Gözleri var görmüyorlar!

Birilerinin gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor. Bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar, öğrenmek, anlamak da istemiyorlar, çünkü gerçekler işlerine gelmiyor.

Kral Hüseyin, sonunda Trump’u ziyaret edip, Gazze planına destek verebileceğini ve bu konuda Mısır ve Suud yönetimi ile birlikte konuyu müzakere edeceklerini ve ortak bir karar vereceklerini söyledi. Görüşme öncesi, sonrası çok tedirgin, korkmuş, ne yapacağını bilmez gibi bir hali vardı. Bu durum aslında kralın şahsında Ürdün halkına, Arap halkına karşı kaba bir davranış olarak görüldü, halk nazarında. Mısır ve Suud yönetimi bu konuda yeni bir açıklama yaparak Tehcir/ve mecburi iskan politikasını reddettiler. Kral Hüseyin yalnız kaldı. Şimdi eğer ülkesinin başında kalacaksa bir karar vermesi gerek. Değilse, bu saatten sonra Ürdün’de her şey olabilir. Aslında diğer ülke yöneticileri de  kendi halkları nazarında aynı durumdalar. Ya hu dün Osmanlı Ermenileri tehcir ve Mecburi iskana tabi tuttu diye kıyameti kopartanlar bugün bize ne diyor. Kaldı ki, Osmanlı döneminde “tehcir” dediklerini, kendi ülke sınırları içinde uyguladı.

Eğer Almanya, AB ülkeleri Trump’a bu gün “Hayır” diyorsa, bu biraz da İngiltere’nin Trump'a karşı olmasından kaynaklanıyor. İngiltere’yle birlikte AB, NATO ülkelerinin çoğu, Rusya ve Çin de Trump'a karşı. ABD halkının en az yarısı da karşı. O zaman Trump’ın tek başına uzun süre ayakta durması mümkün olmayacak gibi. Trump karşıtları bu gün birlikte hareket etse de, Trump sonrasında batı yeniden Globalistler ve AntiGlobalistler olarak tekrar bölünecek. Bunu da görmek gerek. Aslında şu anda her iki kanatta yamalı bohça koalisyonu, düşman kardeşlerin, ortak düşmana karşı ittifakları gibi bir yapı arz ediyor. Bugün önümüzde bölünmüş bir dünya var. Artık dünyada bütünlük arz eder tek bir iktidar bile yok. İsrail bile paramparça. Bunun da anlamı şu, dünya sadece siyasi değil, dini, mezhebi, ahlaki, ideolojik, felsefi, vicdani, içtimai, iktisadi bir krizle karşı karşıya. Ve bu kriz uzun sürecek. Yeni bir nizamın inşası için yeni kavram ve kurumlara ihtiyaç var. 19.YY sonunda savaş yıllarında, Kapitalizm, Komunizm, Faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. YY’ı anlamak ve bir nizam inşası mümkün değil. Kurtuluşa giden yolda, önce “kurtarıcı lider fitnesi”nden kurtulmak gerek. Kurtuluş toplumun Hak ve Adalette anlaşması ve kendini ahlaken dönüştürmesi ile mümkün. Peygamberler de geldi, Allah (cc) kitab da gönderdi, sonuç ortada. Bizler kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Ey ahali! Din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmekten vazgeçin, adil şahidler olun, yoksa helak olanlardan olacaksınız!

Aslında, biz Gazze’yi, Mescid-i Aksa’yı, Arz-ı Mevud’u konuşuyoruz, onlar başkenti doğu Kudüs’te bir yer olacak olan, egemen ve birleşik,  bağımsız bir Filistin devleti”nden söz ediyorlar. Kulağa hoş geliyor değil mi? Bir kere kurulacak Filistin devletinin bağımsızlığı lafta, kağıt üstünde. Bu devlet dedikleri “şey”in (!?) başında Abbas olacak. Yani FKÖ’nün devletleşmiş şekli bir yapı. Hatta o bile değil. Bu devletin içinde Falanjistler, Dürziler, Arap Hristiyanlar, Musevi Araplar, Ateistler, Laikçiler, Sosyalistler, Masonlar, LGBT’liler daha bir takım gayrimüslim unsurlar da yer alacak.. PYD’ye vaadedilen Kürdistan da böyle bir şeydi. İçinde tüm SDG unsurları, Ermeniler, Süryaniler, Ezdiler, Dürziler, herkes vardı. Kürdistan ve Filistin devleti dedikleri işin kandırmacası.

