"Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir topluluğun, Allah’a ve peygamberine düşmanlık eden kimselere -babaları, oğulları, kardeşleri yahut diğer akrabaları da olsa- sevgiyle bağlandıklarını göremezsin. İşte Allah bu müminlerin kalplerine imanı nakşetmiş ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir." (Mücadele Suresi-22)
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size âyetlerini işte böyle açıklar. (Ali İmrân,103)
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler (sadık dostudurlar). İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır.. (Tevbe, 71)
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah bulanlardır. (Haşr, 9)
Allah Rasûlü Mescid-i Nebevî'nin inşasından sonra Muhâcirler ile Ensâr'dan doksan sahabe arasında ikişer ikişer kardeşlik akdetti. Kendisi de Hz. Ali'yi kardeş edindi.
Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman aralarında akrabalık bağı olmaksızın, Rasûlüllah'ın ihdas ettiği kardeşlik dolayısıyla Ensara varis oluyorlardı.
Âyette şöyle buyruluyor:
"O kimseler ki iman edip hicret ettiler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda mücadele ettiler. O Ensar ki Muhacirleri barındırdılar ve onlara yardım ettiler. Onlar birbirinin velileridirler (yardımcı ve dostlarıdır). (Enfâl, 72).
Hiçbiriniz kendi nefsiniz için istediğinizi, kardeşiniz için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz. (Buhârî, imân, 7)
Siz mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi söyleyeyim
mi: Aranızda selamı yayın. (Riyad-üs Salihin, c.2, Hadis 851)
Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir. Hadisi rivâyet eden Ebû Musa El-Eş'arî'nin bunu tarif için parmaklarını birbirine geçirdiği zikredilmektedir. (Buhârî, salat, 88, Mezalim, 5; Müslim, birr, 65; Tirmizî, birr, 18; Nesâî, zekat, 67)
Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. (Hicr Suresi, 47)
Birbirinizle kinleşmeyiniz hasetleşmeyiniz birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz.. (Buhârî, Edeb, 57; feraiz 2; Müslim, birr, 23; Tirmizi, birr, 24)
Bir kişiye, müslüman kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak yeter. (Müslim, I, 32)
Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu haksızlıklara teslim etmez. (Buhari, Mezalim, 46)
Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece Allah da onun yardımında olur. (Müslim, Zikir, 48)
Şeytan, Kıbleye dönen mü'minlerin artık kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir; fakat onları birbirine düşürmekte (hala ümitlidir).
(Tirmizi, Birr, 25; Müslim, Münafikun, 65)
Bu Ayet ve Hadislere göre kardeş olmak, arkadaş ve sadık dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir; bunu fiili olarak göstermek demektir; yardımlaşmak ve dayanışmak demektir. Kur’an’ın öngördüğü kardeşlik bunu gerektirmektedir.