Wıng Tsun SİFU MURAT TAMAN
İlk olarak spor yapmaya ne zaman başladınız, neden mücadele sanatlarını seçtiniz ve hangi branşı seçtiniz ilk olarak?
Ben spora Almanya da 14 yaşında 1981 yılında judo ile başladım. Bizler Almanya da ikinci jenerasyonuz. O zamanlar kendimizi Alman toplumuna kabullendirmek için mücadele veriyorduk. O zamanlar sokaklarda “Yabancılar Dışarı!” sloganların atıldığı bir devirdi. Bu devrin birçok alanda negatif yansımaları olurdu. Tabi ilk başladığımız yıllarda bizimde adaptasyon sorunlarımız olduğu da bir hakikat. Burada en büyük problem ise dil sorunu. Bir insan kendini doğru ifade edemez ise haklılığını da savunamaz. Savunamaz ise de otomatikman haksız bir konuma düşer. Bende bu sorunları spor salonunda yaşadım diyebilirim. Dil problemi olduğu için, kuralları tam olarak bilmediğim için yaşanan en küçük bir olumsuzlukta haksız duruma düşerdim. Judo hocasına da kendimi ifade edemedim. Judoya yeni başladığım o yıllar hırslıydım, hareketliydim ve azimliydim. Minderler serildiğinde sporcu arkadaşlar ile şakalaşırdık; ben o zaman yaşıma göre, minderde kim gelirse karşıma kuşak rengine bakmıyordum; alıyordum, atıyordum; alıyordum, atıyordum. Bu durum bizi çekemeyenler tarafından kurallara riayet etmiyor diye hocaya “Murat bizi alıp atıyor, kural dinlemiyor, kurallara uymuyor.” Diye Şikâyet ettiler. Bu durum benim için milat oldu. Gelecekteki mücadele felsefemin ilk oluşumu oldu. Yani orada ben, kurallardan ötürü, kuralsızlığın bir seçenek olduğuna inandım. Çünkü dışarıda kural yok. Sen kurallara uyduğun sürece, kurallar çerçevesinde yaşadığın sürece kendini otomatikman belli bir şablona, bir kalıba uyarlamış oluyorsun ve onun dışında gelebilecek herhangi bir müdahalede etkisiz kalıyorsun. Ama sen kuralsızlığa karşı kendini yetiştirirsen o zaman her türlü saldırıya karşı direnme gücün olur.
Siz ne zaman başladınız Wing Chun’a?
Wing Tsun’a 1984 yılında başladım. Benim felsefeme göre sokakta kural olmadığı gibi, ister istemez benim mücadele anlayışımda da kural yok, sokağın bir tek kuralı var; kuralsızlık.
Bu özetlediğiniz hale gelmek için zorlu bir eğitimden geçiyorsunuz değil mi?
Evet tabi zorlu ve sabır gerektiren bir süreç gerektiriyor. Wing Chun’un derin bir felsefesi ve sıkı bir eğitim müfredatı var. Ben’de Almanya’da bir çok değerli deneyimli dünya çapında meşhur olmuş hocaların hocası olan Prof. GM K.Ronald Kernspecht’ten bu sanatı öğrendim ve halen de öğrenmeye devam ediyorum.
Biraz Türkiye’deki faaliyetlerinizden, organizasyonlardan bahseder misiniz?
Organizasyonumuzun ismi bildiğiniz gibi EWTO. Açılımı, Avrupa Wing Tsun Organizasyonu. 2011 yılından bu yana Avrupa Wing Tsun Organizasyonu nun Türkiye şef Antrenörü olarak bu bayrağı ben taşıyorum. Ben bu görevi talep etmedim aslında. Sifu Kernspecht tarafından bana verildi. Yani benim talebim değildi, bana sunuldu. Ülkem söz konusu olduğu için ben de onurla, şerefle bu bayrağı o günden bugüne taşıyorum. Yaşadığım süre içersinde artık Avrupa benim çocukluğumun Avrupası değil. Türklerin Avrupaya büyük bir katmadeğeri olduğu yaşayarak görmekteyim. Sportif olarakta bana böyle bir görevin verilmesi benim için onur verici. Avrupa da Yaşadığımız bölgelerin değerlerine saygılı ve uyumlu olduğumuz birçok yönüyle artık ispatlandı. “Yabancılar Dışarı!” sloganı yerine “Türkler bizim için bir değerdir” gerçeği hakim. Bundan dolayı Avrupa’nın birçok yerinde seminerler veriyorum. Öğrencilerim var. Almanya’da ders aldığım gibi birçok Alman ve yabancı öğrencilerime de saygı sevgi çerçevesinde ders veriyorum...
EWTO organizasyonu kapsamında birçok hocayla çalışma imkânınız oluyor, değil mi?
Tabii, haliyle... EWTO büyük bir organizasyon olduğu için, bünyesinde birçok GM ve sifu barındırıyor. Farklı kişiler ile çalışmak eğitim açısından artı bir değer. Çünkü insanların, istekleri farklı kişiler ile çalışması onların enerjilerinden istifade etmeleri çok önemli. Tabii ki birde yelpazeyi geniş tutma adına çok önemli. Bu durum zihnimizin yeni şeyleri öğrenmesiyle, kapasitemizi de artırıyor, dolayısıyla da, ister istemez birçok alanda zenginleşiyorsun. Zaten bizim anlayışımız hayatın her alanına sirayet ediyor. Yani tek bir ray üzerinde kalmıyorsun. Sifu Kernspecht de, kendisi Grand Master olmasına rağmen, hâlâ kendini yetiştirmeye, geliştirmeye devam ediyor. Bizim Hocamız böyle olunca haliyle bize de doğal olarak o’nu örnek almamız düşmez mi? Demek ki bizde hâlâ öğrenciyiz. Öğrenmenin yaşı yok.
Wing Tsun da birçok Türk hocalarımızın yetişmesinde önemli bir etkiye sahip olan Grandmaster Keith R. Kernspecht Aralık ayında Türkiye ye seminerler vermesi için getirdiniz. Bu konudan bahseder misiniz?
Kendisi en son 30 yıl kadar önce Türkiye’ye ziyarette bulunmuştu. EWTO Türkiye şef Antrenörü olarak Grandmaster Kernspecht i Türkiye’ye getirmek istiyordum. Bu ziyaret hakkında As Başkan Sayın Hasan Mehmet Kuyumcu aracılığıyla Wushu kung fu federasyonunu da bilgilendirdik. Sağ olsunlar kendileri de gerek duyurularıyla, gerek Ankara’da ki ziyaretleriyle ve kendisine federasyonun plaketini sunarak bizleri onurlandırdılar. Bu konudaki misafirperverliklerinden, ilgi ve alakalarından dolayı kendilerine çok teşekkür ediyorum. Bu tüm Wing Tsun/ Wing Chun camiasına açık olan ve birçok organizasyonun Grandmaster Kernspecht’i görmek isteyen, onunla kısa bir sürede olsa tanışmak isteyen kişiler bu sayede kendisi ile tanışma, bir hatıra fotoğrafı çektirme imkânı buldular. GM Kernspecht’iin, yetiştirdiklerinin yetiştirdikleri 4 nesil sifular var bugün... Buda demek oluyor ki gerçekten bu işin üstadı bir kişi. Grandmaster Kernspecht Avrupa’nın Wing Chun’un yeni nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynamıştır. Onun büyük bir hoca olmasının altında yatan çok önemli sebepler var. Bir kere Sifu Kernspecht çok zeki bir insan Wing Tsun /Wing Chun konseptini oluştururken çok evrelerden geçerek optimum verimlilik üzerine kurguluyor. Türkiye’deki Wing Tsun /Wing Chun çalışan birçok değerli, başarılı tanınmış hocaların da hocası ünvanına sahiptir. Sifu Kernspecht bu manada herkesin istifade ettiği ve edeceği bir değer. Sifu Kernspecht yetiştirdiği tüm sifulara karşı son derece yapıcı yaklaşmaktadır.
Wing Tsun /Wing Chun eğitimleri verirken en çok gençler ile uğraşıyorsunuz. Gençlere bu sporu yapmaları açısından neler tavsiye edersiniz?
Gençler bizim geleceğimiz. Bu sebeple en fazla gençlerle haşır neşir oluyorum… Onlara birebir dokunuyorsunuz. İlgilendiğim gençlerdeki olumlu değişiklikler, beni mutlu ediyor. Ne bileyim, sokaktan kurtuluyorlar, güzel alışkanlıklar elde ediyorlar. Karşılıklı saygı ve sevgi elde ediyorlar. Bende mutlu oluyorum. Wing Tsun’un etik değerleri vardır. Gençlerimizin bu felsefeyle ve etik değerlerle yetişmeleri en büyük mutluluğumuz.
Birçok dövüş sanatları Kung Fu adı altında. Bu farklı farklı disiplinleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Savunma ve mücadele sanatlarının köküne indiğiniz zaman hepsi bir aslında. Dövüş sanatlarının birbiri ile çok yakın bağlantısı var. İnsanoğlu gibi... Sülalede yakın akraba diyebileceğimiz kuzenler vardır mesela amcasının oğlu, halanın kızı, dayısının oğlu gibi, Birde uzak akrabalarınız vardır. Savaş sanatları da aynen böyledir. Birbiri ile bağlantısı mutlaka vardır. Kimi yakın akraba misali kimi de uzak akraba misalinde olduğu gibi. Hepsinin yaklaşımları farklı farklıda olsa herkesin iki eli iki ayağı var ve tüm bu sanatları icra ederken tekme ve yumruk kullanıyoruz. Tekme ve yumrukta birbirinden ne kadar farklı olabilir ki. Savaş sanatları zaman geçtikçe ihtiyaçlara ve bölgelere göre farklı farklı kollara ayrılır. Bu farklılıklar da; kültürel ögelere göre değişiklik arz ediyor. Hangi niyetle, hangi tekniği nasıl uyguluyorsun önemli olan bu diyebiliriz. Bu manada bu sanatların kaybolmaması için formlar oluşturulmuş. Esasında formlar o sanatın genetik kodları saklanmıştır diyebiliriz. Ustalar nesillere kolay aktarılması için bir şablon oluşturmuşlar. Kendi yaptıkları stiller kaybolmasın bozulmasın diye ince ince düşünülmüş antrenman ve eğitim metotları böylece oluşturulmuştur. Aslında farklılıklar da bu anlattığım ayrıntılarda gizlidir.
Wing Tsun /Wing Chun un felsefesinde olan etik değerlerinden biraz bahseder misiniz?
Zaten bütün bu Uzakdoğu’dan gelen sistemlerin hepsinin özünde bir yaşam felsefesi vardır. Bizim Anadolu’da bir çocuğu eğitirken, büyütürken; evde saygıyı, sevgiyi, hürmeti, misafirperverliği, komşularla sağlıklı ilişki kurmayı öğrenir.Uzakdoğu sporlarında da bu kültürel etik değerler önce insana verilir. Çevreyle ve canlılarla ilişkilerinde saygılı olması, onları koruması öğretilir. Belki de biz Türklerin savunma sanatlarında başarılı olmamızın altında yatan sebeplerden bir tanesi de bizim kültürel kodlarımızda etik değerlerin çok önemli olması olabilir. Savunma sanatlarının derin anlamları vardır. Ustadan bir şey öğreneceksen önce ona saygılı olacaksın. Sadece para vererek bu sanatı öğrenemezsin. Saygısız bir kişi isen hiçbir savunma sanatı okulu seni kabul etmez. Kung-fu olsun, wing chun olsun, tai chi olsun, bunların hepsinin özünde kişiyi çocukluktan itibaren hayata hazırlamak vardır. Savunma sanatları doğaya saygı, çevreye saygı, her şeyden önce de kendisine saygılı olmayı öngörür. Ayrıca kendisini yetiştirmesi için iç dünyası ile barışık olma yollarını insana öğretir. Bir kişi kendini tanırsa, kendi sınırlarını tanırsa, işte o zaman başarıya ulaşır. Aksi takdirde kendisini yeteneksiz zannedebilir ve olduğundan çok yükseklerde görüyorsa hayal kırıklığına uğrayabilir. Ayrıca kendisinden başkalarına da değer vermeyi öğrenir. Bu sayede arkadaşlarının yaptığı güzellikleri ve iyilikleri de doğru algılar. Yani ilk önce kendimizi sevmemiz gerekir. Bu sanatlar spor aracılığıyla aslında kendi sınırlarımızı tanıtıyor ve kendimizi keşfediyoruz. Kendimizi keşfettikçe ve sevdikçe, çevreye bunun pozitif yansımaları oluyor. Bu olumlu yansımalar aile hayatımıza, dostluklarımıza, ticaretimize, alışverişimize, ikili diyaloglarımıza kadar yansıyor. Onun için, bu sporların özündeki ana felsefeyi böylece özetlemek mümkün. Keşke herkes, bu sporları böyle değerlendirebilse. Bu anlayış milli bir proje olarak ilk okullara kadar uygulanabilir. Bu sistemler yeni değil ki binlerce yıllık tecrübe barındırıyorlar bünyelerinde. İnanın kalkınmadan kültürel değerlerimize kadar birçok alanda müspet etkisi olacaktır. Hatta suç oranlarının bile düşeceğine inanıyorum. Şu anki eğitim müfredatında spor sadece bir egzersiz anlayışı üzerine kurgulanmış. Bu durum eksik, gençlerin gelişimi için yeterli de değil aslında. Gençleri sokağa hazırlamıyor, gençlerin içindeki cevhere yön vermiyor, veremiyor. Savunma sanatlarındaki derin anlayış ise gençlere yön de verebiliyor. Burada belki de ustalar kendilerini doğru anlatamadılar. Ben direkt olarak yaptığımıza savunma sanatı da demek istemiyorum. Genelde öyle deniyor ama artık bu ‘galatı meşhur’ (Herkesin doğru bildiği yanlış) olmuş. Sadece savunma değil; aynı zamanda bir yaşam felsefesinin hayata bakışı hayata dokunuşu diyebiliriz.
Hocam; bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Rica ederim. Ben teşekkür ederim. Gençlerin eğitiminde önemli bir yer alan savunma ve mücadele sanatlarını iyi değerlendirmek gerekiyor. Güzel bir projelendirme ile eğitim ve öğretime büyük katkı sağlayacağı umudumu buradan yetkililere arz etmek istiyorum. Gençlerimiz bizim için çok önemli ve vatanımızı emanet edeceğimiz nesilleri biz doğru ve donanımlı eğitmemiz gerekiyor. Bizim yaptığımız bu sporlar bünyesinde bir bakıma Anadolu irfanı diyebileceğimiz sevgiyi, hoşgörüyü yeni nesillere aktarmak için büyük bir fırsat lütfen bu fırsatı kaçırmayalım.