Dr. Ali Kemal Pekkendir ile İttihad-ı İslam hakkında Röportaj
Editör: İslam Birliğiyle alakalı çok güzel çalışmalarınız var. Öncelikle her alanda olması gereken İslam Birliği vurgunuz çok önemli. Müslümanın tabii olarak esasında idealinde İslam Birliği, İslam kardeşliği olmalı. Siz nasıl bir duygu ve hangi saik ile hayatınızı bu konuya vakfettiniz? Niçin böyle bir oluşuma gitme gereği hissettiniz?
Ali Kemal Pekkendir: 1980 senesinde, Ankara’da Hacı Bayram Camiine ve oradaki kitapçılara sık sık giderdim. O zamanlar ODTÜ Makina’da öğrenciydim. Hacı Bayram’da rahmetli Said Özdemir ağabeyimizin bir kitabevi vardı. İsmi de İhlas Nur Kitabevi. Oranın vitrinine dışardan bakarken yeşil bir kitap gördüm. Yeşil kapaklı bir kitap, kapağında altın sarısı Kelime-i Tevhid yazıyor ve yine altın yaldızıyla İttihad-ı İslam yazıyordu. Altında da Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatından derlenmiştir, yazıyor.
Ben de daha yeni risaleleri tanımış bir talebeyim, iki yıl olmuş tanıyalı.
Hemen içeri girdim ve onu satın aldım. Sonra eve gittiğimde de baştan sona
okudum. O zaman anladım ki,
Bediüzzaman Hazretleri kendi Kuran tefsirinden istifade eden talebelerine, dostlarına ve kardeşlerine İttihadı islamı tavsiye ediyor.
Üstad Risale-i Nur’dan istifade edenleri üçe ayırıyor. İslamiyete hizmette, dostlarına kardeşlerine ve talebelerine iki önemli hizmeti kendisinden sonra emanet ediyor.
Talebeler için bu emir niteliğinde bir vazifedir. Biricisi iman hizmeti, bütün Müslümanların üzerinde aslında farzdır. İlk Sahabelerden başlayarak günümüze kadar İslamiyet böyle yayıldı. İslam’ı tebliğ hizmeti ile yayıldı.
Risale-i Nur’da da Bediüzzaman iki hizmeti öngörüyor. Bir tanesi iman hizmeti, ikincisi de İttihad-ı İslam, İslam birliğine çalışmak, ümmeti birleştirici faaliyetlerde bulunmak.
Onu okuyunca esas meselenin bu olduğunu anladım. Dünya üzerindeki Müslümanların kurtuluş reçetesi her alanda birleşmeleri ile mümkün olabilir.
Şu anda dünyada Müslümanların sayısı az değil. Enerji varlıkları ve doğal kaynakları var. Ekonomik olarak çok güçlü, zengin Körfez ülkeleri var. Genç insan kaynağı dinamizmi var. Neden bu güçler ekonomik, siyasi ve kültürel olarak ortak paydalarda buluşamıyorlar? Tabii bunun birçok sebebi var. Konumuz bu olmadığı için bu parantezi açmak istemiyorum. Bu konu son yüzyılda Osmanlıdan sonra kapitalist dünyanın Müslümanların haklarını gaspetmesi, sömürmesi şeklinde çok yüzeysel bir bakış açısı ile kabaca şekillenmiştir. Bu herkesin malumu…
1989 senesinde, bir gün Rahmetli Rüştü Tafral abiyi ziyarete gittim. O tarihte Rüştü Tafral Abiye, “bundan sonra size yardımcı olarak, sizinle çalışmak istiyorum” dedim. Hatta bu isteğimi de kararlılığımın bir nişanesi olarak yazdım, imzaladım ve kendisine teslim ettim.
O da bana “Ali Kemal kardeş bu İttihad-ı İslam derlemesini yeniden neşredelim” dedi. 1980 senesinde Envar Neşriyat tarafından basılmış ve ondan sonra bir daha basılmayan bu eseri yeniden baskıya verdik. Risalelerden derlenen küçük çaplı bir kitapçıktır. 100 sayfa içerisinde temel meseleleri içerir. İçerisinde İttihad-ı İslam nedir, niçin önemlidir, niçin kritiktir ve nasıl kurulacak ve prensipleri nelerdir bu konuları anlatır.
