evet tabii...  Yip Man o kadar yıl sonra ders vermaya başlayınca birçok şeyleri yeniden akıl etti; unutmuştu çünkü bazı şeyleri… Kendisi de öğrencileri ile birlikte yeniden çalışıyordu, hatırlamak ve kendisini güncellemek için. Dummy Formunun 140 hareketi vardı, sonra 108’e indiriyor. Ondan sonra fark ediyor, bunlar çok birbirine benziyor diyerek, 8 tanesini geri ekliyor, 116 yapıyor. Ama 24 tane hareket nereye gitti kimse bilmiyor, kayboldu yani tarihte karıştı... Yip Man  önce zaten Wing tsun kitabı yazılmadığından kaynaklar yok elimizde. Tüm Wing Chun kitapları Yip Man’ın öz talebeleri ve onların talebeleri tarafından, benim gibi, Kernspecht gibi talebeler tarafından yazılmıştır, daha öncesi yok. Yani Ng Mui’ye kadar bir belge yok. Usta çırak ilişkisi içinde öğreniliyordu. Bilhassa büyük usta Yip Man ders vermeye başlamasaydı bugün ben size bunu oturup wing chun hakkında konuşamayacaktım. 
İp Man filmi neden bu kadar popüler oldu sizce?
Bugün Yip Man filmlerine bakarsanız, şimdi Çin’in ekonomisi büyüdüğü için, bir kahraman lazım; kahramanınızı ölmüş bir kişi yaparsanız, kimse kötü konuşamaz ve bir de dünyanın en meşhur sanatının üstadını Bruce Lee’yi koyarsanız, Yip Man’a, kimse bir şey diyemez. Adam Bruce Lee’nin hocası yani... Ama tarihi yalanlar ile süslü bir hayal kahramını. Filmdeki bir sinema karakteri üzerine oynayarak bir sahte kahraman oluşturdular. Yeni nesil gençler de gerçekten o dövüşleri yaptığını zannediyorlar. Yapmadı, İp Man büyük bir dövüşçü değil, öyle bir şey yok. Yalnız şunu her zaman dile getiriyorum. Wing Chun’u 20. Asra taşıdığı için bir usta olarak kendisini saygı ile anıyoruz. 
Peki hocam, şöyle sorayım: Sizin Wing tsun için çok emeğiniz oldu. Bu konuyu açar mısınız?
Tabii, tabii. Şimdi biraz kendimi övmüş gibi olacağım, bu bize yakışmaz ama her şeyi açık konuşmak lazım. Ben burada, vesile olduğum güzellikleri anlatmamda bir beis görmüyorum. Tüm dünyada öğrencilerim var. Gençliğimden beri herkesin gözü önünde büyüdüm. Wing Chun’a dinamik dövüş tekniklerini kazandırdım.
Hankando Spor Magazin Dergisi olarak size teşekkür ederim.
Ben de Hankando Sporu ile uğraşan tüm arkadaşlara selamlarımı söylemek isterim. Gençlerin spor yapmasını teşvik ettiğiniz için sizleri tebrik ederim. Bu işe gönül veren Usta’ya selam ve saygılarımı sunarım.