Türkiye’de Futbol yapılmıyor, Futbol Konuşuluyor

Bekir TEDİK / Futbol Menajeri ile 

Röportaj Fikret Yiğit

Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz, ne zaman başladınız bu mesleğe?

Anderlecht Futbol Kulübü’nde danışman olarak çalışıyorum. Bunun yanında da şirketimiz var, menajerlik şirketi adına da çalışıyoruz.

Bu mesleğe 18 yaşımda başladım. İlk transferimi Bestimane Muhammed adında Cezayir asıllı Fransız vatandaşı bir futbolcuyu Karabükspor’a getirerek gerçekleştirdim. O da şöyle oldu: Aslında benim menajerliğe başlamak gibi bir niyetim yoktu. Belçika’da Marmaraspor vardı, Eğlence Liginde. O takımın güçlenmesi adına ben çevreden iyi futbolcuları getirdim. Hatta o zaman başkanımız Eskişehirli Sadık ağabey dedi ki: “Muhammed Bestimane’yi getirirsen ben onu Eskişehirspor’a götüreceğim.” Lig bitti, biz şampiyon olduk, ortada kimse yok. Ben bir Türk olarak bu olaya aracı oldum. Bir de Türklerin hakkında böyle “Yalancı, işlerini gördükten sonra bırakıp gidiyorlar...” gibi bir imaj vermemek için vatansever duygularımız öne çıktı. “Bunu telafi etmem lazım.” dedim ve Karabük’e geldim. Annemin memleketi Karabük’tür. Orada bir arkadaşımın salonu vardı, oraya gitmiştim. Bir baktım duvarda şöyle yazıyor: “Karabükspor seçmelerine katılmak isteyenler şu şu evrakları getirsin...” Derken, “Neden Karabükspor olmasın?” dedim. Gittim, Demir-çelik Fabrikalarının Genel Müdürünü buldum, durumu arz ettim. O, “Yahu, yabancı buraya olmaz.” dedi. Ben de “Olur” dedim. Bana güvendiler, getirdik. Böylece bu başlangıç oldu.

Türkiye’ye, önemli bir isim olan İbrahima Yattara’yı getirdiniz... Birçok önemli transferlere imza attınız...

Mesala Jeremy Enjitap’ı Gençlerbirliği’ne getirdim. Gençlerbirliği’nden sonra Real Madrid’e gitti, oradan Chelsea’ye gitti. Mustafa Yücedağ, Sarıyer. Oradan Galatasaray’a gitti, Millî Takım’da oynadı. Bülent Akın, Gençlerbirliği; oradan Denizli, Galatasaray. Thomas Zidebel, Gençlerbirliği. Jozip Skoko, Gençlerbirliği. Rojia Lukaku; bu Chelsea’de oynayan santrafor var ya, Romelu Lukaku’nun babasıdır. Patrick Pascal, Gençlerbirliği’nde gol makinesiydi.

Daha ismini hatırlayamadığım bir sürü oyuncu. Daha sonra tabi bizim Çin ve Güney Kore pazarı. Mesela...

Avrupada önemli işler yaptınız. Nasıl bir sıçrama oldu, Çin’e, Güney Kore’ye tranfsferler yaptınız?

Benim bir futbolcum vardı, Belçika’nın Anvers takımında. Bu futbolcuya Güney Koreliler talip oldular, onu izlemek için geldiler. Sonra orada önemli bir çevre edindik, derken Güney Kore, Çin, öyle Asya pazarına girdik. Ama Asya pazarına biz girdiğimizde hiç kimse daha oralarda yoktu. O zaman daha zordu ama güzeldi, güzel şeyler gerçekleştirdik. Hatta Tınaz Tırpan’ı Güney Kore’de... Bizim eski milli takımımızın teknik direktörlüğünü yapmış, Fenerbahçe’nin de teknik direktörlüğünü yapmış Tınaz hocamız var, çok beyefendi birisidir. O da Güney Kore’de çalıştı. Sonra Orhan Çıkrıkçı, eski meşhur Trabzonsporlu; o da Güney Kore’de hoca olarak çalıştı. Yani buna benzer güzel şeylere imza attık, Allah’a çok şükür.

