“İslâm’da ve töremizde ferdî sorumluluk esastır. “Devlet sorumludur.” deyip kaçamazsınız.
Cumhurbaşkanımızın yanındayız. Asla yalnız bırakmayacağız.
Büyük Devlet Adamı Devlet BAHÇELİ’nin yanındayız. Asla izlerinden ayrılmayacağız.
Ecdâdımızın Mirası’nı sorumluluk olarak addediyoruz ve omuzluyoruz.
Bir olacağız, birlik olacağız. Güçlü ve büyük Türkiye olacağız.”
Tanımlar bizim değil.
Geleneksel, Devlet; ebed-müddet mefkûremizi kaybetmişiz.
Öyle bir durumdayız ki, son 200 yılda muazzam bir toplum mühendisliği ile Batıcı-Gelenekçi, Cedidci-Kadimci, Türkçü-Ümmetçi, Laik-Muhafazakâr vs. vs. vs. kamplara ayrılmışız. Bu arada şimdilerde Osmanlıcı-Cumhuriyetçi, Enverci-Kemalci dahî var.
Solcu-Sağcı devam..
Mikro-milliyetçi bölücüler, târikat, cemaat vs. farklı hassâsiyetleri maske yapıp bölenler..
Doğrudan emperyalizmle işbirliği yapan yapılar…
Masonlar, Lionslar gibi gayrimillî olduğunu apaçık ifâde edenler..
Dönmemiş, dönmüş gibi yapan dış güçlerle irtibatlı gayrimüslimler. Ermeni ve Yahudî ağırlıklı olmak üzere kısmen Rumlar..
Bu toz duman nasıl ayıklanır?
Abdulhamid Han diyor ki, “Millet, devlet aleyhine yapılan hangi işe baksam, hangi taşı kaldırsam altından İngilizler çıkıyor.”
1. Dünya Savaşı’nın gerçek gâlibi, Birleşik Krallık yani İngilizler, gerçek kaybedeni Osmanlı imparatorluğu yani Türklerdir.
Temel perspektif budur.
1. Dünya Savaşı yazın, Filistin yazın, Batı Şeria yazın.
Şöyle başlıyor hikâye.. Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra…
Hadi behh!..
Osmanlı kendiliğinden dağılmış öyle mi?
Topraklarımızı işgalci İngilizler, Fransızlarla paylaştılar. Cetvelle çizip devletler kurdular. İsrâil dâhil kurulan tüm devletler işgal yoluyla elimizden çıkan topraklarda kurulmuştur.
Abdulhamid Hân’ın toprak vermediği Yahudî’lere İngilizler toprak vermiş, sonrasında Filistin bölgesi Yahudiler, komşuları Mısır ve Ürdün tarafından yağmalanmıştır. Mısır önce Gazze’yi işgal etmiş, Ürdün Batı Şeria’yı.
Mısır, Ürdün, Suriye, İsrail ile yaptıkları tüm savaşlardan yenilerek ve toprak kayıpları ile çıkmışlardır. İşgâl ettikleri Filistin topraklarını da ellerinde tutamamışlardır. Nedeni de çok açık. Savaştıkları İsrail kadar kendilerini kuran İngiltere ve ABD’dir.
Filistin’i yöneten kişiler maâlesef Türkiye’deki terörist unsurları Filistin Kamplarında himâye etmişler, Filistin Bayrağı olarak ise, Türk Askeri’ni vuran Şerif Hüseyin’e İngiliz Subayların tasarladığı bayrağı Filistin bayrağı olarak kabul etmişlerdir.
HAMAS’ın durumu farklıdır. HAMAS Türk Milleti ile ortak miras üzerinden hareket etmiştir. Bunun için özellikle bölgede yalnız bırakılmıştır.
Bu güne gelirsek..
Mescid-î Aksâ övülmüş üç kutsal mâbedden biridir.
Mescid-i Haram (Kâbe, Mekke)
Mescid-i Nebevî (Medine) ve
Mescid-i Aksâ (Kudüs)
Filistin bölgesi, 1000 yıla yakın Müslüman Türk Milleti’nin kanı canı ile koruduğu bir bölgedir. Haçlı Seferleri’ni hatırlayınız. Haçlı barbarları’nı nerelerde durdurduklarımıza bakmayın sâdece. Bu barbar orduların hedefi Kudüs ve Mescid-i Aksâ değil miydi?
Filistin’de Müslümanlar mağdur ve işkence altındadırlar. Evlerinden kovulmakta ve abluka ile gelecekleri tehdit edilmektedir. Halen Gazze’de süren katliam insanlık suçudur.
Filistinli direniş guruplarının duruşları istisnâlar hariç şâibelidir. Türk Milleti onların duruşlarına bakıp, Şerif Hüseyin vd. bakıp karar vermemelidir. Bölge insanı bizim kardeşlerimiz ve 1. Dünya Savaşı’ında ordularımızın kahraman Mehmetçikleridir.
