Robert Zoellick’ten boşalacak Dünya Bankası Başkanlık koltuğuna oturacak kişi konusunda ne umutlara kapılmıştık!
Mesela ilk kez bir kadının IMF Başkanı olmasının ardından pekâlâ Dünya Bankası Başkanı da bir kadın olabilirdi. Hele söz konusu olan yoksulluk ve kalkınma sorununa odaklanmış bir kurumsa, bir kadın tarafından yönetilmesi, erkeğe göre daha verimli olabilirdi...
Önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Susan Rice’ın isimleri dolaştı kulislerde. Ardından PepsiCo’nun CEO’su Hint asıllı Amerikan vatandaşı Indra Nooyi ön plana çıktı.
ABD ve Avrupa dışındaki Yükselen Pazar ülkelerinin 2 adayından biri de kadındı: Nijerya eski Maliye Bakanı ve Dünya Bankası’nın eski üst düzey görevlisi Ngozi Okonjo Iweala’ydı, -ki kendisi hâlâ bu yarışta iddialı olduğunu belirtiyor. (Diğer aday Kolombiyalı’ydı)

Dünya Bankası’na aday
Kenya ve bazı diğer Afrika ülkelerinin adayı, kendisini yıllardır kalkınma sorunlarına adamış, ünlü ekonomist Prof. Jeffrey Sachs’tı. Sachs’ın Amerikalı olması, IMF Başkanlığı’na Avrupalı, Dünya Bankası Başkanlığı’na hep bir Amerikalı’nın atanması geleneğini de bozmayacaktı...
Ne var ki önceki gün aday önerme süresinin dolmasına dakikalar kala ABD Başkanı Barack Obama, dünyada son dönemde olan-biteni hiçe sayarak, bugüne kadar hiç telaffuz edilmemiş bir ismi, Güney Kore asıllı Amerikan vatandaşı, Dartmouth College Başkanı Jim Yong Kim’i ABD’nin Dünya Bankası başkan adayı olarak açıkladı. Ve her şeyin değişmekte olduğu bir dünyada farklı beklentiler içinde olanlar, Obama’nın 55 yıl önce konulmuş ve köhnemiş düzenlemelere göre hareket etmesini tepkiyle karşıladı. Örneğin dünkü The Guardian gazetesindeki başyazıda Obama’nın açıklaması “bu kokuşmuş ve yozlaşmış süreç” sözleriyle eleştirildi.

‘Kokuşmuş süreç’
Nedir bu kokuşmuş süreç derseniz küçük bir hatırlatma: Dünya Bankası Başkanı’nı, bankanın hissedarı olan ülkeleri temsil eden Yönetim Kurulu seçiyor. Bir adayın seçilebilmesi için, oyların en az % 85’ini alması gerekiyor ve ABD’nin % 16.41 oy hakkı var. Yani ABD’nin oy vermeyeceği bir adayın seçilebilme şansı sıfır!
Buna karşılık ABD’nin, Avrupa ülkelerinin desteğini alması halinde kendi adayını seçtirme şansı var. IMF ve Dünya Bankası’nın (DB)?kuruluşundan bu yana IMF Başkanı hep Avrupalı, DB Başkanı hep Amerikalı olmuş.
Ancak dengelerin tamamen değiştiği bir dünyada, bu geleneğin sürmesine karşı tepkiler giderek yoğunlaşıyor. Nijeryalı aday Bayan Iweala’nın, uluslararası çevrelerde kendisini kanıtlamış bir ekonomist ve kamu görevlisi olarak şu dönemde ideal bir DB Başkanı olacağı vurgulanırken, Obama’nın adayı Kim’in, kalkınma sorunları konusunda deneyimsiz ve uluslararası çevrelerde neredeyse hiç tanınmayan biri olarak başarı şansının çok daha az olduğu düşünülüyor.

Barack Bey’in 2 dudağı
Obama’nın bu tavrı, Batılı yorumcuları şaşırtabilir, ama bizim için hiç de sürpriz olmaz. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan alışığız biz bu kamuoyunu hiçe saymalara... En taze örnek, kamuoyunda tartışılmadan oldu-bittiye getirilen Eğitim Yasa Tasarısı. Ne dedi Tayyip Bey: “Meclis’te çoğunluk bizde, ne yaparsanız yapın 4+4+4 geçecek!” Ne diyor Barack Bey: “55 yıl önce konmuş kurallar böyle. Ben seçerim, size de evet demek düşer!”
Bakalım Avrupa ülkelerinden bu kez bir sürpriz gelecek mi?
Bu arada “dünyada söz sahibi ve bölgesel güç olma” gayreti içinde olan AKP hükümetinin, DB Başkanlığı gibi önemli bir konuda neden hiç sesi-sedası çıkmıyor?