Türk tarihinin en az bilinen dönemi gibi geliyor bana son yüzyıl. Hala şu küçük ayrıntı bile toplumdan gizleniyor. Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’in gönderdiği.

Son yüzyılda tahribat çok büyük tabi. Hangi birinden söz edeceksiniz?

Şunu asla unutmayalım ki, 2’nci Abdulhamid Han ve Mehmed Vahdettin Han ülkenin bekâsı için ellerinden geleni yaptılar. Onların topyekûn gayretleri sonucudur ki bu gün Türk Milleti bağımsızdır. Osmanlı Devleti’nin Hükümdârı, Komutanları ve münevverleri ile son büyük başarısı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’dir.

İstiklal Harbi’nin Komuta Heyeti Abdulhamid Han’ın Harbiye’sinden mezun Osmanlı Ordusu’nun generalleriydi. Hepsi de mümtaz kişilerdi.

Mustafa Kemal Paşa, liderlik vasıfları fevkalade gelişmiş, sorumluluk alan bir kurmay subaydı. Daha yüzbaşı iken 17-21 Eylül 1910 tarihlerinde Fransa'da yapılan manevralara (Picardie) Türk Ordusu temsilcisi olarak gönderilmişti. 1917 Aralık ayında da Sultan Vahdettin veliaht iken yaveri olarak O’nunla beş haftalık Almanya seyahatine çıktı. Vahdettin, bu esnada 56 yaşındaydı.

Ayrıca, Mustafa Kemal’in Enver Paşa ile Trablusgarp’a gitmeleri de sadece gönüllü subaylar açıklaması ile geçiştirilemez. Çünkü oraya giden subaylar, 2’nci Abdulhamid Han’ın Yıldız Teşkilatı’na müteakip kurduğu, kendisine bağlı Teşkilat-ı Mahsusa’nın üyesi idiler ve Trablusgarp Hücresinin başındaki “Şeyh Sunûsi’ye destek vermek ve Müslüman ahaliyi İtalyan kuvvetlerine karşı örgütlemek” görevi ile görevliydiler.[1]

Avrupa-ABD-Rusya Üçlüsü HASTA ADAM dedikleri Devlet-i Aliye’yi yıkmayı nihayet başarıyorlardı. Plan Türkleri Avrupa’dan, müteakiben Anadolu’dan atma planıydı. İstanbul işgal altındaydı. Dirayetli padişah kararını verdi. Yeniden diriliş tıpkı Söğüt gibi ve aynı ruhla ki bu ruha o zaman “Kuvay-ı Milliye” dendi, Anadolu’dan başlayacaktı. Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa’yı (ÇAKMAK) yanına çağırdı.

Çakmak Paşa’nın ağzından: "Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra Sultan Vahdettin beni huzuruna kabul etti. "Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler anca Anadolu'da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu'da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin." Ertesi Cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:

"Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır?"

"Hâşâ Padişahım."

"Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır?"

"Hâşâ Padişahım."

"Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?"

"Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir."

"O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?.."

Hiç düşünmeden cevap verdim:

"Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır."

Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı... Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf devletleri (İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan) gemilerini göstererek: "Paşa, Paşa... Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun... Kendine selamla birlikte tebliğ ediniz, haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa'yı göreceğim." [2]

          Ve…… Anadolu’daki “YENİDEN DİRİLİŞ HAREKÂTI” görevi M. Kemal Paşa’ya verildi. Çünkü O Anafartalar Kahramanı ve müteakip defalar ödül ve nişanlarla taltif edilmiş bir generaldi.

          Anadolu’ya geçmek için hazırlıklarını tamamlayan M. Kemal Paşa, 15 Mayıs 1915’te yani Yunan’ın İzmir’e asker çıkarttığı gün Yıldız Sarayı’na gitti. Padişah Vahdettin, onu çok küçük bir odada kabul etti. Hemen hemen diz dize oturdular. Padişahın sağında mini bir masa üzerinde güzel ciltlenmiş kalınca bir kitap, bir Osmanlı Tarihi vardı. Pencereden Boğaz, Boğaz’ın mavi sularında birbirine paralel dizilmiş ve toplarını saraya çevirmiş olan düşman savaş gemileri görünüyordu. Padişah, ona dedi ki: “Paşa, devletimize çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba geçmiştir!” Elini Osmanlı Tarihi’ne koydu, bastı ve ilave etti: “Tarihe geçti!..” Sonra dedi ki: “Bunları unutunuz. Asıl bundan sonra yapacağınız hizmet şimdiye kadar yaptıklarınızdan mühim olacaktır. Paşa, isterseniz devleti kurtarabilirsiniz!” M. Kemal Paşa cevap verdi: “Bu yolda elimden gelen yapacağıma emin olmanızı rica ederim.” Vahdettin: “Muvaffak olunuz!” diyerek ayağa kalktı. Ziyaret sona ermişti.

