Türk Milleti’ni İlim Adamları’nın bir kısmı lehçelerine, bir kısmı bölgelerine, bir kısmı yaşam biçimlerine göre sınıflandırmış.
En büyük iki kol var. Oğuzlar ve Kıpçaklar…
Fin-Ugur Türkleri de büyük bir kol aslında…
8-10 yıl önce Büyük Türk Milleti’ni birileri Oğuzlar ve Kıpçaklar olarak bölmeye kalktı. Tabii bu bir yanda İngiltere ve ABD’nin başını çektiği Batı ile Rusya’nın el birliği ile Türk Milleti’ne çektikleri bir operasyondu. Feràsetli Milletimiz bu oyunu bozdu.
Mâlum Türk Tarihi’nde saltanatla (mutlâkiyet) yönetildiğimiz dönemde boylar önemliydi. Selçuklular Kınık, Osmanlı’lar da Kayı Boyu idiler. Oğuz Ata’nın altı oğlu, onların oğulları ve torunları üzerinden bu Oğuz Boyları adlanmıştı.
Doğu ve Kuzey Türkleri’nde de Cengiz Soylu olan boy ve ruğlara TÖRE diyorlar, hükümdarlara HAN. Halen Kazakistan’da ruğlar (boylar) sosyal hayatın içindedir. Sayıları az diye kendi içinde evlilikleri yasak olan ruğlar vardır. Akraba evliliklerine engel olmak, neslin sıhhatle devâmı ve diğer sosyal gerekçelerle çocuklara yedi atasını öğretirler.
Cengiz Soylu olduğunu iddia eden ruğlara TÖRE, seyyid ya da büyük sahabelerin soyundan geldiğini iddia eden ailelere de HOCA derler. Bu iki ruğa AKSÜYÜK (AKKEMİK) diyorlar. Diğer tüm Kazak Ruğlarına da KARALAR. AKSÜYÜK (AKKEMİK) olanlar dışarıdan kız almaz ve vermez. Yıllarca D. Türkistan’da da art arda Hocalar’ın kurduğu devletleri ve çatışmaları ayrıca hatırlatırım.
Peki, bu ruğlar ve boylar nasıl oluştu? Söylendiği gibi bir atadan-babadan mı? kesinlikle hayır!.. Düşünün bu gün Kıpçakeli’nin en kuzeyinde bile Güney Türkleri diyebileceğimiz Oğuz Boyları’nın damgaları (tamga) var. Yani anlaşılan bu ruğ ve boylarda Oğuz ve Kıpçak Türkleri’nin hepsinden insanlar var. Tıpkı Cengiz, Timur, Selçuklu, Bàbür Orduları gibi…
Çerkez bir dostum dedi ki; “Bizim, sülalemiz NOGAYİ.” Güldüm. “Nogay değil de Nogayi deyince Türk’ten bağımsız bir Çerkez Sülâlesi mi oluyor?” Oysa Nogaylar, Moğollar dâhil tüm Türk Halkları’nın içinde var.
Bir boy toplantısı yaptık bizde akrabalarımızla. ÇEPNİ BOYU Toplantısı. Federasyonun adı Oğuz Çepni Boyu. Ben başında Oğuz olmasına taraf değilim. Nedenini de arz ettim. Bu boylar soy ile oluşmamıştır. Tarih içinde birlikte hareket etmenin sonucu oluşmuştur. Karadeniz Çepnileri’ne bakın. Kıpçak Türkleri’ne benzeyen birçok aile vardır. Taşlara kazıdıkları damgalarına da bakınca Türk Dünyası coğrafyasının hemen hemen her bölgesinde var.
Boy toplantısı memnuniyet vericidir. Çünkü Türkiye’nin her yerinden akrabalar geldi. Doğu Karadeniz başta olmak üzere, Balıkesir, Van, Sivas, Düzce, Hatay, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan, Tokat…
İçlerinde Kızılbaşlar (Alevî-Bektaşî) var, ana dili Kürtçe olan Boydaşlar var. İlginç ve güzel olan sonuç şu. Herkes birbirine yakın akrabası gibi bakıyordu. Bu çok sevindirici bir durum. Hani Atalar sözü var ya “Hayvanlar koklaşarak insanlar konuşarak anlaşır.” Konuşmak, dedelerimizin tàbiri ile halleşmek ne güzel şey.