Bu eseri Türkçe, İngilizce, Arapça olarak binlerce basıp Âlemi İslam’a dağıttık. Bu eser bir tohum niteliğinde yani İslam Birliğinin alt yapısına hiç değilse teorik manada, Müslümanların sahip çıkması için hazırlanmış bir çalışma.
İslam Birliği ve İslam Kardeşliği farzdır. Bu kan bağına bağlı kardeşliğin dışında, bir de, aynı dine bağlı olmanın getirdiği din kardeşliği vardır. Dinimizde kardeşlik iman esasına dayanır.
Kur’an-ı Kerim’de, şöyle buyurmuştur: “Mü’minler kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin aralarını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki, rahmetine mazhar olasınız.” (Hucurat 10)
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.”
O zaman hakiki kardeşler ne içinde olur? Birlik, beraberlik, dayanışma, birlikte çalışma, birlikte mücadele, birlikte cihad, birlikte iman hizmeti, birlikte ticaret bütün şartlarına uyarak. Yani İttifak ve İttihadı emreden çok ayetler var.
İslam Birliğine vurgu yapmamızın sebebi
İslam’ın emri olduğundandır. İslam Birliğinin öneminden kaynaklanmaktadır.
Rüştü Tafral Abi ile sizin vesileniz ile röportaj yapalı yirmi yılı aştı ve bu süre zarfında İngiltere başta olmak üzere İslam coğrafyasında önemli hizmetlerde bulunmayı Rabbim nasip etti.
Bu eserler dünyaya yayıldı ve
Akademisyenler ve islam alimleri başta olmak üzere İslam Birliği artık dillendirilmeye başladı. Şimdi artık bunun olgunlaşma dönemi meydana geldi. Şu anda artık acilen kurulması gerektiğine inanıyoruz. Zira Gazze olayları bize çok acı bir şekilde bunun elzem olduğunu gösterdi.
Editör: İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bu konuda yetersiz olduğunu görmekteyiz. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Kemal Pekkendir: İslam Konferansı Teşkilatı İKT idi, şimdi İİT İslam İşbirliği Teşkilatı adını aldı. Bu yapı vazifesini, sorumluluklarını gerçek manada yerine getirmiyor. Bu pasif halinden kurtulup gerçekten Avrupa Birliği gibi veya Amerika Birleşik Devletleri gibi güçlü olması gerekmektedir. Dünyada iki tane birlik var:
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri.
Bizim de İslam Cumhuriyetleri Birliği veya İslam Birliği adı altında hakiki bir birliğe ulaşmamız gerekiyor. Hakiki birliğin ne yapması gerekiyorsa onu yapması lazım. Ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal, askeri her türlü birliğin unsurunun Müslüman ümmette olması lazım.
Editör: Bütün dünyada şuanda Müslümanların çekmiş olduğu sancıların yegane sebebi bir gücün olmayışı. İslam
Birliğinin ehemmiyeti bu manada nedir? Peki Müslüman devletlerin bunu yapabileceğine inanıyor musunuz?
Ali Kemal Pekkendir: Şu Anda en büyük zulmü Müslümanlar görüyor, her coğrafyada öldürülen Müslümanların kanı var. Dünyada en çok maddi manevi haklarından mahrum edilenler yine Müslümanlar. İnsan haklarının en çok gaspedildiği yine Müslümanlar. En çok zulmü, soykırımı görenler yine
Müslümanlar.
Durum bu haldeyken İslam Birliği lüks değil kurtuluşun yegane adresidir.
Şu anda İsrail’in yaptığı soykırıma uğrayanlar Müslümanlar, fakat ne Birleşmiş Milletler, ne NATO, ne Avrupa Birliği, ne Rusya Federasyonu, ne Çin hiçbirisi Müslümanlara yardım etmiyor. Sadece seyretmekle yetiniyor.
Demek ki bu yapıların insan hakları vs gibi derdi yok. Her zaman iki yüzlü oldular. Demek ki Müslümana Müslüman yardım edecek sadece. Zaten yardım etmesi farzdır.
Bu İslam Birliği sadece bir iman kardeşliği bağlılığı ile Müslümanların birbirine bağlantılı olması ve imandan gelen bir tesanüd ve dayanışma değil. Oradan başlıyor, imandan gelen bir tesanüdten, bir dayanışmadan başlıyor ama asıl bütün
İslam Alemi genişliğinde bütün
Müslümanların birbiriyle yardımlaşması, birbiriyle teşriki mesai etmesi, ortak çalışmalar yapması, hakiki tam gerçek bir birlik oluşturması, ittifak ve ittihad oluşturması manasına geliyor.
İslam Birliği kurulunca ne olur? Bu kardeşlik tesis edilir ise ortaya büyük, muazzam bir kuvvet çıkacak.
İki elin sesi var diyoruz Türkçede. Bu iki el değil, 57 el, 57 İslam Cumhuriyeti birleştiği anda öyle bir kuvvet ortaya çıkıyor ki hem ekonomik olarak hem askeri olarak hem politik olarak bu kuvvetle dinimiz, milletimiz, vatanımız her türlü tehlike ve her çeşit düşmanlardan muhafaza edilir, korunur ve bu sayede de dünya barışına vesile olur.
Tarihte Osmanlı’nın Yahudilere de Hristiyanlara da mükemmelen hürriyetlerini verdiğini onların da rahat ettiklerini unutmayalım.
Soykırıma uğrayan Yahudileri, 1492 senesinde Sultan II. Bayezid 100.000 Yahudi’yi kurtarmış İspanya’dan Engizasyon’un katletmesinden soykırımdan. O 100.000 Yahudi’yi getirmiş, İzmir, İstanbul’a yerleştirmiş. Onlara ecdadımız ve müslümanlar bu kadar iyilik yapmışlar, iyilik yaptıkları insanlardan bugün kötülük görüyorlar.
Bugün güçsüz olduğumuz için bu durumdayız. Tekrar vurgulamak isliyorum.
İslam Birliği elbet birgün gerçekleşecektir.
Günümüz Müslüman dünyası bu konuya sanki uzakmış gibi baksa da yaşadığımız bize acı veren Gazze olayı bu konuyu kendiliğinden gündeme getirmiştir ve hatta bizi döve döve İslam Birliğine doğru itmektedir. Bu bizim için tek kurtuluş çaremizdir. Bazı Devletler istese de istemese de bu birlikteliğin oluşması kendi menfaatleri gereğidir. Çünkü İsrail’in bugün Gazze’ye yarın Suriye’ye, sonrada arzı mev’ud yani vaad edilen topraklar içerisinde olan Anadolu’ya saldırmayacağını kim garanti edebilir?
Editör: Türkiye’deki entellektüeller, okuyan yazan akademisyenler ve gönül vermiş insanlar İttihad-ı İslam’ın elzem olduğu konusunda fikirlerini ortaya koymaktalar. Bu fikirler, bir gönül birliği oluşturmuş durumda. Bu konudan biraz bahseder misiniz?
Ali Kemal Pekkendir: İttihad-ı islam düşüncesi ilk önce akademisyenler ve gönül insanları ile başladı. Toplumları bir harç gibi birleştiren fikirler ve gönül insanlarıdır. Bizim tüm faaliyetlerimiz de bu minvaldedir. Bu fikirlere ise devlet idarecilerinin sahip çıkacaklarına inanıyoruz. Geleceğe öngörü ile, daha gelmeden gelecek olan tehlikelerden kendilerini ve Müslümanları koruması için önlem almaları şeklinde feraset ve basiretlerini ortaya koyacaklarına inancımız var.
Bu konunun bütün dünyaya yayılması için ilk önce öncü birkaç devlete ihtiyaç var. Devletten önce daha mikro planda cemaatler ve STK’lar arasında işbirlikleri ve ittifakları ile başlaması gerekmektedir.
Editör: İslam Birliği Platformu ne zaman kuruldu ve faaliyet alanı nedir? Kimler kurdu? bir cemaat midir?