Bakın, “Birleşik” derken, aslında işgal altındaki topraklardaki değişik bölgelerde öbek öbek  bulunan Filistinliler ve hatta Refah, Batı Şeria’daki BM gözetimindeki mülteci kamplarındaki Filistinliler de, İsrail'in kendilerine göstereceği, Golan ve Cebel-i Dürz bölgesindeki topraklara tehcir edilecek! Daha durun, “Birleşik Filistin” hilesinin içinde gizli bir de Gazze’nin boşaltılması, tehciri söz konusu. İş Gazzelilerin tehcirinden ibaret değil, Gazzeliler anlaşmalı ülkelere tehcir edilirken, orada mecburi iskana tabi tutulacaklar. Oradan çıkışlarına izin verilmeyecek. Yani sürgüne gönderilecekler. Bitmedi, Gazzeliller tehcir edilirken tek tek kimlik taramasından geçirilecek, Kassam Tugayı mücahidleri götürülüp, büyük ihtimalle sorgulanıp infaz edilecek. Hamas Üyeleri tutuklanacak, geri kalanlar, tehcir’e zorlanarak değişik ülkelerdeki “Toplama kamplarında /Temerküz kamplarında” “Mecburi iskan”a tabi tutulacaklar. Bu kamplar büyük ihtimalle yapılan anlaşma ile, kurulacak “Filistin devleti”(!?) ve İsrail’in ve ABD’nin izleme ve denetimine, takibine açık olacak. Yani MOSSAD ve CIA işin içinde olacak.

Abbas denilen bu adam, Dahlan’la beraber çalışıyor. Daha yıl başında  Gazze’nin kendilerine devredilmesini, kendilerinin yönetimine ve denetimine, güvenliği ile ilgili görevlendirilmesini talep ediyordu. Hatta bunun için 300 kişilik bir görev grubu da oluşturulmuştu.. İslam ülkeleri yöneticileri yemin etmiş gibi, Hz. Ömer’in “Kudüs Emannamesi”ni, Mescid-i Aksa’yı, Arz-ı Mevud’u, ağızlarına bile almıyorlar. Gazze konuşulurken, Kudüs konuşulurken, Filistin devletinden söz etmek bir aldatmacadır. Konuyu çarpıtmaktır.

Bakın Kurulacak Filistin devletinin denize sınırı olmayacak! Kurmayı düşündükleri Kürdistan devleti için Doğu Akdeniz’de kapı açacak olanlar, Filistin devletini kendi devletleri yanında Lübnan, Suriye, Ürdün sınırları içine hapsedecekler. Kurulacak Filistin devleti’ni, kendilerine Doğudan gelecek saldırılara karşı canlı kalkan olarak kullanılacak. Aynı şekilde bir Pazar, ucuz işgücü olarak da kullanacaklar tabi.  Bu devletle anlaşarak Kudüs ve Gazze ve diğer işgal altındaki topraklardaki haklarından vazgeçirecekler. Diğer Arap ülkelerine de bunu onaylatacaklar. Türkiye’yi de bu kirli planlarına garantör yapmak istiyorlar. Böylece, Türkler de, Arab’lar da Filistin halkı da, İslam ülkeleri de buradaki haklarından ve taleplerinden vazgeçmiş olacaklar ve aynı zamanda İsrail de varlığını meşruiyet kazandırmış olacak.. Ve tabi daha sonra yine kaldıkları yerden devam edecekler.