Son dönem Atatürkçü olarak ta bilinen tarihçi Cemal Kutay diyor ki: "Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya 25 bin altınla gönderildi. O zaman bu parayla İstanbul'un onda biri satın alınırdı. Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babası Mabeyn Başkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim." İsmet Bozdağ da, Atatürk'e kırk bin altın değerinde para verildiğini Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'dan dinlediğini belirtir. Üstelik bu kırk bin altını Vahdettin'in çiftliğini ve atlarını satarak temin ettiğini söyler.
İki Atatürkçü de "para verildiğinde" birleşirler ama miktarı ve kaynağı hususunda farklı noktada dururlar.[3]

Tabii Devleti Aliye’nin son padişahı da engin devlet terbiye, bilgi ve birikimine sahipti. Bu çözüm yolu o zamanın sıkıntıları içinde meyvesini TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ olarak verdi.

Necip Milletimiz için coğrafyasında yeniden diriliş ve mücadelenin adıdır Kuvay-ı Milliye. Bu arada, manda ve himayecilerle, Damat Ferit oldu-bittileriyle mücadeleye devam edilmesi gerekmektedir. İngiliz Aklı her yerimizi kuşatmıştır.

Ne büyük bir talihsizlik ki bizler, Mustafa Kemal Paşa ve Silah Arkadaşları gibi Osmanlı Harbiye’sinde okuyamadık, yetiştirilemedik. Ve yine ne yazık ki bizleri yönlendirecek, yaveri olarak yurtdışına götürecek kadar itimat eden, daha da önemlisi bize güvenip, bizi sevecek bir sultanımız, hükümdarımız da olmadı. Hele de şanlı ordumuzun bunca tahkir edildiği zamanlarda…

Bu sitemimin çok sebepleri var. Şanlı Harbiyeliyi NATO, FETÖ vb. yapılara önce yedirip, sonra Şanlı Ordumuzu rencide edip, dağlarında bekleyen bunca Mehmetçiğe rağmen merhametsizce Şanlı Ordumuzu aşağılamaya devam eden aslında ihânet ettiğinin ya farkında değil ya da işbirlikçilikten sakınmayan gürûhun saldırıları ile mağdur edilen Türk Subayı’nın ahını da Allah’a havale ediyorum.  

Tabii bunlar gerçek Vatanseverler, İmân sahibi Münevverler için mazeret değil, çünkü Azîz Milletimiz muvaffak olsun diye ömrünü veren insanlarımız da var.

Bu gün bizim Medeniyet Güneşimizin yeniden doğması için mücadele eden yürekli insanlarımız desteklenmelidir. Unutmayalım ki; “emperyalizme karşı en iyi savunma” taarruzdur. Bu da her zaman topla tüfekle değil, tebliğ, mücadele, uhuvvet, bilgi, iletişim becerisi, çalışkanlık, fedàkârlık ve meselelere vukûfiyetle olur.

Sonuç olarak, O hükümdar ki; Yaptığı fedakârlık ile iç harbi ve kardeşkanı dökülmesini önledi. Kahretti kendisine yapılan hakaretlere içten içe. Tabutuna haciz kondu mahalle bakkalına borçlarından dolayı. Ama ne O, ne de diğer Osmanoğulları hiç şikâyet etmedi, vakârlarını kaybetmediler. Mirasa sahip çıktılar, yeni kurulan devlete sahip çıktılar, ama ne yeni devlet ne de yeni nesiller onlara sahip çıkmadı ve tanımadı.

19 Mayıs 1919 tarihi de Samsun’da Millî Mücadelemizin ve Millî Kararlılığımızın stratejik sembolü ve adımıdır. Bayramdır. Kutlu olsun.

Millî Mücadele’nin sorumluluğunu alan Merhum Mustafa Kemâl Paşa’yı da dua ve minnetle anıyoruz. Döneminde Mareşal M. Fevzi ÇAKMAK Paşa dâhil kendisinden kıdemli birçok general vardı. Sultan Vahdettin Han yeniden diriliş için Mustafa Kemâl Paşa’ya güvendi, Fedàkâr Milletimiz O’nun etrafında teşkilâtlandı.

Bu gün Osmanlı’yı dışlayan hakâret edenleri de İstiklâl Harbi’mizi görmezden gelen aşağılayanları da Aziz Milletimizin yüce gönlüne ve vicdànına şikâyet ediyoruz. Bizim devletimiz en az 7000 yıllık bir devlettir. Her iki tarafta bilsin… Her iki bölücü tarafa bu gün tekrar haykırıyoruz. Bizi bölemeyeceksiniz, bizi yıkamayacaksınız. Osmanlı da bizim, Cumhuriyette… Çünkü bu Aziz Millet, bu kutlu devlet bizim…    

Yazımız açıklamaları ile buradadır. https://youtu.be/PBCJQzTX4aU

 

[1] Kayabaşı, Selman, Teşkilat, İstanbul, 2008

[2] Vakkasoğlu,Vehbi, Son Bozgun 1’nci cilt, İstanbul, 1990

[3] Altan, Mehmet, Vahdettin Atatürk'e kaç para verdi?, http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/23/yaz71-40-120.html