Ali Kemal Pekkendir: İslam Birliği platformunu biz 2021 senesinde kurduk. Akademisyen, ilim ve irfan sahibi arkadaşlarımız bir araya gelerek bu konuya gönül verenler ile bir araya geldik. İslam Birliğinin kritik aciliyetine inanan bazı akademisyenler, profesörler, doktorlar, yazarlar, emekli bazı askerler, paşalar ve iş adamları var, Platformda... Bu oluşum bir cemaat oluşumu asla değildir. Ümmetin birliği için fikir birliği etmiş, tefrikadan uzak bir gönül birliğidir. Vatanını seven, dünyadaki mazlumları düşünen ve bunun ızdırabını çekenler tarafından kurulmuştur. Kimsenin
tekelinde değildir. İttihad-ı İslam farzdır öyleyse hiçbir zümrenin tekelinde olmaz olmaması da gerekir. Herkesin beslendiği İslam âlimleri ve gönül dostları farklı farklı olabilir. İttihad-ı İslam konusu cemaatler ötesi dünya Müslümanlarının selameti için elzem bir konudur. Bundan dolayı herkesin bir meşrebi, beslendiği bir ilim ve irfan hanesi olabilir. Bu kişilerin farklılığı ve zenginliğidir. İttihad-ı islam ise bunların ötesinde, bütün Ümmeti ilgilendiren bir kavramdır.
Dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu acı verici durumu gören bu insanlar bir araya gelerek 2021’de İslam Birliği Platformu adı altında bir Düşünce Merkezi yani İngilizcede Think Tank kavramında olduğu gibi bir Düşünce ve Strateji Merkezi kurduk.
İslam Birliği neden kurulmalı sorusuna ilmi akademik çalışmalar yaptık. Esasında var olan çalışmaları bir araya getirdik diyebiliriz.
İKT, yani İİT bazı güzel, faydalı işler yaptı 1969’lu yıllardan beri. Bazı hizmetler yaptı, İslam Kalkınma Bankası bunlardan bir tanesi. Benim Master tezi konum buydu. İngiltere Birmingham Üniversitesinde, Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi fakültesinde, İslam İşbirliği Teşkilatının Performans Analizi / Karnesi, bunun üzerine master yaptım, makine mühendisi olduğum ve dış ticaret şirketimi
yürüttüğüm halde…
Fakat başarısızlıkları çok daha fazla. Yüzde doksan başarısız bana göre, yüzde on güzel işler yaptı. Bunun etkisiz halinden kurtarılması ve çok daha etkili hale dönüştürülmesi lazım. O zaman gerçek İslam Birliğine dönebilir.
Bu konuda aramızda çalışmalar yaparak 2023 senesinde “Niçin İslam Birliği ?” adlı raporumuz ortaya çıkmış oldu. Böylece 80 sayfayı geçen önemli bir rapor hazırladık. Bu raporu “İslam Birliği’ni” kurmaktan sorumlu olan herkese gönderdik. Başta Bediüzzaman Hazretlerinin sorumlu olduklarını ifade ettiği Ehlibeyt mensubu Seyyidler başta olmak üzere birçok devlet adamına, bakanlara, milletvekillerine, STK’lara, entelektüel aydınlara ilettik.
Ayrıca İslam Devletleri dışında, azınlık olarak yaşayan cok sayıda Müslümanlar var. Amerika’da yaşayan Müslümanlar, Rusya’da ve Çin de yaşayan Müslümanlar var. Gayemiz İslam Birliği raporuyla kendilerinin bir an evvel İslam Birliğine fikri ve kültürel olarak hazırlık yapmaları, ileriki aşamada da kuruluşuna vesile olmaları..
Basın Bildirimizi 14.Nisan.2024’de TV kanallarına, gazetelere ve dijital haber sitelerine gönderdik.
Editör: Basın bildirisi nasıl hazırlandı ve kimler vardı?
Ali Kemal Pekkendir: Neredeyse
Türkiye’nin her kesiminden insanlar vardı diyebilirim. Eski Bakan, siyasetçiler, akademisyenler, emekli generaller, gazeteci-yazarlar ve ilahiyat hocaları var.
43 kişilik bir heyet bizzat bu konu hakkında bilgi ve birikimlerini ortaya koydu ve konunun ehemmiyetini anlatan bir metin oluştu. Daha sonra bu metni bu oluşuma gönül veren dostlarımız ile paylaşarak onlarında değerli fikirlerini aldık.
