‘’İÇİMİZDEKİ BEYİNSİZLER YÜZÜNDEN BİZİ HELÂK EDER MİSİN ALLAH’IM’’?

Havasını teneffüs ettiği, suyunu içip ekmeğini yediği ülkesine insan ihanet eder mi?

–       Etmez elbette.

–       Ama bu yapılanlar ne?

Suriye’de mazlumlara yardım götüren TIR’lar ihbar ediliyor. Polis ve  jandarma durduruyor. MİT devreye giriyor, dinlemek ve kâle almak istemiyorlar. Devleti ve devletin Başbakanını güç durumda bırakmak istiyorlar.

Anlatılan ve yazılanlara bakarsanız, devleti, Suriye’deki terörist saydıkları güçlere yardım ediyor diye göstermeye, dünya kamu oyunda mahkum etmeye çalışıyorlar. Yapıcı muhalefet yapmayı bir türlü beceremeyen, muhalefet denilince: yapılan her şeye karşı çıkmak anlayan muhalefet partileri de, mal bulmuş mağribî gibi, bu uluslar arası tezgaha, dört elle sarılıp basıyor yaygarayı. Bindikleri dalı kesiyor, başarısızlıklarını saklamak için.

Bu ülke hepimizin. Başka bir TÜRKİYE yok. Hep beraber bu gemideyiz. Gemi batarsa hep beraber batacağız. Düşmanların tezgahına gelip hükümete veryansın etmek sizi, daha da sevimsiz yapıyor. Halk artık üç-beş yüksek tırajlı gazetenin GAZIYLA karar verecek seviyeleri çoktan aştı. Halk artık bu tezgahların dışarıda hazırlanıp, içerideki gafiller eliyle yürütülmeye çalışıldığını görüyor, biliyor. Siz, kemikleşmiş oy kitlelerinizi bile tutamayacak, tutarsız bir yol izliyorsunuz. Millet, ülkeyi on bir yılda inanılamayacak derecede ileri götüren, bir iktidarı gördü. İktidarın laflarını dinleyip aldanmıyor, yaptığı yollarda arabayla yürüyor, hızlı tirenine  biniyor, Türkiye ve dünyanın her yerine uçan tayyaresi ile seyahat ediyor, feribotuyla denizde gidiyor. Hastahanelerde aylarca gece yarısı sıraya girebilmek için nöbet beklemeden muayene ve tedavi olabiliyor. Parasıyla beraber dünyada itibarının arttığını hissediyor, yaşıyor.

Ama siz ne yapıyorsunuz? İktidar köprü yapıyor, havaalanı, kanal yapacağım diyor, siz orası münasip değil, şuraya yapalım demiyorsunuz da, yapmayın, vazgeçin diyorsunuz. Olmadı, gezi olayları yapıp, dolaylı-direk destek veriyorsunuz. İktidar bir şeyler yapıyor, siz yaptırmamaya çalışıyorsunuz.

‘’Hiç bilenlerle bilmeyenler  bir olur mu?’’ deniliyor ya, hiç iş yapanla yaptırmayan bir olur mu? Milletin bu kadarını düşünüp değerlendiremiyeceğini mi zannediyorsunuz? Ne kadar da zavallı duruma düşüyorsunuz.

Ana muhalefetin zaten sicili bozuk. Kadîm bir din düşmanlığı kemiklerine işlemiş, bir türlü söküp atamıyor, kendini yenileyemiyor. Millet sizin astığınız âlimleri unutmadı, evinde Elif Cüzü bulundu diye karakollarda öldüresiye dövülen insanları unutmadı. Hâlâ 1930-40 lardan kurtulamamış. Bir-iki oy kaygusuyla çarşaflılara rozet takıp, müftüleri milletvekili yapsa da, pek inanılmıyor, samimi bulunmuyor.

Hiç halkın içinde dolaşıp millet ne düşünüyor diye araştırmıyor musunuz? Hep dar bir çevrede, kendi kendinizle konuşup, herkesi böyle düşünüyor zannediyorsunuz. Aldanıyorsunuz. Kendiniz inanmıyorsanız bile, biraz olsun bu milletin inancına, değerlerine saygılı olmayı öğrenin.

Uyanın artık, Üsküdar’da sabah oldu. Aylar yıllar geçiyor, devran dönüyor. Biraz değişin, gelişin, asra ayak uydurun.

Önce şu altı oku bir değiştirin. Millet o okları kendilerine çevrilmiş tehdit gibi görüyor. Neyse, size akıl vermek bana düşmez. Zaten ne kadar doğru söylediğimi görüp anlasanız bile, bunu Ali Yüksel söyledi diye, aksini yapmaya kalkarsınız.

Rahmetlik babam derdi: ‘’Oğlum! Söylenecek söz çok, ama ceremeye verilecek param yok’’

‘’Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.’’ Selam ve dualarımla, aziz okuyucularım.

Ali YÜKSEL

a.yukshel@yandex.com