İslâm Ülkeleri Filistin ve Mescid-i Aksâ’yı gündemlerinden düşürmüşlerdir. İran siyasi istismar ve Akdeniz hayalleri ile bölgede kendisine müzâhir Hizbullah gibi yapılar oluşturmuş ve desteklemektedir. Arap ülkeleri’nden bir kısmı, Mescid-i Aksâ ve Filistin haberlerini dahî yasaklamışlardır. Bu ülkelin arkasındaki üst akıl İngiltere’dir. Aslında İsrail de onların kurduğu ileri karakollarıdır. Bölgede istedikleri SÜRDÜRÜLEBİLİR KAOS, KAN, GÖZYAŞI ve düşmanlıktır.
Peki Türkiye!..
Türkiye ve Türk İnsanı bölgeye nasıl bakmalıdır?
Gözden kaçırdığımız temel, 1. Dünya Savaşı sonrası İngiliz, NATO ile de İngiliz-ABD etkisidir.
Bölge işgal edilmiş Vatandır. Yurdumuzun da içidir. Çünkü yaşanan her şey iç dinamiklerimizi doğrudan etkilemektedir.
Aziz Milletim.
350 milyonluk Türk Dünyası Müslüman iken ve Türkler İslâm Coğrafyası’nda en geniş alana yayılmış, 1000 yıldır İslâm’ın sancaktarı, 500 yıldır Gülümüz SAV.’in Hâlifesi iken..
Bu coğrafya da İslâmsız Turan, Türk Birliği olur mu?
Bu coğrafyada Türksüz İttihâd-ı İslâm, İslâmî mücâdele olur mu?
Biliniz ki İslâm’a yan bakan Türkçü ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir.
Biliniz ki Türk kelimesini hazmedemeyen İslâmcı ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir.
Bu gün, dünyanın merkezinde bir devletimiz var.
Bu devlet 1923’te kurulmadı da yıkılmadı da..
Bu toprakta bin yıllardır var bu devlet. Devlet geleneği de en az 5000 yıllık.
Devlette süreklilik esastır. Bilerek Osmanlıcılık ya da Cumhuriyetçilik maskesi ile toplumu gerenler de şâibelidir. Cumhuriyeti kuran kadrolar Osmanlı’nın en gözde subayları değil mi?
Bu gün Arap Yarımadası’nda kurulan devletler Katar gibi istisnâlar hariç BAE’nden, İsrail’e kukladır. Türk Milleti ve Devletine rağmen kurulmuşlardır. Emperyalizm bu devletlerle işgâlini meşrûlaştırmıştır.
Düşünün..
“Filistin Bayrağı hâin Şerif Hüseyin’in bayrağı, yahu bu bayrak Filistin’in bağımsızlığını değil, İngiliz Lejyonu olduğunun sembolize eder.” diyorsunuz. Adam kükrüyor. Filistin’in özgürlüğü bizzat Filistin’de Türk bayrağı ile ya da Osmanlı’nın orada sallandırdığı bayrak ile temsil edilir.
Nihâyetinde şehid Filistinli evlâdımız vasiyet etmiş üzerine ayyıldızlı al bayrağımız örtüldü.
“Bizde bir bayrak tasarlayalım” diyorsunuz. “Sırası mı?” diyor.
Arkadaş, şimdi değilse sırası, ne zaman? Ben İstanbul’un göbeğinde işgalci İngiliz’in tasarladığı bayrağı sallamak zorunda mıyım?
Bir ülke ve devletin ideolojisi, mâziden şekillenmiş, istikbâl hesâbı ve menfaatleridir. Devletin ideolojisi şahısların hevesleri ve ideolojik duruşları ile belirlenmez. Menfaatleri ile belirlenir.
Filistin Türkiye için, işgâl edilmiş vatan toprağıdır. Türkiye bölgede İsrail dâhil, “Nasıl etkimi artırırım?” hatta “Nasıl tahakküm kurarım?” düşüncesi ile duruş ve siyâset belirler.
Cumhurbaşkanımız FETÖ ile mücadelede nasıl yalnız bırakıldıysa Filistin Davası’nda da yalnız bırakılmaktadır. Filistin ile ilgili Bosna’ya gösterilen refleks gösterilmelidir. Bizim açımızdan mahiyetleri her şeyi ile aynıdır. İslâmdırlar, akrabadırlar, Vatandır iki bölge de…
Protestolar zayıf kalmıştır. Cumhurbaşkanımız bizzat öncülük etmek durumunda kaldı. “Mehmetçik Gazze’ye!” diyenlerin ekserîsi “Hadi Mısır’a geçelim, oradan da Gazze’ye!” dediğimizde buhar oluyorlar.
İslâm’da ferdî sorumluluk esastır. “Devlet sorumludur.” deyip kaçamazsınız.
Cumhurbaşkanımızın yanındayız. Asla yalnız bırakmayacağız.
Büyük Devlet Adamı Devlet BAHÇELİ’nin yanındayız. Asla izlerinden ayrılmayacağız.
Ecdâdımızın Mirası’nı sorumluluk olarak addediyoruz ve omuzluyoruz.
Bir olacağız, birlik olacağız. Güçlü ve büyük Türkiye olacağız.