Acet'in köşe yazısı şöyle;
2020’nin bugüne kadarki en güzel haberlerinden biri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen ay müjde olarak duyurduğu Karadeniz’den gelen doğalgaz keşfi oldu.
1,9 milyar varil petrol eşdeğerinde 320 milyar metreküp doğalgaz keşfi ile Türkiye, tarihinin en büyük rezervini buldu.
Ayrıca Sakarya doğalgaz sahasında yapılan bu keşif, 2020 içinde dünya genelinde yapılan keşif listesinde toplamda ikinci, denizlerde yapılanlar arasında ise birinci sırada yer aldı.
Ama hikaye burada bitmiyor.
Ağustos ayında ilk keşif müjde olarak verildiğinde aynı bölgede iki katman daha olduğu, oralarda yapılacak sondaj çalışmalarıyla bulunan doğalgaz miktarının yukarı doğru ‘güncellenebileceği’ söylenmişti.
Şimdi o ikinci müjde için ayları değil, haftaları saymaya başlayabiliriz. Çünkü yürütülen çalışmalar umut verici yeni veriler sunuyor.
“HAMSİ DEĞİL BALİNA YAKALADIK”
Türkiye’yi yıllık 41 milyar dolarlık ithal enerji yükünden kurtaracak, hatta bu alanda ihracatçı konumuna getirebilecek bu keşiflerle ilgili olarak, bu tarihi süreci yöneten çevrelerden dinlediklerimizi aktarmak istiyorum.
Deniyor ki;
“Yakın dönemde çok önemli yeni güncellemeler gelecek. Bu, ay bile olabilir. Bu keşif, orada bulunan rezervin daha çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Muazzam bir havza burası. Hani hamsi mi yakaladın, köpekbalığı mı diye sorsalar şunu söyleyebiliriz: Balina yakaladık. Balina.”
Devam edelim:
“Burası (320 milyar metreküplük gazın bulunduğu bölge) o havzanın en köşesinden kazdığımız ilk kuyu. Burası, topografyası, kil altyapısı, kum altyapısı ile inanılmaz yumuşak bir bölge. Akdeniz daha zor. 5 bin-6 bin metre kazılıyor. Topografik yapısı sert. Ama burası, yani Karadeniz öyle değil.”
“İYİ Kİ GAZ BULMUŞUZ PETROLÜN 20 SENELİK ÖMRÜ KALDI”
Keşke gaz değil de petrol bulsaydık diye düşünenlerden misiniz?
Petrolü doğalgazdan daha değerli bulan bir yaklaşım olduğunu biliyoruz.
İşi bilenlerden “İyi ki gaz bulmuşuz” ifadesini duyana kadar ben de öyle düşünüyordum doğrusu.
Petrolün eski cazibesinin kalmadığı söyleniyor. Elektrikli kullanımların yaygınlaşmasıyla değerinin daha da azalacağı dile getiriliyor. Hatta tarih veriliyor, önümüzdeki 20 yıl içerisinde petrolün bir öneminin kalmayacağı ifade ediliyor.
Peki ya doğalgaz?
Bu sürecin mimarlığını yapan çevrelerin anlattıkları üzerinden ilerleyelim:
“Isınmadan, sanayiye, enerji santrallerine, hatta Petro/kimya tesislerine kadar tamamı gaz merkezli. Hayata nasıl yansıyacak. Kışın, vatandaş 400 lira fatura mı ödüyordu. 100 lira ödeyecek. Sanayiye katkısı ne olacak? Üçte birini, dörtte birini ödeyecekler. Rekabet imkanı artacak. İhracat kapasitesi artacak. Üçüncüsü elektrik. Gazla çalışan enerji santralleri.
Bir denklemdeki bir değişken nasıl diğer değişkenleri bozuyorsa negatif anlamda, pozitif anlamda da böyle etkiliyor. Çarpan etkisinin farkında mıyız?”
90’lı yıllarda gizlilik içinde yürütülüp karara bağlanan, şaibeli, yüksek fiyatla “Al ya da öde” gibi ağır yükümlülükler getiren doğalgaz anlaşmalarının kontrat süreleri 2021 yılından itibaren dolmaya başlayacak.
Karadeniz’deki bu keşifler, bu anlamda da çok değerli bir zaman diliminde gündemimize girmiş oldu.
Bu ülkelerden gaz almaya devam edecek olsa bile, Türkiye’nin pazarlık gücü ciddi anlamda yükselmiş durumda.
Birkaç gün önce Reuters’a açıklamalar yapan üst düzey bir Enerji Bakanlığı yetkilisi, “Türkiye’nin 2021 sonuna kadar sona erecek olan 16 milyar metreküp doğalgaz alım kontratını yenilemek için daha rekabetçi fiyatlar ve daha esnek kontratlar görmek istediğini” söyledi.
Bu ne anlama geliyor?
Artık gerekmesi halinde “Senden gaz almıyorum” deme lüksüne sahip oluyoruz anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 7 Eylül’de yapılan Kabine toplantısından sonra millete sesleniş konuşmasında şunları söylemişti:
“Sakarya doğal gaz rezervi 1,9 milyar varil eş değeri olan petrol karşılığıyla dünyada bu yıl keşfedilen ikinci en büyük kaynaktır. Ayrıca gaz kalitesi bakımından da dünyadaki sayılı rezervler arasındadır. Yeni müjdelerle bu sevincimizi daha da artıracağız.”
Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği müjdelerin ayak sesleri duyuluyor.
Enerjide paradigma değişikliği anlamına gelen, Türkiye’nin cari açık sorununu bitirecek tarihi bir sürecin içinden geçiyoruz.
Bilmem farkında mısınız?
Loading...