Dünya

Türkiye’nin Suriye Hamleleri ve İsrail’in Artan Rahatsızlığı

Ortadoğu’daki güç dengeleri yeniden şekillenirken, Türkiye'nin Suriye'de attığı stratejik adımlar uluslararası kamuoyu tarafından dikkatle izleniyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır ötesindeki varlığı, yalnızca terörle mücadele değil, aynı zamanda bölgesel istikrar ve insani sorumluluk açısından da önemli bir rol üstleniyor.

Son olarak Türkiye’nin, Suriye’nin Humus ilinde yer alan Tiyas (T4) Hava Üssü’nü devralma yönündeki girişimleri, İsrail başta olmak üzere bazı aktörlerde rahatsızlığa neden oldu. İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki işgalini sürdürdüğü hassas dengeler, bu yeni gelişmeyle birlikte yeniden tartışılmaya başlandı.

Stratejik Üssün Jeopolitik Önemi

T4 Hava Üssü, Suriye’de iç savaşın başından bu yana hem Esad rejimi hem de İran destekli milisler tarafından aktif şekilde kullanıldı. İsrail ise 2018 yılından itibaren bu üssü zaman zaman hedef aldı. Bu durum, Türkiye’nin üssü devralmasının bölgedeki hava savunma dengelerini değiştireceği anlamına geliyor.

Middle East Institute’e göre, Türkiye'nin Suriye'de hava savunma kabiliyeti oluşturması, yalnızca terör örgütlerine karşı değil, aynı zamanda İran ve İsrail'in bölgedeki etkinliğine karşı da dolaylı bir denge kurma çabası olarak okunabilir. Ayrıca, NATO üyesi olan Türkiye'nin burada kalıcı bir varlık inşa etmesi, Batı’nın da dikkatini çekiyor.

İsrail: “Kırmızı Çizgimiz Aşılamaz”

İsrail'de bir hükümet yetkilisi, ülkenin resmi yayın organı KANN televizyonuna verdiği demeçte, “Türkiye’nin Suriye’de askeri varlık oluşturmasına izin vermeyeceğiz” açıklamasında bulundu. Aynı yetkili, Türkiye'nin özellikle hava ve deniz üsleri kurmasının İsrail için “kabul edilemez” olduğunu söyledi ve ekledi: “Kırmızı çizgiler aşılırsa karşılık veririz.”

Bu açıklama, bölgede gerilimi artırabilecek nitelikte olsa da, Türkiye tarafından resmi bir yanıt verilmiş değil. Diplomasi çevrelerinde ise bu tür açıklamaların, İsrail'in bölgede yalnızlaştığı ve Türkiye’nin insani müdahalelerinin önünü kesme çabası olarak değerlendirildiği konuşuluyor.

Türkiye’nin Amacı Ne?

Türkiye, Suriye politikalarında uzun süredir şu üç ilkeyi öne çıkarıyor: sınır güvenliği, terörle mücadele ve mülteci krizinin yönetimi. Ancak son yıllarda bu çerçeveye yeniden inşa ve kalkınma perspektifi de eklendi. Türkiye, kontrol altındaki bölgelerde sağlık tesisleri, eğitim kurumları ve altyapı hizmetleriyle sivil yaşamı canlandırmaya çalışıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, 2024 sonu itibarıyla 3,4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, geri dönüşlerin sağlıklı ve gönüllü olabilmesi için sahada güvenli alanlar oluşturmaya devam ediyor.

Halkın Duyarlılığı ve Ulusal Mesele

Suriye meselesi Türkiye için sadece bir dış politika konusu değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk. Özellikle sınır kentlerinde yaşayan vatandaşlar, yıllardır hem güvenlik tehdidiyle hem de insani yükle baş başa. Türk halkı bu konuda hem insani yardım açısından hem de sınırların korunması bakımından son derece duyarlı.

Türkiye, bu nedenle bölgede kuracağı üsleri birer saldırı aracı değil, savunma ve istikrarın garantisi olarak konumlandırıyor. Uluslararası kamuoyunun da bu gerçeği göz ardı etmemesi gerekiyor.

Sonuç: Gerilim mi, Diplomasi mi?

Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, sahada kalıcı çözümler üretebilmek için atılan adımlarla şekilleniyor. İsrail’in tepkileri ise bölgede yeni bir gerginlik dalgasını tetikleyebilir. Ancak diplomatik kanallar açık tutulduğu sürece, bu sürecin çatışmadan ziyade bölgesel iş birliğine kapı aralaması da mümkün.

Türkiye'nin bu süreçte uluslararası hukuku gözeten, halkların çıkarlarını önceleyen bir yaklaşımı benimsediği açık. Artık mesele, diğer aktörlerin bu sürece yapıcı şekilde katkı verip vermeyeceğiyle ilgili.

Florya Gazetesi Haber Merkezi