Değerli okurlar!
Sizlerle buluştuğumuz bu ilk yazımda ön yargılarımıza ayna olmak istedim. Toplumsal infialin, şiddet, nefret, ayrıştırma ve ötekileştirme kavramlarının nedenleri üzerinde durmak istiyorum.
Bu infialin esas nedenlerine bakmamız lazım. Türk toplumu olarak, hoşgörüsüyle, misafirperverliğiyle anılan bir milletiz. Ne değişti? Teknoloji çağındayız, görsel ve işitsel medyanın kitleleri yönlendirme potansiyeli oldukça yüksek. Bunu göz ardı edemeyiz.
Aile kavramı yara aldıkça toplum sağlığı bozulur. Medya en etkili kitle iletişim aracıdır. Bireylerin medyayı doğru kullanımı çok önemlidir. Medya araçlarının birey ve toplum üzerindeki etkileri tespit edilirse bu yönde oluşturulacak doğru politikalarla toplumsal sağlık daha fazla oranda korunabilir. Çocukların ve gençlerin yanlış, sınırsız ve denetsiz medya kullanımı aile yapısında çatışma ve bozulmalara yol açıyor.
Her gün bir şiddet haberi izliyoruz. Toplumsal kaynaşmadan ziyade toplumsal ayrışmanın hakim olduğu bir noktadayız. İnsanları giyimine, tipine, inancına, siyasi görüşüne, diline, dinine, memleket ve menşeine göre kategorize etmek adetten olmuş. Tüm bunların temelinde hoşgörüsüzlük var, sevgisizlik var, oysa Anadolu’nun bağrında yüzyıllarca erenler, dervişler, ozanlar sevgi ve hoşgörüyü yaymışlardır.
2021 Yunus Emre yılıydı. Bir şiir dizesinde “İlim kendini bilmektir” der. Yani ne okursanız, ne yaşarsanız, ne öğrenirseniz boşa gider. Önce kendini bil, sonra konuş, öğren, oku.
Ülkemizde kitap okuma alışkanlığı ne yazık ki gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşüktür. Dünyanın her yerinden insanlar Mevlana’yı okuyup etkileniyorlar. Onun hoşgörü felsefesi tahammül ve sevgi temellidir.
Elimizin altında bunca hazine varken yeterince okumadığımızdan gün geçtikçe nefret artıyor sevgi azalıyor. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” demiş atalarımız, lakin biz çuvaldızı da iğneyi de başkasına batırır olmuşuz.
1934 yılında soyadı kanunu ilk çıktığında herkes soyadını kendisi seçiyor. Aziz Nesin özetle demiş ki bana ortada böbürleneceğim bir soyadı kalmadığından “Nesin” soyadını aldım. Herkes “nesin” diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim. Burada mütevaziyet var, gururdan arınmış, alçak gönüllülük var.
Toplumsal hasletlerimizde, kini, nefreti atmak, yerine hoşgörü ve sevgiyi koymak lazım. Demek ki aynayı da önce kendimize tutup “sen nesin” dememiz lazım. Yeni yılda yeni yazımızda buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın