Nene Hatunlardan, bebe hatunlara...
İnsanın aklı giderse deli olur. Bir milletin manevî değerleri kaybolursa, zelil olur. 
Kadının edebi giderse rezil olur.
...
Müslümanın boykotu, kapitalizm kampanya yapana kadar tezini sanki savaş varmış gibi kavga eden kadınları görerek, ki, görmez olsaydık; maalesef yaşadık.

Her geçen gün daha da kötüye giden bir ahlâk yozlaşması var. Dijital çağ ile ahlâkî değerlere darbe yapılmıştır. Diziler ve sosyal medya alanları ile normalleştirilen ve giderek olağan kabul edilen gayri-etik durumlar ile iç içe yaşamaya alıştırılmadık mı?

Tanzimat ile birlikte usul usul ülkemize giren dil, imgeler, sanat, edebiyat ve yasalaşan batıya özgü içtihatlar ile batının sentezlemiş olduğu fikri tohumlar ekilmiştir. Bugün ise o tohumların zehirli meyvelerini yiyiyoruz.
...
Aziziye savunmasına yirmi yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak, Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyan, yaralılara hemşirelik yapan, yemek pişiren, su dağıtan, hizmetten hizmete koşan, vatan için gece gündüz sürdürdüğü mücadelesine tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam eden Nene Hatun'un torunlarının bugün geldiği durum ne yazık ki içler acısı...
...
Enformasyon toplumu ile birçok yeni sorun da ortaya çıkmıştır. Psikolojik, hukuksal gözetim başta olmak üzere, değişen kimlik yapıları, kendi olma arayışları, kişilerarası ilişkiler, duygusal ve davranışsal sorunlara yönelik özü bulma arayışlarıdır.
Gizlilik ve şeffaflığın iç içe girdiği çok aşikardır.
Bireylerin eylem ve tercihleri bu düzlemde öğrenilmiş çaresizlik ile devam etmektedir.
...
İnsan, varlığını sürdürebilmek adına hayatı şekillendirme ihtiyacı duyar. Toplumların kendilerini koruma ve biçimlendirme yetenekleri ise, üretimdir. İnsan var olduğu sürece zamanın şartlarına uygun olarak 
 dijital üretimin de devam edeceğini söyleyebiliriz.
Teknoloji mi toplumları yönlendirir yoksa toplumsal koşullar mı teknolojiyi belirler? Deterministler, insanın ve toplumsal yapının dönüşümünde teknolojinin temel belirleyici olduğunu ileri sürmektedirler.

Bu bağlamda olmak üzere, çağı yakalarken kaybolmamak için töreli değerlerimizi koruma altına almamız gerekiyor. Aksi halde inançsız, duygusuz, öz değersiz bireyler olarak yeni dünyaya uygun insansı robotlar oluruz. 

Bizi biz yapan millî değerlerimiz değil mi? 
Siyonizm kendi ilkelerini cam fanusta korurken, diğer milletleri kendi güdümünde tutarak sorgulamayan insan(cıklar) olarak sömürmektedir.
....
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ise bu vesileyle açık mektup olarak seslenmek istiyorum:
Şimdiye kadar geç kalınan ve iktidar sürecinde inşa edilen köprüler, otoyollar, tüneller, raylı sistem gibi ulaşım adına yapılan hizmetler ülkemiz için birer ihtiyaçtı ve yapıldı. Teşekkür ediyoruz.
Bundan sonraki süreç için yapılması gereken, hizmetlerin en başında millî değerlerimizi koruma projeleridir. Nasıl ki ülkemizin coğrafi koşullarının deprem hattı üzerinde olması sebebiyle "AFAD" kurumuna ihtiyaç hâsıl olmuş ise, millî kimliğimizi de olası yıkım tehditlerine karşı koruma altına alacak merkezi kurumsal bir teşkilatlanmaya ihtiyaç vardır.

Millî değerlerimiz de dijital çağda tehlike altındadır. 
Ciddi hayâ kırılmaları başlamıştır. Ve yıkıcıdır.
Mevcut bakanlıklar ile bu kamusal sıkıntılara çözüm bulmak yetersizdir. Ciddi ciddi, ivedilikle 
 "Millî Değerler Bakanlığı" kurulmalıdır. Eğitim, Aile, Kültür Bakanlıkları ile organize olarak çalışmalıdır.

Son dönemde Milli Savunma Bakanlığımız yüz  akımız ve gururumuz olarak TSK'ya gerekli olan  envanteri üretmektedir. 
Millî değerler ile donatılarak öz kültür ile perçinlenmiş bir toplumsal yapı ile gelecek nesillere töreli bir miras bırakmış olmakla kalmamış, toplamda dünyanın büyükleri arasında hakettiğimiz yere ülkemizi konumlandırmış ve korumuş oluruz.

Her ne kadar mağaza önlerinde fütursuzca davranan kişiler olsa da, ben insanımız ve gençliğimizden yine de umutluyum. 

Burada en büyük sorumluluk ve pay devletimize, sonrasında da STK'lara düşmektedir. Yasaların yaptırım ve caydırıcı durumuyla hukuken gerekli tedbirler dâhilinde ilk adım atılabilir. Kamuya kötü örnek olanları ve meşgul edenleri, haber bültenlerinde yüzlercesine tanıklık ederek izliyoruz .
Bir de bilmediklerimiz var. Bu ciddi bir ahlâk yozlaşmasıdır.

Yayın akışlarındaki dizi ve programlar ile topluma olumsuz örnekleri teşhir edenlerin ve normalleştirenlerin, haber bültenlerinde dram yaparak ve eleştirerek bunları sunmaları ise, trajikomik bir vakadır.
...
Tek Devlet, tek bayrak, tek vatan bütünlüğünü korumanın ve sahip çıkmanın, millî ve manevî değerlerden geçtiğini unutmamak ve unutturmamak dileğiyle.