SÖZ… DOSTLUK ve DOST… KUL HAKKI ve DEĞER VERMEK…

 Her türlü değerin alınıp satılır hale geldiği ahlâksızlığın müthiş yaygınlaştığı, ancak herkesin de yüzsüzce şikâyetçi olduğu ilginç bir dönem yaşıyoruz.

         Yıllardır tanıdığın bir adamdan bir şey rica ediyor veya istiyorsun. Bir anda telefona dahî bakmıyor.

         Çok ilginç bir cevapla karşılaşıyorum son günlerde. Bir devlet memurundan görevi olan bir işi yapmasını rica etmek durumunda kalıyorsunuz.

         “Görevini neden mi rica ediyoruz?” Çünkü yapmıyor, yapmamak için binbir mazeret üretiyor. Kimden rica edeceksiniz peki? Ondan daha üstlerde bir kamu görevlisinden ya da bir siyasiden…

         İlginç cevaplar..

         “Söylerim yapmaz, aramız bozulur.”

         “Ondan ricacı olduğumun dedikodusunu eder.”

         “Söyledim ama dikkate almadı..” Ya yalan ya da “Peki, sen neden gereğini yapmıyorsun?”

         Şaşkınlık içinde kalıyorsunuz.

         Bizzat amirine söylüyorsunuz ya da rica ediyorsunuz. Emir veremiyor. Bu konuda ilginç... Cevaplar ise çok acı…

         “O’nu atayanlar benden güçlü.” “O’nun arkası güçlü!”

         Hani devlet, devlet nerede o zaman?..

 

         Her türlü görevlendirmede dürüstlük, liyàkât, ehliyet, devlet ve millete sadàkât, çalışkanlık ve fedakârlık aranmalı. Özellikle kamuda ve siyasette…

 

         Çok daha kötüsü ne biliyor musunuz?

         Verilen sözler…

         Uygulamaya gelince bir bakıyorsunuz, o sözleri söyleyen kendileri değil. Şaşıyorsunuz yine…

 

         İlàhî uyarılara gelince;

         Mü'minûn/8. "O mü’minler, kendilerine tevdî edilen her türlü emâneti korur ve verdikleri sözleri tastamam yerine getirirler."

         Abdullah İbni Amr İbni Âs Ra’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah SAV şöyle buyurdu: “Dört huy kimde bulunursa, o adam tam münafık olur. Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar onda münafığın özelliklerinden biri var demektir. O dört huya sahip olan kimse:

1. Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder.

2. Konuşunca yalan söyler.

3. Söz verince sözünde durmaz.

4. Düşmanlık yapınca da aşırı gider.”[1] Müslim’in bir rivayetinde şu ilâve vardır: “Oruç tutsa, namaz kılsa, Müslüman olduğunu söylese de!”[2]

 

         Tüm milletlerde sözünde durmamak büyük ahlâksızlık ve şahsiyetsizliktir. Bizde de öyleydi aslında…

“Söz Ağızdan Çıkar.” Türk Atasözü

“Her söz bir borçtur ve borçludur, sözünü tutana ne mutlu.” Sicilya Atasözü

“Az söz ver ama çok şey yap.” Arnavut Atasözü

“Tutulmadığı sürece sözde fazilet yoktur.” Danimarka Atasözü

“Tutulmayan bir sözden daha büyük bir sahtekârlık yoktur.” İskoç Atasözü

“Söz, borçtur.” Alman Atasözü

 

         Hatır, helâl, kanûnî ve meşrû bir şey talep etmek için vardı ve değerliydi. Şimdi hatırın yerini menfaat almış. Karşılıklı menfaat birliği varsa artık haram-helâl, liyàkât, ehliyet de arayan yok.

        

         EN KÖTÜSÜ İNSANLARIN ÜMİTLERİYLE OYNAMAYIN. BU BÜYÜK BİR KUL HAKKIDIR.

 

         Örf/Töre mezheplerde şer-î delillerdendir. Ayet ve hadislerle uyumlu ve onları destekleyen örf ve adetleri de koruyalım. Tüm bu değerler manzûmesi bizi iyi kul, iyi insan yapar.

         Dostluk en değerli hazinedir. Hiçbir menfaat, dostluktan büyük olamaz. Tabiî yapan için.

  

         Söyleyecek çok şey var ama zülf-i yâre dokunur.

         Dileriz okuyana ders, ibret, kıssadan hisse olur.