Editör: İttihad-ı İslam Birliğinin neticelerinin ne olmasını bekliyorsunuz?
Ali Kemal Pekkendir: Dünyadaki İslam ülkelerinin bu ittifak ve ittihadı neticesinde, ortaya çıkacak kuvvet ve kudret karşısında hiçbir düşmanın, hiçbir düşman ordusunun İslam alemine ve mazlum
Müslümanlara bir daha saldıramayacağına inanıyoruz.
Bu konuda sorumlu makamda olan Devlet Reisleri ve İslam ülkelerindeki Devlet Adamlarına kanaat önderi olan Seyyidler başta olmak üzere akan kanların durdurulması için daha neyi bekliyorlar?
İlim sahipleri, kanaat önderleri ve entellektüel aydın Müslümanlar, bu konuda İslam Birliğinin ve İslam Barış Gücünün kurulması fikrini dillendirmeli ve gündeme getirmelidir. Herkes kendi çapında neler yapabiliyorsa güçleri, kabiliyetleri neye yetiyorsa bunları yapmadığı için mesuldür sorumludur. İslam Barış Gücü Ordusunun kurulması şu anda ilk yapılması gereken şeydir.
Herkes üzerine düşeni yapsa İnşallah o sayede İslam dünyasını Cenab-ı Hak, bütün tehlikelerden koruyacaktır.
Cesaretimizi ortaya koysak maddi ve manevi terakkimiz de kolaylaşacak. İslam Birliği kurulduğunda ekonomik açıdan büyük bir kalkınma başlayacak, fakir ülkeler ortadan kalkacak. Fakirlik ve fakirliğin getirdiği birçok sosyal sorunlar, anarşi ve iç savaşlar da ortadan
kalkacak…
Editör: İslam Birliği ile birçok sorunlar nasıl çözülecek? Bu konuya bir açıklık getirirseniz?
Ali Kemal Pekkendir: Biz İslam Birliği
Platformunu kurarken gaye ve hedeflerimizi baştan belirledik. Dedik ki, İslam dünyasının maddi ve manevi gücünü çok büyük miktarda artıracak olan İslam Birliğidir. İslam Birliğinin kurulması için biz bir heyet kuralım, bir platform kuralım, entelektüel bir platform olsun ve bu platform hükümetlere, bütün İslam ülkelerindeki hükümetlere, STK’lara ve cemaatlere tavsiyelerde bulunsun.
İslam Birliği ile Müslüman ülkelerdeki sorunlar ve çözüm yolları tartışılırken batıya akan enerji ve tüm varlıklar kendi elimizde kalacak. Ayrıca yetişmiş insan göçü de tersine dönecek. Bu vesile ile ezilen Müslümanlar yeniden nefes alacaklar. Şu anda dünyada zulüm var ama çok katmanlı bir zulüm var. Fakirlik ve fakirliğin getirdiği sorunlar da bir zulüm.
Müslüman coğrafyasındaki maddi zenginlikler, Batılılar tarafından sömürülmekte…
Editör: İslam dünyası kendi sorunları ile yüzleşti mi, hazır mı böyle bir oluşuma?
Ali Kemal Pekkendir: İslam dünyasının başka bir çıkış yolu yok. Akademisyenlerin çalışması ve raporlar hazırlaması gerekir. İslam ülkeleri arasında ortak teknolojik ve ekonomik projeler hazırlanmalı. Bir yandan İslam Barış Gücünün kurulması için fikri ve fiili çalışmalar yapılmalı.
Esasında her alanda çalışmalar yapılmalı lakin şu anda en kritik mesele ekonomiden bile öncelikli olan, akan kanın durdurulması gerekmektedir. Mazlum Müslümanların yaralarının sarılması gerekmektedir. Myanmar'da milyon
Müslüman kesildi, derileri yüzüldü. Bir şey yapamadık. Türkiye uzak coğrafyada olması hasebiyle çok küçük, ufak tefek yardımlarda bulundu. Tamam, yardımlarda bulunduk. Fakat katliamlara engel olamıyoruz. Filistin’de de İsrail’in katliamına, soykırımına engel olamıyoruz.
