Genel

Emine Hanım’ın vizyonu

1986 yılından bu yana (-çok kısa bir ara dışında-) gazeteci olarak cumhurbaşkanı ve  başbakan eşlerini de takip etme şansı buldum.

Turgut-Semra Özal ikilisini de…

Süleyman-Nazmiye Demirel ikilisini de…

Tansu-Özer Çiller…

Bülent-Rahşan Ecevit…

Necmettin-Nermin Erbakan…

Mesut-Berna Yılmaz…

Ahmet Necdet-Semra Sezer çiftini de…

Abdullah-Hayrunnisa Gül ikilisini de…

Nihayetinde Recep Tayyip-Emine Erdoğan çiftini de takip etme şansı buldum.

Cumhurbaşkanı ve başbakan kadar eşleri de hep gündemde oldu. Kimileri skandallarla magazin sayfalarının konusu oldu.

Kimileri, bazı sosyal projeleri himaye etmeleriyle…

Ne ki Emine Erdoğan Hanımefendi, saydığımız “eşler” arasında büyük bir farkla öne çıktı.

***

Erdoğan’ın başbakanlıktaki ilk yıllarında başta Avrupa Birliği liderleri olmak üzere batılılarla yaptığı görüşmelere eşi Emine Hanım’ı ısrarla götürdüğünü hatırlıyorum.

Bir keresinde, Emine Hanım’a, “Yanımda dimdik yürüyeceksin. Alışacaklar. Başörtüsüne ve bize alışacaklar” dediğine ilişkin cümleler kurduğuna ilişkin bilgiler kulağıma kadar gelmişti.

İşte o günden bugüne, Emine Hanım, eşi Tayyip Bey’e hem ayak uydurdu hem özellikle “sosyal” konularda yükünü aldı.

Erdoğan çiftinin arasındaki letafetli muhabbetten hiç söz etmiyoruz. Sadece Tayyip Bey’in, Mehmet Barlas’a yıllar önce verdiği bir röportajda, (Allah Emine Hanım ve Tayyip Bey’e bereketli uzun ömür versin) “Allah’tan dileğim, ben Emine Hanım’dan önce ahirete göçeyim. Yoksa bana kim bakar” dediği cümleleri hatırlatıyorum. O kadar!

ERDOĞAN’IN HER DAİM YANINDA DİMDİK YÜRÜDÜ

Dünyanın mazlum coğrafyalarında, mazlumlarla birlikte ağlayan da Emine Hanım’dı; AB toplantılarında eşinin yanında dimdik yürüyen de.

Türkiye’de başlattığı “Sıfır Atık” projesini Birleşmiş Milletlerin gündemine taşımayı başaran da Emine hanımdı, yetimhanelerdeki çocukların başını okşayan da…

Şimdi artık, Emine Hanım’ı Türkiye ve yurt dışındaki “yumuşak güçlerimizin” hamisi olarak görüyoruz! TİKA’yı da Yunus Emre Enstitüsü’nü de Maarif Vakfı’nı da gözeten, destekleyen duruşuyla…

***

Bütün bu girizgahı, dün Çankaya Köşkü’nde katıldığım yemeği anlatmak için yaptım.

14’ncü Büyükelçiler Konferansı çerçevesinde Çankaya Köşkü’nde Emine Erdoğan Hanımefendi’nin ev sahipliğinde kadın büyükelçiler ve büyükelçi eşlerine verilen öğle yemeğindeydim.

***

Emine Hanım, programda yaptı konuşmada Türkiye 100 yılının uluslararası perspektifine atıf yaptı

Gönül coğrafyamızın sınırlarının ne kadar büyük olduğunu hatırlattı…

İnsani değerlerin erozyona uğradığı bu çağda, insanlığa rol model olabilecek geçmişimizi hatırlattı.

Emine Hanım konuşurken hem masamızı paylaştığımız hanımefendileri izledim hem salondaki diğer katılımcıları.

Açıkçası biraz da “tedirgin” olarak oturduğum masada gördüğüm manzara beni ziyadesiyle rahatlattı, mutlu etti.

Çünkü, büyükelçi ve eşleri hanımefendilerin “Türkiye 100 yılı mefkuresine” olan inançlarını Emine Hanım’ın konuşmasına verdikleri “olumlu” tepkide gördüm.

Zihnimin bir yerlerinde kalan olumsuz “tortu”yu biraz daha sildim!

“TÜRKİYE DÜNYANIN VİCDANI OLMAYA DEVAM EDECEK”

Emeni Hanım konuşmasında, Türkiye’nin yer yüzünde neye tekabül ettiğini çok çarpıcı cümlelerle anlattı.

"Türkiye her daim sahada olacak, dünyanın vicdanı olmaya devam edecek" dedi mesela…

İnsani değerlerin tükendiği, çoraklaşan dünyada, "İnsanlığa rol model olacak, medeniyet ve kültür kahramanlarıyla dolu geçmişimiz en büyük zenginliğimizdir" dedi, mesela.

"Gönül coğrafyası" olarak tanımladığı coğrafyanın kat be kat daha  büyük olduğuna vurgu yaptı,

“Gönül coğrafyamız Türklerin tarih boyu kurdukları bütün devletlerin ulaştığı fiziksel sınırların çok daha ötesindedir” dedi mesela.

Gönül coğrafyamızda yapılan çalışmaları anlattıktan sonra, "Milletimizin ismi, dünyanın bütün mazlumlarının gönül mabetlerinde, merhamet, şefkat, cömertlikle özdeşleşiyor" diyerek, yıllardır büyük öz veri ile yapılan çalışmaların nasıl karşılık bulduğuna işaret etti mesela.

"Bize düşen, dünyanın giderek çoraklaşan iklimine can suyu verebilmektir" diyerek, Türkiye’nin iddiasını, Türkiye’nin “uç beyleri”ne hatırlattı.

"İnsanlığa rol model olacak, medeniyet ve kültür kahramanlarıyla dolu geçmişimiz, en büyük zenginliğimizdir. Mevlana'nın deyimiyle kalpten gelen sözlerimiz tüm dünyada, kulakları aşıp kalplere ulaşıyor. Aynı şekilde Hacı Bektaş Veli, Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre'nin mayalayacağı gönüllerle, dünya barışına bir adım daha yaklaşacağımıza inanıyorum. Bize düşen, bu muhteşem miras vasıtasıyla, dünyanın giderek çoraklaşan iklimine can suyu verebilmektir" dedi.

***

Emine Hanım, Sıfır Atık projesiyle “çevre” bilincinin oluşmasında büyük öncülük ediyor. Dezavantajlı gruplara yönelik farkındalık projelerini himaye ediyor.

Mazlum coğrafyalara dönük “yardım” faaliyetlerini, sosyal projeleri destekliyor. Türkiye’nin yüzlerce yıllık kültürel ve insani birikiminin yeryüzünde kabul görmesi için olağan üstü gayret sarf ediyor.

Çankaya Köşkü’ndeki seçkin misafirleriyle hem hal olurken de yine Türkiye’nin sınır ötesindeki “yüzleri”ne seslenerek dünyaya bir şey söyleme çabasındaydı. Gördüm.

**

Dünyanın Emine Hanım’ı daha dikkatlice takip ettiğini söyleyerek bitirelim.