Gezi olayları (kalkışması-başkaldırısı) herkesin bildiği gibi, 8 ağacın kesilmesine karşı çıkmak mı idi? Bunun, uluslararsı iç ve dış düşmanlar tarafından, beraberce planlanıp organize edildiği ap-açıktı. Yapılanlar, meşruiyet sınırları içinde masum gösterilerden ibaret değildi. 
Olayların başlaması, gelişmesi-seyri bunun bir başkaldırı, meşru hükümetin alaşağı edilmesi için tertip edilmiş, organize bir hadise olduğnu ap-açık gösteriyordu. Allah'a şükür ki; muvaffak olamadılar. Ama iyilik için çalışanlar, nasıl '' durmak yok, yola devam'' diyorlarsa, bu şer odakları da, aynı kararlılıkla ''yılmak yok, şirretliğe devam'' diyerek, mel'anetlerine devam ediyorlar, hiç şüphe yok ki, devam da edeceklerdir. 
Önemli olan, şu bizim namazlı-niyazlı mücahidlerimizin, ''iktidar olduk, cihada biraz ara verelim'', içimizde birikmiş, daha önce başkalarında görüp de yadırgadığımız, ama nefsimizin yapmak isteyip de yapamadığımız şeyleri, şu arada yapalım deyip, evlerimizde, kahvehanelerde (artık şimdilerde oraların adını da değiştirip, CAFE diyoruz) gece-gündüz OKEY, TAVLA oynamaya ve NARGELE içmeye başlamasına ne demeli. ''Aman Allahım! Bizi, imanın tadını taddırdıktan sonra, sapıklığa düşenlerden eyleme.'' 
Acaba, biraz iktidar yüzü görüp, maddi refaha kavuşunca, cihadı terkedip, nefislerinin iştahalarına dalmış, tenlerinin zevklerine esir olmuş bir güruh haline gelen bizlere, Allah c.c. bu terörisler eliyle ders veriyor olmasın!...
Teröre lanet okurken, biz buna nasıl müstehak hale geldik diye düşünmeyecek miyiz? ''Haşa, kuluna zulmetmez mevlası. Kişinin başına gelen, kendi ettiğinin cezası'' imiş, deyip nefislerimizi hesaba çekmeyecek miyiz? Kendimize bir çeki-düzen vermeyecek miyiz? Oturduk yerden lanet okumak kolay. Akıl vermek, bütün kabahatı PKK, KCK, A.B.C.D. ve bilmem birçok harf terkipleri ile ifade edebileceğimiz odaklara yükleyerek, veryansın etmek kolay. Yaradan diyor ki; (mealen) '' Allah c.c. bir kavim kendi özünü değiştirmedikce, onlara olan muamelesini değiştirmez'' O'nun elçisi diyor ki; '' Siz nasılsanız, velileriniz (idarecileriniz) öyle olur.'' Ona-buna la'net okumak kolay, kendimize bir bakalım.
Elbette kul, kusursuz olmaz. Madem beşeriz, şaşarız da. Önemli olan, bu şaşkınlıklardan çabuk ayıkıp, silkinip, tevbe edip, sorumluluklarımızı hatırlayıp, yerine getirmek. 
Bir an önce, ben nerede hata yaptım deyip, nefislerimizi hesaba çekip, gafletten uyanıp, TEVBE edip,HAKKA yönelip, sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekmez mi?
AK Partinin mesulleri, üst-üste aldıkları seçim galibiyetlerinin verdiği sarhoşluktan, umarım silkinip kurtulmuşlardır. Kendine güvenmenin verdiği vurdum duymazlıktan sıyrılıp, nefislerini okşayan yağcıların övgülerinden ve  poh-pohlarından uzaklaşıp, dostlarının feryatlarına kulaklarını açmalıdır. İdare ettikleri hükümetin dairelerindeki, rüşvet, adam kayırma ve olumsuzlukları önleyip, ADALETLE hükmetmelidirler. 
Yaradan ne buyuruyor: ''Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir.'' Hacc Suresi, 41. Ayet.
Bu ayetin izahını yaparken, Ahmet Tekini dinlemekte fayda var: Allah’ın dinine, peygamberine yardım edenler, ülkelerinde, yeryüzünde, kendilerini iktidar mevkiine getirdiğimizde onlar namazı âdâbına riayet ederek aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenler, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, adaleti uygulayarak kamu düzenini sağlayanlar, iyiliği emredenler, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin edenlerdir. Elde edilecek güzel sonuçlar, Allah için, Allah rızası içindir.
Ben, AK Parti kurulduğundan bu yana, bu partiyi desteklemiş birisi olarak, onun idarecilerini ve destekleyenlerini tenkid etme hakkını kendimde görüyor ve dostane ikazlarımı yapıyorum. 28.10.2014 tarihli MANEVİ DEĞERLERE ÖNEM VERMEK başlıklı makalemde de eleştirmiş ve ikaz etmiştim. PKK imiş, HDP, CHP, MHP imiş bunlara sayıp-söveceğimize, kendimize çeki-düzen verelim. ''Kendi nefsine söz geçiremeyen, başkasına hiç söz geçiremez.''
''Onlar ki; laf ile aleme verirler nizamaat, bin teseyüp bulunur hanelerinde.'' Biz önce kendi evimizi temizleyelim. Biz, HAKK üzere olursak, HAKK bizim yardımcımızdır. Yardımcısı HAKK olanın, hakkından hiç bir HAKKSIZ gelemez. Vesselam.
Ali YÜKSEL