Bunlara engel olmanın metodu, İslam Barış Gücünün kurulmasıdır. Bunun için medyada, hükümetler indinde her türlü sosyal medyada, fiziki medyada İslam Barış Gücünün kurulması konusu acilen talep edilmeli.
Müslüman ülkelerdeki Müslüman ülkelerin hükümetleri, STK’ları, cemaatleri, tarikatları arasında hatta bilim kuruluşları arasında işbirliği projeleri, ittifak projeleri organize edilmeli ve faaliyetler düzenlenmeli. Yoksa Allah katında mesuldür.
Editör: İslam Birliğinin kurulması fikrine nasıl bakılmakta? Bunun kurulmasının zor olduğunu ve bundan dolayı harekete geçmeyen kitleler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ali Kemal Pekkendir: Biz kolay olacağını söylemiyoruz. Peygamber Efendimizin “kardeş olun” sözünün gereğini yapıyoruz. Kuran ve Hadislerde bize emredilenleri yapmakla mükellefiz. Herkes yaptıkları kadar amel sahibidir. Yapmadıklarının da hesabını ahirette verecektir. Biz kulluk bilinci ile hareket etmekteyiz. Ahir zamanda Müslümanlar bir araya gelecek. Dünya şu anda Gazze'de akan kanı destekliyor. Batı hükümetleri şerde birleşiyor da Müslümanlar hayırda neden birleşmesin. Buna inanmamak Allah korusun iman zayıflığıdır.
Editör: Kimler bu platforma katılabilir?
Ali Kemal Pekkendir: Bu platform tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak kurulmuştur. Kimsenin tekelinde değildir. Bir binası yoktur. Katılım şartları yoktur.
Tek gayemiz, hedefimiz bir İslam
Parlamentosunun, İslam Birliği Meclisinin en kısa zamanda kurulması için fikren çalışmaktır. Bununla beraber
Platformumuzun ilkeleri var. Bu ilkeleri kabul eden entelektüeller aramıza katılabilirler. Nelerdir bu temel ilkeler?
Dediğim gibi İslam Birliği Platformu “bütün müminler kardeştir” anlayışı ile kurulmuştur. Hizipçilik, particilik, fanatik cemaatçilik tefrika doğurdu ve Müslümanların birliğine zarar verdi. Dolayısıyla kardeşlerimize vermemiz gereken desteği, yardımı, tesanüdü veremiyoruz. Kardeşimize nasıl davranmamız gerekiyorsa, öyle davranacağız.
İkincisi Kuran ve Sünnetin zıddına, yani nas ve muhkemat esaslarına aykırı olan hiçbir beyanat ve eylemde bulunamayız. Kuran esaslarına aykırı beyanat ve eylemde bulunmayız.
Üçüncüsü beyin fırtınası ve tam bir serbest tartışma çerçevesinde İslam dünyasının, ülkemizin problemlerini tartışacağız, çözümler üreteceğiz ve üyelerimizin entelektüel birikimlerinden azami derecede istifade etmek istiyoruz.
Sadece Türkiye’de değil, bütün İslam âleminden aramıza katılmak isteyen entelektüeller için bu geçerli.
Dördüncüsü, hiçbir cemaat ve ırk ve mezheb ayrımı yapmıyoruz.
Ayrıca her siyasi görüşten insan aramıza katılabilir, İslam Birliğine inananlar yani. İslam Birliğiyle ilgili yazı, görüşlerde bulunabilirler, onların yazılarından istifade ederiz. Bültenlerimizde yayınlayabiliriz.
Fakat biz Düşünce Merkezi olarak, hiçbir partiye bağlı değiliz. Hiçbir siyasi partiyle bir bağlantımız olmadığını da söylemek isterim.
Dergi ve bültenlerimizde ve çalışmalarımızda da İslam Birliği, İslam kardeşliği, kültürel, ekonomik, teknolojik işbirliği projeleri dışında hiçbir diğer politik olaylara, enflasyon niye yükseldi niye düştü, faizler niye böyle gibi kapitalist sistemin konularına girmiyoruz. Sadece İslam Birliğini ilgilendiriyorsa, İslam Ekonomisi bunlara nasıl çözüm getiriyorsa onları bahsedebiliyoruz.
Evet, bir de Platformumuzda kararlar üçte iki nitelikli çoğunluk ile alınıyor.
Heyetimizin, Platformumuzun uyduğu temel ilkeler de bunlardır.
Editör: İslam Birliğinin önündeki en büyük engeller nedir?
Ali Kemal Pekkendir: Şu an Müslümanlar mezhebi farklılıklarını ortaya koymaları ve ırklarını ortaya koymaları son derece yanlıştır. Müslümanlar, tarihte eşi ve benzeri görülmemiş sosyal, siyasî ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Siyasî görüş farklılıkları ve mezhebçilik Müslümanları birbirine düşürmektedir. İslam akidesinde mezhebler coğrafi farklılıklardan kaynaklanan bir zenginlik ve kolaylık, esneklik tarzı olması gerekirken bir ayrışma nedeni olmamalıdır.
Mezhebler, dinin anlaşılması, açıklanması ve yaşanması ile ilgili hal, fikir, tutum, tavır ve eylemleri içerir.
Şu anda dünyada çok yerde Müslüman kanı akıyor ve biz öncelikle buna dur demeliyiz. Ayrıca ırkçı, menfi milliyetçi yaklaşımlar halkı müslüman ülkelerdeki ve coğrafyadaki barışı ve sahip olunan kültürel, tarihî, insanî ve dinî mirası tehdit etmekle kalmamış aynı zamanda yeryüzündeki Müslümanların huzurunu tehdid eder duruma gelmiştir.
İslam Birliğine inanan her alim, her aydın, her yazar, her siyasetçi, her devlet adamı önceliğini ve söylemini birlik ve beraberlik üzerine temellendirmelidir.
Yaşadığımız yerde adalete uygun ve ahlâki temellere dayanan yaşanabilir bir toplumsal düzen kurmak, Kur’an’ın en önemli hedeflerinden biridir.
Zamanımızda da taassupla ele alınan her konu ve mezhebi tartışmalar ümmet içerisinde ihtilaflara yol açmıştır.
Bu tür ihtilaf ve fitneden uzaklaşmanın yegane yolu; Kur’an ve Sünneti esas alarak, harici düşmanların hücum ettikleri bir zamanda, dahili ihtilaf konularını, farkları unutarak Ehli İman kardeşleri ile, Şii, Sünni, Zeydi, demeden ittifak etmek, tesanüd etmek ve harici düşmanlara karşı beraber hareket etmektir.
Batı, kendi içindeki binbir çelişki ve tenakuzların olmasına rağmen, asırlarca birbiriyle savaştıkları halde Avrupa Birliğini ve Amerika Birliğini kurmayı başardı.
Bizim umutsuz olmamız Kur’an ve Sünnet anlayışı ile asla bağdaşmamaktadır. Umutsuzluk, yeis, şeytanın ve avanelerinin kalbe verdiği korku vesveseleridir. Bu vesveselere aldırmak iman zafiyetidir.
İslam Birliğinin dünya barışına etkisi şöyle olacak. Günümüzde biliyorsunuz dünya güç dengelerini şekillendiren beş tane güç var. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve Japonya..
İki milyarlık İslam dünyasının bu güçlerle eşit saygınlıkta masaya oturamaması yüzünden İslam ülkelerinde Müslüman ümmetin başına büyük zulümler ve adaletsizlikler geliyor. İslam ülkelerinde iç savaşlar, darbeler, iki islam ülkesinin (İran-Irak gibi) birbiriyle savaşması gibi…
Neticesinde fakirlik bizde, işsizlik bizde, temel hak ve insani hürriyetten yoksun olan İslam ülkeleri var. Bazı İslam ülkeleri de anarşi ve teröre ve dahili kargaşalara uğruyor. Bu anarşi ve terör, eninde sonunda Avrupa’ya ve Amerika’ya da zarar verecektir.
Avrupa Birliği niçin kuruldu, NATO niçin kuruldu? Avrupa’da hükümetlerin böyle birbiriyle ittifak ve barış içerisinde çalışması kendi menfaatlerine uygun olduğundandır.