Ama bende sıfır kompleks var. Yani bende kompleks yok. Kendi özümü, milletimi bildiğim için, özümün verdiği güçle tüm sıkıntılara karşı durdum. Millet olarak kompleksli olmamalıyız. Dinimizin getirdiği değerlerimizden dolayı biz üstünüz. Lütfen bunu hamaset yaptığım zannıyla dinlemeyin. Bu dünyada ceddimle övünerek dolaşıyorum ve bu zamanda bunu kendi alanımda temsil ettiğimi düşünüyorum. Üstünlük merhametimizde ve dürüstlüğümüzde gizlidir. Bir de bunu çalışma hayatımıza dürüstçe yansıtırsak kimse bizi tutamaz diye düşünüyorum.

Gayet de güzel formüle ettiniz. Şu anki Türk milli takımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir başarı elde etti Avrupa’da, ondan sonra tekrar bir iniş sürecine geçti ve bir daha toparlanamadı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ben Türk futbolunu başarılı bulmuyorum. Çünkü nüfusumuza göre, Türkiye’deki futbol ekonomisine göre baktığımızda layık olduğumuz yerlerde değiliz bir kere. Eğer Türk futbolu kurtulacaksa kesinlikle ve kesinlikle Belçika modelini almaları lazım. Belçika modelinde altyapı çok önemli. Yani yetiştireceksin, hazırlayacaksın. 6 yaşından itibaren bu işe bir merhaba diyeceksin. Yoksa böyle taşıma suyuyla değirmen dönmez. Bu olumsuzluklar milli takıma yansır. O yüzden ben başarılı bulmuyorum.

Çok açık konuşuyorsunuz...

Tabii… Ben dolaşıyorum kulüpleri, görüyorum, komik rakamlar veriyorlar. Altyapı yok, altyapı çok zayıf. Altyapıya çalışan hocalara değer vermiyorlar. Bana göre de en önemlisi altyapı. Altyapının doğru olması gerekir...

Yani tavan ile taban arasında bir uçurum farkı mı var diyorsunuz?

Kesinlikle. Çok iyi özetlediniz. Korkunç bir fark var…Tavana veriyorsun 25, tabana veriyorsun 0,25. Peki bu nasıl olacak? Olmaz. Belçika modelini uygulayacaksın. Belçika modelini uygularsanız Türk futbolu patlama yapar. Çünkü Türkiye’de çok yetenekli oyuncular var. Futbolun okullara yansıması gerekiyor. Maalesef sporcuların hazırlanış biçimleri yanlış.

O zaman, hocaları da mı yetersiz görüyorsunuz bu konuda?

Kesinlikle yetersiz. Çoğu hocalarımız yetersiz. Bir de Türkiye’de ahbap-çavuş ilişkisi var. İşi bilmeyenler işin içene öyle bir giriyor ki hayretle bakakalıyoruz. Eski Beşiktaş hocası, şimdi West Ham’da, Slaven Biliç vardı. O şöyle diyor: “Türkiye’de futbol bilgisizlerin elinde, bilgililer de yetkisiz.”

Bir çalışma formatı oluşturulması ve Belçika modelinin benchmarking yapılması, modellemesi yapmak gerekiyor diyorsunuz?

Kesinlikle bu kanaatteyim… Ayrıca transfer politikası yanlış... Çok yanlış var.

Bir kere, Türkiye’de futbol yapılmıyor, futbol konuşuluyor, statlar bomboş.

Mesela, Kasımpaşa takımının maçlarını seyrettiğim zaman, televizyonu açar açmaz diyorum ki, hiç seyirci yok burada. Gençlerbirliği’nin maçlarını seyrettğim zaman seyirci yine yok. Fakat Konya seyircisi iyi... Teşekkür ederim Konyalılara.