Balıkesir’den gelen Kızılbaş Dedemize şunu sordum. “Bir Alevî itikâtta Mâturîdî, amelde Hanefî olamaz mı?” dedim. “Olur. Alevilik, edebdir, erkândır, yol bilmektir.” dedi. Evet, klasik Sünnîliğin tarikâtları gibi buradaki kurallar da esâsında benzer. Şunu da ekledi. “Bizim bölgemizde TAHTACI YÖRÜKLER var. Fatih’in gemilerine tahta, kereste yapmak için Mersin Bölgesi’nden getirilmişler. Onların köylerinde cami de var, cemevi de.” dedi. Ordulu bir dede “Biz dışarıdan kız almayız, vermeyiz.” dedi. Üzüldüm ona tabii. Nihayetinde Sünnî, Şiî, Alevî hepimiz Müslümanız ve Güller Gülü Hz. Muhammed SAV’in rehberliğine imân etmişiz, teslim olmuşuz vesselam…
Şimdi işin özüne gelirsek, boylar, soylar, faaliyetler, toplantılar… Büyük Türk Milleti’ni kardeşleri ile akraba halklarla, Medeniyet Coğrafyası ile Tarih Birliği, İmân Birliği olan milletlerle bir araya mı getiriyor, bölüyor mu?
Vatanımız birdir bizim Viyana’dan, Japon Denizi’ne… Vatan için ne diyor Atalarımız; “Millet ana, Vatan babadır.”, “Yiğit doğduğu yerde yürür, it doyduğu yerde yürür.”
Birlik için ne diyor Atalarımız; “Ayrılan ayı yer, bölüneni kurt yer.” , “Nerede birlik, orada dirlik.”, “Sürüden ayrılanı kurt kapar.”, “Çok kardeşliden ayıda korkar.”, “Arkalı it kurdu boğar.”, “Birlikten kuvvet doğar.”, “Yalnız taş, duvar olmaz.”, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.”
Gaspıralı İsmail ne diyor;
Dilde birlik (Bu söz birliği olarakta algılanmalı, Fikirde Birlik, İşte (eylemde, faaliyette, harekette) birlik…
Cumhurbaşkanımız Erdoğan: “Türk Dünyası’nın birlik ve beraberliği yeni bir siyasi ufuk haline gelmiştir.” diyor. Vicdanlara da “Devlet ve Millet Adamı ol zâttır ki, hâdiseleri tekevvününden evvel seze, tedbir ala, mâni ola.” Bu hepimizin mes’ûliyetidir.
Bölücü kardeşlere de “Sürüden ayrılanı kurt kapar.” demekle yetineceğim. Şunu da ilâve edelim. Türk Milleti, soy esaslı oluşmamıştır. Tıpkı boylar-ruğlar gibi sosyal değerler (din, örf, töre, tarih-coğrafya-kader birliği) gibi milletleri vàreden değerler manzumesi ile oluşmuştur. Hep söylüyorum. “Aman dileyene el kalkmaz.” Diyen bir millet ırkçı olabilir mi? bu millet ırk esaslı meydana gelebilir mi?
Türkiye öncülüğünde Müslüman Türkler, birçok birliğe öncülük edecek çokluk ve güçtedirler ki en başında; Türk Birliği, sonra Osmanlı Milletler Topluluğu ve Ümmet Birliği’ni sağlamak zorundadırlar. Bu birlik gayretleri mazlum insanlığın ümididir. Ecdâd mirası bu görev, gelecek nesillere de borçtur.
Korkut Ata’nın Duası ile yeniçağlara “BİSMİLLAH” diyelim her gün…
“Yerli kara dağların yıkılmasın.
Gölgelice kaba ağacın kesilmesin.
Coşkun akan görkemli suyun kurumasın.
Kanatlarının ucu kırılmasın…
Çalışanda kara polat öz kılıcın kertilmesin.
Kadir Mevla seni namerde muhtaç etmesin.
Allah'ın verdiği umudun kesilmesin.
En sonunda arı imandan ayırmasın!..”
Rabb’im yâr ve yardımcımız olsun.