Müslüman devletlerin de kendi halklarının menfaatleri için çalışması birlik kurması elzemdir ihtiyaçtır.
Her asrın ihtiyaçları farklıdır. Düşmanının silahı ile silahlanmak Peygamber Efendimizin tavsiyesidir. Burada şunu da ifade etmeliyim ki Batılıların İslam Birliğinden korkmaması lazım. Çünkü İslam Birliği’nin esası olan İslamiyet dinimiz, kanunlara saygıyı, nizam içinde yaşamayı ve ecnebilerle de dostluk, (onlar tecavüz etmedikleri müddetçe) dostluk içerisinde, müsamelet ile, barış içinde karşılıklı anlayış ile yaşamayı emrediyor bize..
Editör: Son olarak efendim şu anda sağduyulu özellikle Akademisyenlerin, altını çizerek söylüyorum.
Akademisyenlerin bilgi birikimleri var, toplumu yönlendirme güçleri, kuvvetleri var. Onlara ne söylemek istersiniz?
Ali Kemal Pekkendir: Bu röportajımızın son özeti olarak, Akademisyenler deyince tabi biz onları Ulema sınıfından kabul ediyoruz, Alimler mes’uldür. Niçin? Çünkü “El Ulema vereset-ül Enbiya” Hadisi şerifi var. Onlar Peygamberimizin varisleri olduğu için, mes’uller, ahirette mesul olacaklar, mes’uller.
İslam Birliğini kurmakta da mes’uller, sorumlular.
Hadislerden öğrendiğimize göre Ahirzamanda Hz. Mehdi hem maddi hem de manevi çok fütuhata vesile olacaktır. İslam'ın inkişafına vesile olacaktır. Hz. Mehdi'nin en büyük kuvveti de Seyyidler Cemaati olacaktır.
Zaten Bediüzzaman Hazretleri, Seyyidleri birinci derecede sorumlu gösterirken, dertlerin çözümünde, Ahirzamanda
Hadislerin bahsettiği Hz. Mehdi ile birlikte Seyyidler ve Ümmet birlikte bu birliği sağlayacaktır. Efendimiz hadislerde bize bunu beyan ediyor.
Çünkü Mehdi bir şahıstır ve hem de şahsımanevidir. Mehdi bir kişidir, ama tek başına mücahede ve mücadele etmeyecek. Çünki zaman cemaat ve şahsımanevi zamanıdır. Bir tek kişi, ferd, bir komiteye, cemaate, ordulara karşı sinek gibi zayıf kalır. Adetullah, sünnetullah kanunları bu imtihan dünyasında câridir, bozulmaz. Mehdi deyince Mehdiyeti, Deccal deyince
Deccaliyeti anlamalıyız…
Aynen Peygamberimizin Sahabeleri olduğu gibi, Mehdi’nin de arkadaşları, cemaati, cemiyeti, milyonlar kuvvetinde ordusu olacak. Peygamberimiz bile
Sahabeleri ile İslamiyet’i dünyaya yaydı.
Bundan dolayı biz Hz. Mehdi’yi tembelce beklemek yerine, Mehdiyet manası ve şahsımanevisi içinde üzerimize düşen vazifeleri yapmak ile mükellefiz. Herşeyi O’na bırakıp çalışmamak islam akidesine tersdir. Bilakis tüm gayretimiz ile İttihad-ı islam için çalışmalıyız.
Platformumuzda da Seyyid kardeşlerimiz var. Ayrıca Ehli Beyt Seyyidleri ile teşriki mesai ve iletişim içindeyiz.
İşin özeti olarak Seyyidlerin ve Ulemanın,
Akademisyenlerin bu büyük mesuliyetlerine, vazifelerine sahip çıkmalarını ve tam bir fedakarlıkla, gayretle İslam Birliğinin, İslam Barış Gücünün kurulması için ellerinden ne geliyorsa çırpınmalarını, gayret etmelerini rica ediyoruz, dua ediyoruz, yalvarıyoruz.
Bu vazifeyi yapsınlar ki İslam Dünyası bu zilletten, fakirlikten, kargaşalardan kurtulsun. Alem-i İslam ve Dünya kurtulsun inşaAllah. Lillahil Fatiha….