Türkiye’de özellikle 4-5 yıldan beri Anadolu takımları, dört büyükleri zorlamaya başladı. Devlet, Anadolu takımlarının altyapı sorunlarını ve stad sorunlarını gidermek için uğraşıyor. İyi olarak gördüğünüz Anadolu takımları var mı?

Konya, Bursa, Akhisar Belediye’yi beğeniyorum, onlar iyi. Benim gördüğüm kadarıyla kulüpler günü kurtarmak için takım kuruyorlar. Yönetici gelip diyor ki: “Yahu, ben altyapıyla maltyapıyla niye uğraşayım; kalacağım şurada 3-5 sene.” Ondan sonra transfer yapmak için internete giriyorlar, atıyorum, George. George kaç maç oynamış? 35. “Bunu alalım, bu iyi.” diyorlar. Yahu, George 35 maç oynamış ama nasıl oynamış, nerede oynamış? Takımına ileride sportif ve maddi gelir getirecek oyuncuları almadığın sürece iyi takım kuramazsın; sadece geçici takım kurarsın, o da kalıcı olmaz. Ben Gençlerbirliği’ne Jeremy’i zorla verdim. 6 maç sonra dediler ki: “Bunu gönderelim, yerine başka bulalım.” “Yahu sabredin.” Sabır da yok Türkiye’de. Adam hemen gelecek, uçacak, kaçacak...

Buradan vefat eden abim İlhan Cavcav’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Yahu... bunun bir adaptasyonu var, kültür farklılığı var, yemeği değişik, düşünce tarzı değişik; zaman ver, alışsın, sabret, ondan sonra bak, kazanacaksın. Gençlerbirliği tarihinin en önemli transferlerini ben yaptım.Fakat bazıları benim kulüplere girmemden korkuyorlar. Çünkü ben kazandırıyorum, kaybettirmiyorum. Fark orada. Türkiyemiz’de bir de bu var; kazandıranları sevmiyorlar, kaybettirenleri seviyorlar. Ben doğruları söylüyorum.

Gerçekten çok ilginç…

Siz mesela bir kulübe süper bir futbolcuyu kazandırıyorsunuz; diyorsunuz ki: “Çok kaliteli; hava hâkimiyeti var, ayak bilekleri iyi, derinlemesine oynayabiliyor...” İşten anlamayan bir kişi çıkıyor, tüm realiteleri alt üst edecek bir şey söylüyor ve onun dediği yapılıyor. İşte böyle bir ülkenin futbolundan bahsediyoruz. Oysaki inanılmaz bir potansiyel var Türkiye’de. Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesi lazım... Eskiden, dağılmadan önce Yugoslavya dünyaya futbolcu ihraç ederdi. Bu potansiyel iyi değerlendirilirse Türkiye onu da yapar... Bu potansiyel de var, kesinlikle var.

Hiç şüphesiz...

Kesinlikle var. Bir de şu var, bunu üzerine basarak söylüyorum: Bizim yöneticilerimiz çok havalılar… Yanlarına yaklaştırmıyorlar insanları. Hani belli mevkilere gelmişler, yanlarına gelen insanları küçük görüyorlar. Antrenörlerimiz de öyle; ulaşılması zor insanlar. Bu, ne İslam ahlakına ne de kültürümüze sığar. Halkın içine ineceksin, mütevazı olacaksın. Peygamberimiz’in sıfatlarından bir tanesi tevazudur, sabırdır. Seveceksin; o zaman sevilirsin. Sevgi başarıyı getirir. Tabii, biz yanlış işlere girmiyoruz. Bize bir futbolcu sordukları zaman fiyatı neyse onu söylüyoruz. Bu belki bazılarının hoşuna gitmiyor. O yüzden uzun yıllardan beri de Türkiye ile futbol ticaretim yok. En son Gençlerbirliği ve Trabzonspor oldu, o kadar.