Sosyal devletlerin temel görevlerinden biri de ulus
bütünlüğünün korunması ve ülke güvenliğinin sağlanmasıdır. Tehlikelere karşı
devletler savunma stratejileri oluşturup bu doğrultuda savunma mekanizmaları üretirler. 
Türkiye’de savunma sanayinde dışa bağımlılıktan yavaş yavaş uzaklaşılmaya başlanmıştır. Bu
çalışmada Türkiye’nin savunma sanayi sektörü kapsamlı şekilde incelenecek, bu doğrultuda sektörde meydana gelen değişiklikler, araştırma-geliştirme
çalışmaları, savunma sanayi harcama rakamları açıklanacak ve savunma harcamalarının ekonomi üzerindeki pozitif ve etkileri görülmektedir. IDEF Savunma fuarına gittiğimizde karşılaştıklarımız savunma sanayi ile gerçekten gururlanmamak içten değil. Türk savunma sanayisinin son yıllarda yakalamış olduğu başarılar küresel çapta dikkat çekmektedir. Özellikle Afrika ülkelerinden fuara büyük bir katılım gözlemledim diyebilirim. Nereye baksam Afrika ülkelerinin yetkili kurmay askerleri ile karşılaştım. İnsansız hava araçları (İHA) tank, uçak, füze sistemlerinin de dahil olduğu hava, kara ve deniz kuvvetlerinin kullanımına sunulan pek çok araç, silah ve teçhizattaki yerli üretim oranları ve saha başarıları sıklıkla pek çok ülkenin önde gelen basın ve medyasında yer almaktadır. İDEF Fuarı vesilesiyle Türk savunma sanayisinin gelişim süreci tüm dünyaya karşı bir güç gösterisi niteliğindedir.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir şunları söyledi.“Türkiye, savunma sanayisinde uzun zamanlı bir dışa bağımlılıktan sonra kabiliyetlerini keşfetmeye başlayan, hemen ardından kendi yerli ve milli ürünlerini üretebilen bir ülke. Önceliğimiz çok net. Stratejik alanlarda Türkiye’nin kendi kendine yeterli olması, bilgi ve teknoloji seviyesini ileriye taşıması gerekiyor. Bu yüzden yoğun çalışıyoruz… Beşinci nesil savaş uçağı çalışmalarında, İHA’larda edinilen tecrübe, diğer eğitim uçaklarında edindiğimiz tecrübe, helikopterlerde edindiğimiz tecrübe etkili olacak. Prototip geliştirme safhasında yine belirli ortaklıklara, özellikle dış destekli bazı mühendislik tasarım çalışmalarına açık olduğumuzu söyledik. Bu şu ana kadar Türkiye’nin giriştiği en sofistike işlerden biri.”
Ülkelerin savunma sanayii gelişim süreçleri kendi iç dinamikleriyle değerlendirilmesi gereken bir alandır. Güvenlik ihtiyacının ithal edilemez konumu ve gerçekliği de bu açıdan önemlidir. Ülkeler kendilerini savunma amacıyla orduları finanse ederken ihtiyaç duyulan ürünleri dışarıdan ithal edebilmekte veya içeride üretebilmektedir. İç piyasanın şartlarına göre değişebilen askeri teçhizat üretimi birçok devletin tercih ettiği bir seçenektir. Geçmişten günümüze pek çok örneği olan askeri üretim kamu düzenine ve istikrara da katkı sunmaktadır. Türk savunma sanayii de ülke ekonomisine, kamu güvenliğine, teknolojik üretime, askeri üstünlüğe ve istikrara fayda sağlayan ciddi bir atılım sürecindedir. Bu atılımın son elli yılda kat ettiği yol göz önüne alındığında Türkiye’nin küresel aktörlerle rekabet edebilecek boyuta ulaştığı söylenebilir. Günümüze kadar birçok zorlukla karşılaşan Türk savunma sanayii küresel oyuncular arasındaki yerini almıştır. Türkiye’nin bağımsızlığına katkı sunan ve yerli üretime dayanan savunma sanayii teknoloji üretme ve transfer kapasitesiyle ülke ekonomisiyle bütünleşmiştir. Yaşanılan bütünleşme iç dinamiklerin yanı sıra dış olaylarla da yakından ilgilidir. Türkiye’nin son elli yılda maruz kaldığı güvenlik problemleri ve bağımsızlığını güçlendirme isteği savunma sanayiinin gelişiminde en önemli iki faktördür. Günümüzde Türk savunma sanayiinin geldiği noktayı, başarılarını ve gelecekte nasıl bir yol izlemesi gerektiğini inceleyen bu raporun odağında Türk savunma sanayii modeli ve teknolojik dönüşüm yer almaktadır. 
Türk savunma sanayiinin gelişim sürecini ve diğer ülkelerden ayrışan özelliklerini ortaya koyabilmek açısından önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin, Rusya, Güney Kore ve İsrail gibi aktörlerin silah endüstrileri ele alınmaktadır. Bu küresel aktörlerin savunma sanayiinde edindikleri konumları açısından mevcut durumları incelenmektedir. Ayrıca Türkiye’nin farklı ülkelerin tecrübelerinden faydalanabilmesi için mevcut aktörleri yakından takip etmektedir. Türk savunma sanayii modelini tarihsel bir perspektifle bakıldığında şanlı bir tarihe sahip Türk ordusu kendi zamanının ileri teknolojilerini kullanmakta idi. Günümüzde  Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), STM, ASELSAN, HAVELSAN VE ROKETSAN gelişi için ciddi katkılar sunmaktadır. Böylelikle Türk savunma sanayiinin ihtiyaçları sektörde faaliyet gösteren firmaların görüş ve önerileri çerçevesinde ele alınarak güncellenmektedir. Savunma sanayii ve özel sektör arasında teknoloji transferi ve tecrübe paylaşımı için mevcut altyapıyı incelenmekte ve yeni ortaklık modellerinin geliştirilmesi önerisiyle yola çıkmaktadır. Bu açıdan Türkiye’nin elektrikli otomobil üretim süreci önem taşımakta ve savunma sanayiinin teknolojik birikimi öne çıkmaktadır. Alt sektörlerle de iş birliğinin teşvik edilmesi farklı alanlarda faaliyet gösteren firmaların tecrübe kazanmasını sağlayabilir. Örneğin imalat, ulaşım, iletişim ve finans sektörleriyle teknoloji paylaşımının artırılması yerli üretimin çeşitlenmesine ve teknolojik adaptasyona yardımcı olacaktır. ABD ve Güney Kore örneklerinde olduğu gibi Türkiye’nin de benzer bir dönüşüm sürecini teşvik etmesi savunma sanayii-özel sektör arasında iş birliğini geliştirebilir. Küresel ekonomide savunma sanayii; 
bu denli hızlı gelişim göstermesine hayret etmektedirler. Yunun basını Türkiye'den daha fazla savunma sanayi ile ilgilenmektedir.
Küresel savunma sanayiinde Türkiye modelinin konumu, kamu-özel sektör arasındaki teknoloji transferinin nasıl güçlendirilebileceği ve Türk savunma sanayiinin günümüzde ulaştığı başarı dünyanın yakın markajındadır. Savunma teknolojilerindeki mühendislerin intiharları hep zihinlerde şüpheleri barındırmak. Bu konu ile ilgili çalışan mühendislerin sayısı bir elin parmakları kadar iken şimdilerde binler ile ifade edilmektedir. Bundan dolayı artık kritik eşik aşılmakla beraber halen yolun başında olduğumuz unutulmamalıdır.
Bundan dolayı dünya ile yarış devam etmektedir. Her zamankinden daha fazla bu konuya önem verilerek devam etmesi elzemdir.
Küresel savunma sanayi pazarı her ne kadar diğer sektörler gibi rekabetçi ve serbest piyasa koşullarına sahip olsa da güvenlik politikaları ile doğrudan bağlantılı olması nedeniyle bariz bir şekilde devletlerin özel önem verdikleri endüstrilerden birisidir. Bu nedenle özellikle de silah ticaretinde ihracatçı ülkeler ile ithalatçı ülkeler arasındaki ilişkiler ulusal, bölgesel ve küresel çıkarlar bağlamı dışında düşünülemez. Zira mevcut duruma bakıldığında savunma sanayi ürünleri üreten ve bunları ihraç eden ülkelerin ithalatçı ve bağımlı ülkelere kıyasla daha bağımsız stratejiler geliştirip, politikalar uyguladığı görülmektedir.
Fuarın temelinde Türkiye’nin çalışkan, üretken insanları, resmi ve özel kurumları, uluslararası ilişkileri bilme, her geçen gün daha fazla öğrenen ve etkinleşen yapımız var.  Bilim, üretim, ticaret ve toplumsal yapı kurmaya yönelik tercih var. Bu tercihin günlük hayatın gelişmesine, refahın artmasına, kurumların bilgi birikimine ve toplumun gelişip dönüşmesine etkisi olacaktır. 
Savunma sanayine otomotiv firmalarımızın doğrudan ve dolaylı çok büyük ve önemli katkısı var. Otomotiv endüstri içinde oluşmuş mühendislik birikimi, bu birikim sonunda ortaya çıkan araç tasarımları, üretim, test ve tescil yetenekleri olmadan böyle bir endüstri ve bu endüstrinin ürünlerini sergileyeceği bir fuar olması imkansız. Otomotiv endüstrimizin üretim kapasitesini, özellikle ticari taşıt ve iş makinaları ile üstyapı sektörlerinin endüstriyel tekstil ürünlerinden elektrik- elektronik ve kimya sektörüne kadar çok geniş bir alanda sağladığı ekonomik üretim, hızlı ürün geliştirme yeteneğini şüphesiz önemlidir. Savunma sanayi göğsünüzü kabartmaya devam ediyor. Türkiye'nin güçlenmesi ve dünyada söz sahibi olabilmesi için savunma sanayi çok önemeli.