Biz bu konuda “Arapçılık” ya da “Filistin milliyetçiliği” yapmıyoruz. Bu onların meşru haklarını savunmadığımız anlamına da gelmiyor. Bu konu bizim için ve Gazzeliler, Hamas, “Müslüman Filistin halkı” için önce “din davası”dır. Sonra “insanlık davası”dır, sonra “tarih davası”dır. Bölge halklarının hepsi için bu gelecek davasıdır. Bu anlamda bu dava insan olan herkesin davasıdır.

Dün Hz. Musa zamanında o dönemde bu topraklarda yaşayan zalim yöneticilerin elinde ezilen bir halk vardı. Biz o gün Filistin topraklarındaki zalimlere karşı Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa ile birlikte olanlardan yanaydık. Aynı inanç ve düşünceyle, bugün Filistin halkının yanında Hz. Musa’nın yolundan ayrılıp Şeytan’ın peşinden giden Siyonist’lere karşıyız.

Onlar tahrif ettikleri kitaplarında Dar-us Selam’a girerken herkes öldürüp, her yeri yakıp yıkmaktan söz eder. Kur’an-ı Kerim’de yazılan şekli ile şehre kapısından girilmesini, şehre hakim olan zalimler topluluğunun şehirden çıkartılmasını, zalimlerin yargılanıp cezalandırılmasını, direnirlerse savaşılması ister. Biz o gün Firavun sarayında Hz. Haacer’ den, Hz. Asiye’den, Hz. Maşite’den  yanayız ve Firavuna karşıyız. Hz. Musa’da, Hz.Davud’da Hz. Harun da, Hz. Yuşa da, Hz. Süleyman da, Hz. Yakub da bizim peygamberimiz. Onlar da Müslümandı. Hz. İsa da bizim peygamberimiz. Gazzeliler ellerindeki sapan taşları ile Hz. Davud'un peşinden koşuyorlar, Trump Fil ordusu ile geliyor, Netenyahu Goliath’ın ayak izinden koşuyor. Hz. Meryem de bizim annemiz. Ve biz bu gün, Hz. Musa’nın Sina’da Lanetlediği, buzağıya tapanların zihniyet ikizlerini lanetliyoruz. Tevrat’taki  “Dinle ey İsrail!” diye başlayan mesajda lanetlenenleri lanetliyor ve mazlum ve kahraman Gazze halkını Allah’ın selamı ile, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman’a Hz. İsaya ve Hz. Muhammed’e salat ve selam ederek selamlıyoruz. Trump ve Netanyahu ve Siyonist dostları, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Gazze bundan sonrası için bizler açısından bir “turnosol kağıdı” görevi yapacak. Bakacağız, yerli ve milli sandıklarımız bakalım kimin ayak izinden yürüyor. Yaldızlı sözlere, boş laflara karnımız tok. Bakacağız Mısır’da kim zamane Firavun’ları Siyonistlerin izinden gidiyor, kim Tevhid sancağını tutuyor.

Sahi, konuyu TEOPOLİTİK bir bakış açısı ile gören, yorumlayan, çözüm teklif eden kimse var mı çevrenizde!  o anlı şanlı cemaat liderleri ne yapıyor? Partizanlığı bırakalım artık. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab konumuna yükseltenler de, bu cinayetin suç ortakları olacaktır. Onları yakacak ateş, bunlara da dokunacaktır. Biliyorsunuz: Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz ŞeytanlardırMedia’ya bakın bakalım, neler anlatıyorlar?. Çoğu bundan sonra Trump ve Netanyahu'nun ne yapacağını, bunun bize artısının eksisinin en olacağı, dünya ve bölge siyasi üzerindeki etkisi ve bu denklemde Türkiye’nin yeri ne olacak onu konuşuyorlar. Siyasi kehanetlerde bulunuyorlar. Kim, Allah indinde nerede duruyor görmek istiyorsanız, kulaklarınızın duyduklarından önce ayaklarına bakın bakalım, o ayaklar nereye gidiyor. Şeytan’ın dostları arasında Şeyh de var, Fahişe de. Dikkat edelim, Şeytan ve onun dostları bizi Allah’la (cc) aldatmasın. Selam ve dua ile.